Çocuklara Hikayeler
-
Hayalci Çocuk
Bir zamanlar ,hayalleri ülkeler dolaşan,kıtalar feth eden bir çocuk varmış. Gördükleri
karşısında ,düşlere dalarmış. Bu onun en sevdiği oyunmuş. Ama bu oyundan
hiçkimsenin haberi yokmuş.
Birgün öğretmeni ev ödevi vermiş. Herkese balon verip onu şişirebilmelerini istemiş.
Oysa balon şişirmeyi bilmiyormuş hayalci çocuk. Bir iki üfff etmiş ama yok.
Şişiremiyormuş. Bir daha bir daha denemiş ve nihayet şişirebilmiş.
Daha da çok şişirmiş,şişirmiş,balon o kadar çok kocaman olmuş ki,en son şişirirken
içine girmiş hayalci çocuk.
Artık o balonun içindeymiş.
Elleriyle vuruyor,vurdukça balon yuvarlanıyormuş. Balon yuvarlandıkça hayalci çocukta
yuvarlanıyormuş. Öyle yuvarlanırken kendini balkonda bulmuş. Biri beni
görüp,muhakkak çıkarmalı burdan , ne yapmam lazım. Derken aklına bir fikir gelmiş.
Hızlıca yukarıya doğru zıplama hareketleri yapmış. Bir iki denemeden sonra
havadaymış. Artık yüksekte imiş. Ama o da ne? Bir sevimli anne kuş. Balonun ucunu
ağzına alıp daha da yükseklere uçmaz mı? Anne kuş uçtukça uçuyor,yükseldikçe
yükseliyormuş. Balonun içinde tıkanan hayalci çocuk ,ne yapacağını bilemiyormuş.
Yükseklere çıkmanın verdiği yorgunlukla ,uykuya dalmış. Uyandığında ne görsün? Bir
ağacın dalında ,kuş yuvasında imiş. Tam yavru kuşlar ,balonu tırtıklamaya çalışır ben
de kurtulurum diye düşünürken, yere düşmüş. Küçük bir sincap balonun ne olduğunu
anlamak için ,ayaklarıyla dokunmuş. Dokundukça balon ilerliyor,ilerliyormuş. O kadar
çok ilerlemiş ki, sincap bile balona yetişememiş ve balon uçurumdan aşağı düşmüş.
Nehir varmış. Nehrin üstünde bir sandal gibi yüzüyormuş balon. Hayalci çocuk bu
duruma çok sevinmiş. Çünkü manzara o kadar güzelmiş ki. Nehrin üzerinde olmakta
ayrı bir keyifmiş. Balonun ne olduğunu anlamaya çalışan balıklar ,etrafını sarmış
balonun. Balona dokundukça balon çok hızlanmış. Suyun hızlı akışına kapılmış. Ve
şelaleden aşağı yuvarlanmış. Şelalenin içine takılmış. Şelalenin içinde yaşayan ,güzeller
güzeli bir kız varmış. Kıvır kıvır saçları,yay gibi kaşları. Ahu mu desek ,yoksa peri mi?
Balonun içindeki hayalci çocuk ,görür görmez aşık olmuş. Konuşan dili tutulmuş. Bakan
gözü kızdan başkasını göremez olmuş.
Kız ise hayalci çocuğu ,balonun içinde olan bir oyuncak bebek sanmış. Ne güzel bir
balon diyerek almış onu getirmiş evine. Hergün balonuna şarkılar söylüyormuş. O su
gibi akıcı sesiyle. Şıkırr şıkıır.
Hayalci çocuk bu duruma hem mutlu hem de o kadar üzgünmüş. Sevdiği kıza oyuncak
olmadığını ve onu ne kadar çok sevdiğini söyleyebilmek istiyormuş.
Günler,haftalar,aylar birbirini kovalamış. Balonun havası inmeye başlamış. Gittikçe
küçülüyormuş. Balon küçüldükçe hayalci çocuğun nefes alabilecek yeri de kalmıyor, o
da balonun içinde sıkışıp duruyormuş. Artık sevdiği kızda şarkı söylemiyormuş. Ve
birgün havası tamamen inmiş balonun. Balonun içinde ,sıkışıp kalmış çocuk. Bas bas
bağırmaya başlamış. Kurtarın beni . Kurtarııın beniii. O kadar çok bağırıyormuş ki_,bu
sesi duymamanın imkanı yokmuş.
Hayalci çocuğun annesi mutfaktan odaya gelmiş. Bir de ne görsün. Hayalci çocuk
gözleri kapalı_, elinde balon bas bas bağırıyor kurtarın beni diye. Annesi bu duruma bir
anlam verememiş. Bir oğluna ,bir balona bakıyormuş.
Oğlum oğluum ne oldu sana?
Hayalci çocuk yumduğu gözlerini açmış. Annee baloon! ürkmüş bir sesle.
Evet balon henüz daha şişirememişsin baksana.
Hayalci çocuk yine bir hayal kurduğunu anlamış. İyi ama ya sevdiğim kız o da mı bir
hayaldi demiş kendi kendine. Tam o sırada odanın diğer tarafındaki dolaba bakmış.
Orada kardeşinin oyuncak bebeğini görmüş. Nasıl ama demiş. Aynı sevdiği kıza
benziyormuş. Kıvır kıvır saçları,yay gibi kaşları.
Kahkaha atmış hayalci çocuk. Sevdiği kız , kardeşinin oyuncak bebeğiymiş. Bu sefer
hayal macerası bambaşka duygulara götürmüştü.
Eline balonu aldı,şişirmeye çalıştı. Gözleriyle de kardeşinin oyuncak bebeğini iyice
süzdü.
Hayal kurmak ne güzel şey dedi,tebessüm ederek. -
-
-
Nimet
__Bir zamanlar küçük şeylerden mutlu olabilen insanlar varmış. Küçük ama sevimli
evlerinde ,paylaşmanın bilincinde yaşayıp sürerlermiş.
Fakat bu insanlardan farklı bir çocuk varmış.
Bu çocuk,hiçbir şeyi beğenmiyor ,daha da çok fazlasını istiyormuş. Beğenmediği
oyuncak olursa kırıyor,elbise ise kesiyormuş. Yemekleri hep ayırt ediyormuş. Hatta- Bu ne böyle çirkin yemek. Off yaa deyip yemeği yerlere attığı dahi oluyormuş.
Anne babası hatta diğer aile büyükleri ne kadar yemeğin öneminden bahsetse de hiç
oralıklı olmuyormuş. Bu durum herkesi çok üzüyormuş. Fakat ne yapacaklarını
bilemiyorlarmış.
Günlerden birgün yine bir yemek saatinde sofrada aynı hareketlerde bulunmuş. Herkes
yemeğini yemiş, sofradan kalkmış. Bu sefer hiçkimse çocuğun bu hareketlerine oralı
olmamış. Hatta ister ye, ister yeme . Şayet yemezsen aç kalırsın deyip gitmişler odaya.
Çocuk ,sofrada tek başına kalmış. Yemeği didikleyip didikleyip çok çirkin off böyle nimet
mi olur.. İstemiyorum. Hiç güzel değil.. Diyormuş.
Ama bu sefer her zamankinden farklı birşey olmuş. O didikleyip durduğu yemek ,nimet
konuşmuş.
Hem de çok kızgın ses tonuyla. - Ey çirkin çocuk! Sen beni küçümsedin. Beni böyle didik didik ederek ,bir de bana
çirkin diyerek beni zelil ettin. Sana bu nimetleri veren Allah da seni zelil etsin mi?
Nerde çirkin nimetler varsa ,sana versin mi?
Çok korkmuştu çocuk. Sesi titreyerek - Hayııır sakıın diyebilmişti. - Öyleyse güzel bir şekilde, güzellikle nimetini ye ve şükret. O zaman güzel çocuk olur
ve bütün güzel nimetler senin olur.
Bu sefer çocuğun yüzünde tebessüm belirdi. Demin didikleyip durduğu ,hakaretler ettiği
nimeti bu sefer ballandıra ballandıra yedi. Çok beğenmişti. Hatta meğer ne kadar da
güzelmiş deyiverdi. Bu sefer nimet; - Ey güzel çocuk! Sen yemeğini güzel bir şekilde yeyip bitirerek ,beni aziz ettin. Bu
nimetleri yaradan Allah da seni aziz etsin. Bütün güzel nimetler senin olsun.
Çocuk çok sevinmişti. Bundan sonra sofranın,yemeğin önemini anlamıştı. Bu durumu
gören ailesi çok sevinmişti. Onu böyle değiştiren olayı bilmiyorlardı. Çünkü çocuk
yaşadığı olayı anlatmamıştı. Artık o da diğer herkes gibi küçük şeylerden mutlu
olabiliyordu.
- Bu ne böyle çirkin yemek. Off yaa deyip yemeği yerlere attığı dahi oluyormuş.