Bu durum, toplumsal normlar, önyargılar ve cinsiyet rolleri ile yakından ilişkilidir. Eşcinsellik, bazı toplumlarda ve bireylerde hala tabularla kuşatılmış bir konu olup, heteronormatif bir bakış açısı egemendir. Bu bakış açısına göre, evlilik ve geleneksel cinsiyet rolleri, toplumsal yaşamın belirleyici unsurlarıdır.
Evlenmeyen ya da geleneksel kurallara uymayan bireyler, bazen bu normlara uymadıkları için toplum tarafından etiketlenebilirler. Bu durum, bireylerin yaşam tarzlarının veya seçimlerinin, belirli bir şekilde anlaşılmadığında, dışarıdan yargılanmasına yol açabilir. Bu tür etiketler genellikle önyargı, bilgisizlik ya da korkulardan kaynaklanır.
Ayrıca, eşcinsellik ve cinsiyet kimliği gibi konular genel olarak daha geniş sosyal kabul ve anlayış gerektirir. Bazı bireyler, bu çeşitliliği anlamakta zorlandıkları için farklılıkları yargılama eğilimine girebilir. Sonuç olarak, evlenmeyen veya belirli sosyal normlara uymayan bireyler, haksız yere etiketlenebilir ve bu da sosyal dışlanma ve ayrımcılığa neden olabilir.
Bu konuların daha iyi anlaşılması ve toplumsal kabulün artması için eğitim ve farkındalık çalışmaları son derece önemlidir. Her bireyin kendi yaşam tarzını seçme hakkı vardır ve bu hak, saygı gösterilmesi gereken bir durumdur.