Merasim
Her zaman olduğu gibi iş yerindeydim. Öğle molasına az bir vakit kalmıştı. Masamdaki cep telefon tiz bir sesle çaldı, yine çaldı ve yine çaldı. O sıra bir hayli meşguldum ancak yine de göz ucuyla kimin aradığına bir bakayım dedim. Arayan kişi çok uzun yıllardan beri tanıdığım ve çok samimi bir dostumdu.
Telefonu kulağıma dayadım ve henüz "Selam.." demiştim ki üzüntülü bir ses tonuyla hemen konuya girdi: "İki gün önce çok yakın bir dostumuzu maalesef kaybettik. Cenaze merasimi iki gün sonra. Yetişebilir misin?"
Ne diyeceğimi kestiremedim. "Tamam, kesinlikle orada olacağım" dedim. Telefonu kapattıktan sonra bir süre sessizce oturdum. Arkasından patronu aradım, kendisine durumu izah ettim. "Sıkıntı yok, istediğin zaman git" dedi. Yanıtı ne olursa olsun, zaten gitmeye kesin kararlıydım.
Moralim bir hayli bozulmuştu. İşi bırakıp hemen eve döndüm, keyifsizce biraz yemek yedikten sonra seyahat acentasını arayıp bir bilet ayarladım. Uçak ertesi sabah kalkıyordu ve bir aksilik çıkmazsa akşama varmış olurdum. İki hafta sonra da geri dönmeye niyetliydim. Ufak bir valize bir iki kıyafet yerleştirdim. Her ne kadar uyumaya çalışsam da geceleyin gözüme hiç uyku girmedi. Eski günler gözümün önünden bir film şeriti gibi gelip geçiyordu.
Nihayet sabah oldu. Havalimanına taksi ile gittim ve oraya vardıktan kısa bir zaman sonra uçak havalandı. Yorgunluktan ve uykusuzluktan olmalı; koltuğa oturur oturmaz uyumuşum. Uyandığımda uçak inişe geçmişti.
Oraya vardığımda tüm ahali çoktan meydanda toplanmıştı. Önüme gelenlerle kısaca merhabalaştım. Kimsenin keyfi yerinde değildi, çünkü kaybettiğimiz arkadaş, etrafında sevilen ve sayılan birisiydi. Henüz ömrünün yarısında olmasına rağmen amansız bir hastalığa yakalanmış ve pek fazla uzun sürmeden bu fani dünyadan ayrılmıştı.
Herkes hocanın gelmesini bekliyordu ve o da çok geçmeden geldi. Ahali, hocanın arkasında yerini almak için harekete geçti. Hoca, kısaca merasim hakkında bilgi verdikten sonra üç kere "Merhumu nasıl bilirdiniz?" diye seslendi. Çoğunluk her keresinde "İyi bilirdik!" demesine rağmen, her cenaze merasiminde olduğu gibi ben yine sessiz kalmayı yeğledim. Çünkü bu tür soruları saçma buluyordum ve merhuma yapılan bir saygısızlık olarak görüyordum.
Namaz ritüelinden sonra tabuta yakın olanlar tabutun dört tarafından tutarak mezarın bulunduğu yere doğru yola çıkıldı. Ahali, onları arkadan takip ediyordu. Bu esnada tabutu taşıyanlar sürekli değişiyordu. Benim de bir ara tabutun bir kenarından tutma ve onu taşıma imkanım oldu.
Fazla sürmeden mezarlığa varıldığında, tabut yeni açılmış olan mezarın içerisine dikkatlice yerleştirildi. Daha sonra kimileri mezara kürekle toprak atarken kimileri bir avuç toprak atmakla yetindi. Mezar tamamen toprakla örtüldükren sonra hoca burada yine dualar okudu.
Merasim bitmişti. Ahali, baş sağlığı dileklerinde bulunduktan sonra yavaş yavaş dağılmaya başladı.
Kelimeler: arkadaş, merasim, cenaze