"Pısırık liderlik" ve "ezik liderlik" terimleri, benzer özellikler taşıyan ancak farklı vurgulara sahip liderlik tarzlarını ifade eder. Her iki terim de liderin etkisiz, kararsız veya zayıf bir şekilde liderlik yapmasını tanımlar, ancak bazı nüanslar vardır:
Pısırık Liderlik
Kararsızlık: Pısırık liderler, genellikle karar vermekte zorlanır ve belirsizlik içinde kalırlar. Önemli durumlarda net bir yön belirlemekten kaçınabilirler.
Çekingenlik: Bu liderler, genellikle kendi görüşlerini ifade etmekte isteksizdir ve ekip üyelerinin görüşlerine aşırı derecede bağımlı olabilirler.
Riskten Kaçınma: Yeni fikirler veya değişiklikler konusunda temkinli davranarak mevcut durumu koruma eğilimindedirler.
Ezik Liderlik
Güvensizlik: Ezik liderler, kendi yeteneklerine ve liderlik becerilerine güven duymamakla karakterizedir. Bu durum, liderlik yeteneklerini olumsuz etkiler.
Otorite Kuramama: Ekip içinde saygı ve otorite oluşturmakta zorluk çekerler. Bu, ekip üyeleri arasında belirsizlik yaratabilir.
Etkisizlik: Ekip üyelerini motive etme veya yönlendirme konusunda yetersiz kalabilirler, bu da ekip dinamiklerini zayıflatır.
Ortak Özellikler
Her iki liderlik tarzı da, ekip içinde belirsizlik, motivasyon eksikliği ve etkisizlik yaratabilir. Bu tür liderlik tarzları, genellikle istenmeyen durumlar olarak değerlendirilir ve etkili bir liderlik için gerekli olan güven, kararlılık ve etkili iletişim gibi unsurları barındırmazlar.
Sonuç olarak, pısırık ve ezik liderlik, liderin zayıf yönlerini ve etkisiz liderlik tarzlarını ifade eden terimlerdir ve her ikisi de ekip performansını olumsuz etkileyebilir.
Ben uydurdum yapay zeka yazdı.
Sizin Köşeniz
12 saat önce
Sizin Köşeniz
23 saat önce
[image: 1743152924955-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnen-adam.png]
Düşünen Adam
Düşünen Adam (Fransızca: Le Penseur), Fransız heykeltıraş Auguste Rodin tarafından üretilmiş sanat eseri. Dünyanın en ünlü heykellerinden birisi olan eser, genellikle felsefi düşünceyi anlatan bir simge olarak kullanılmaktadır. Rodin'in Cehennem Kapısı adlı eserinin üstüne yerleştirmek üzere alçıdan yaptığı küçük figürün, büyük boyutlu halidir. Rodin, pek çok versiyonunu ürettiği heykelin ilk bronz dökümünü 1904 yılında tamamlamıştır. Bu ilk versiyon, günümüzde Paris'teki Rodin Müzesi'ndedir.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki birçok önemli yapıda kopyaları bulunur. Türkiye'de 1951 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesine hastalar tarafından bir kopyası yapılmış ve akıl hastalıklarının sembolü haline gelmiştir.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Düşünen_Adam
@TENTEN'e teşekkürlerimle
Sizin Köşeniz
23 saat önce
Sizin Köşeniz
2 gün önce
Serbest Kürsü
4 gün önce
@Sputnik öncelikle paylaşım için çok teşekkür ederim, benim teori olarak genel bir bilgim vardı. Farklı bir açıdan bakmama vesile oldunuz. Kalben gecmis olsun dileklerimi iletmek isterim. Her şey bizler için önemli olan farkındalığa sahip olup, bas etme yöntemleri geliştirebilmek anladığım. İlaç, yöntem vb. kişiden kişiye farklı tesir ediyor sanırım bu sebeple uzmana danışmanın hatta birden fazla uzmana danışmanın yararlı olacağına inanıyorum. Size de şahane bir hayat diliyorum.
Psikoloji
5 gün önce
Sevi Şiiri
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Sizin Köşeniz
5 gün önce
Sizin Köşeniz
5 gün önce
Tartışma
6 gün önce
‘’Hayat bir sarkaç gibidir. Sağdan sola, soldan sağa salınır. Istıraptan can sıkıntısına ve can sıkıntısından ıstıraba doğru salınır.”
Kötümser felsefenin gurusu olan Arthur Schopenhauer’in bu kült sözleri üzerine temellendirilen varoluşun mutsuzluk söylemi, Stoacı, Spinozacı ve Epikürcü gibi, mutluluğu ve yaşam sevincini temel almış olan mutluluk felsefelerine rağmen kendisinden sonra gelen ünlü düşünürleri etkisi altına almıştır.
Schopenhauer'in sarkacı, filozof Arthur Schopenhauer'in hayatın doğasına dair yaptığı bir metafordur aslında. Ona göre, yaşam bir sarkaç gibi iki uç arasında gidip gelir: bir uçta sıkıntı, diğer uçta ise ızdırap vardır. Mutluluk ise, bu iki uç arasında hareket ederken yaşanan kısa anlardan ibarettir. Diğer bir deyişle, Schopenhauer, insanların bir hedefe ulaşmak için çaba sarf ettiğini, ancak hedefe ulaştıktan sonra sıkıntıya kapıldığını belirtir. Bu döngü, daha iyisini arama isteğiyle devam eder. Hayatın anlamı, bu mücadele anlarında ve sarkacın tam ortasındaki küçük mutluluk anlarını yakalamakta gizlidir aslında...
Schopenhauer’e göre ıstırap ile can sıkıntısı arasında gidip gelen insan bu gizemli güçlerin bilinçsiz oyuncağı olarak yaşamaya çalışmaktadır. Hiçliğin ıstırabı ile varlığın boşluğunun can sıkıntısı ile baş etmek pek mümkün değil şüphesiz.
Tüm bu mümkünsüzlüğe rağmen sorunun çözümünü en sevdiklerimden Nietzsche vermiştir belki de:
"Yeni değerlerle hayatını özgürleştirdikten sonra onu olduğu gibi kabul edeceksin. Mutluluk, mutsuzluk, ıstırap , can sıkıntısı ve sevinç birbirlerinden ayrılamayan metafizik güçler olduğuna göre , sana kalan, düşünsel evrimini yaptıktan sonra hayatını, kaderini sevmen olacak."
Sevgiyle...
Felsefe
9 gün önce
Genel Alanlar
10 gün önce
Toryum reaktörleri, geleneksel uranyum bazlı reaktörlere kıyasla daha güvenli, çevre dostu ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Toryum, doğada bol miktarda bulunan bir elementtir ve özellikle Türkiye gibi toryum rezervleri açısından zengin ülkeler için büyük bir potansiyel taşıdığı ileri sürülmektedir.
Daha az radyoaktif atık, silah yapımına uygun olmaması, enerji üretiminde daha yüksek bir verimlilik sunması ve yakıt olarak daha uzun süre dayanması, baz özelliği sayesinde zincirleme reaksiyonları kontrol altında tutarak kazaları önleyebilmesi gibi maddeler toryum reaktörlerinin avantajları olarak sıralanabilir.
Ülkemiz, dünya toryum rezervlerinin yaklaşık %13'üne sahiptir ve 344.000 ton toryum rezerviyle dünya sıralamasında üçüncü sıradadır. 2030 yılına kadar yerli bir toryum reaktörü geliştirmek ve bu teknolojiyi ticarileştirmek hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Ülkemizin toryum teknolojisini tam anlamıyla kullanabilmesi için bilimsel altyapı ve uzun vadeli stratejilere ihtiyaç duyduğu aşikar.
Çin'in toryum reaktöründe ilk adımı atmaya hazırlandığı bilgisi ışığında fosil yakıt tüketimini azaltarak karbondioksit emisyonlarının düşürülmesi umulan hususlar arasında.
Bizim de bu önemli zincirde yer almamızı umut ederek, doğru şartlarda, kontrollü ve daha yaşanabilir bir çevre diliyorum.
Sizin Köşeniz
12 gün önce
Psikoloji
12 gün önce
Sizin Köşeniz
15 gün önce
https://finans.mynet.com/haber/detay/ekonomi/emekli-ikramiyesine-ek-zam-olur-mu-diye-soruldu-erdogan-beni-doldurusa-mi-getirmeye-calisiyorsunuz-daha-ne-olacak/498788/
"3 binden 4 bin liraya çıktı, daha ne olacak?
Yani biz marabalarına çok bile...
Memlekette demoqrasi , hak-hukuk, refah var EY ahali...
https://www.gercekgundem.com/guncel/cumhurbaskani-erdogan-mi-mansur-yavas-mi-bes-anket-tek-sonuc-dev-fark-522978
Serbest Kürsü
17 gün önce
@Sputnik, içinde söyledi: zengine güzel din(!)
@house
Gözüm, bu laikdinci şarlatanlar en zararlısı. Türkiye bunlar yüzünden bu halde. Ne diyordu cübbeli: "gerçek dini anlatsalar bu ülkenin çoğunluğu kafir olurdu." Bugün akape iktidarsa, halk fakirse bunlar(laikdinci,sözde atatürkçüler) sayesinde.
Bugün(23 senedir), başörtüsünü üniversiteye sokmayan laik islamcıdan intikam alıyor ciasal silamcısı(akape)! Sadece intikam alsa iyi yesinler birbirini der geçersin. Aynı gemideyiz maalesef ,bunlar yüzünden asıl hasarı bizim gibi bağımsız-tarafsızlar görüyor.
Başörtüsü üniversiteyede, asker ziyareti için özel alana da girer. Üniversiteler kılık kıyafet dayatılacak kurumlar değildir. Askermi sandınız üniversite öğrencilerini. İyi m*k yediniz. Babanızın çiftliğiydi ya Türkiye. Sözde osmanlı (kral/padişah) düzeni sona ermişmiş. Babadan oğula padişahlık düzeni bitmişmiş... Hukuk devletş gelmşişmiş....Yerseniz...
Efenim bunlar(ciasal silamcılar) liyakatsizmışlar...
Ulan sen çok mu liyakatlıydın? Başörtüsünün girip giremiyeceği yeri ayırt etmekten acizsin(hem laiksilmacı, hem sözde atatürkçü). Sabahtan akşama liyakatdan bahsediyor, kendi yarattığın sonucu bize şikayet ediyorsun. Asıl liyakatsız (laikislamiatatrkçü)olan sensin.
Başörtüsünün gireceği yer var. Giremeyeceği yer var. Bunu ayıramıyorsun diye toptan engelleme yapmak insan hakları ihlalidir. Hukuk fakültesi bitiren başörtülüyü elbette hakim-savcı yapamazsın. Başörtülüyü asker yapamazsın. Çünkü hem laik, hem dinci gerçekten olmaz. Dini -kutsal kitabı ona açıkça "benim indirdiğim kanunlarla hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir" demiş mi? Demiş. E bu apaçıkken sen islami v.b. din inançlı birini bütün inanç veya inançsızlara tarafsız olması gereken bir yere sokamazsın. Laik adliyeye ancak başörtlü avukat girer, askerin başıörtlü ziyaretçisi girer. Bunun ölçütü budur. Başöörtünü çıkarmassan oğlunu göremezsin diyen yarım liyakatlılar(laikislamcı) yaratmıştır bugünlerimizi.
Hülasa laik dincilerdir ciasal dinci düzeni yaratanlar. Bunlara dincinin en zararlı şeklidir . Cübbelinin dediği gibi bu millete gerçek dini olduğu gibi anlatsalardı bugün belki toplumun ekserisi bilinçlenmiş olur, cehaletten kurtulmuş olur, bu arapçı dinin bize uymadığını çoktan anlamış olurduk... Ve Atatürkün de bahseddiği gerçek muassır medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine ulaşabilirdik. Kim bilir...
Serbest Kürsü
24 gün önce
Soru & Cevap
24 gün önce
Eğlence & Oyun
24 gün önce
Serbest Kürsü
24 gün önce
Serbest Kürsü
28 gün önce
-
-
-
Soru & Cevap
75 2k -
-
-
Duyuru & Destek
26 859
Forum Bilgisi
Tartışma (1095)
Felsefe(453)
Soru & Cevap(75)
Din & İnanç(311)
Genel Alanlar(373)
Duyuru & Destek(26)