İçeriğe atla

Felsefe Okulu

116 Konu 202 İleti

Alt kategoriler


  • Bilgi kuramı ve felsefesi

    16 Konu
    28 İleti
    S

    Bence milliyetçilik iyi bir şey değil. Kimseye bir faydası da yok, yani bana veya sokaktaki adama ne faydası var milliyetçiliğin?
    Ne yenilikler veya gelişmeler getirmiş milliyetçilik?
    Kapitalizm nasıl yok olmaya mahkum bir çürük ekonomik sistemse, milliyetçilikte çürük bir düşünce sistemidir.
    İnsanlığa-insanlara bir faydası yoktur. Tıpkı kapitalizm gibi insan bilincinin yetersizliğinin ve insan acizliğinin ürünüdür.

    @DemoKratos, içinde söyledi: Milliyetçiliğin Epistemolojisi

    Bu deha milliyetçiliği altı ilkenin içine boşuna almamıştır. Doğal bir ateşleyici roket olduğu için almıştır. Bugün Çin neden Ay'a, Mars'a gidiyor? Çİn bayrağını oraya taşımak için. Çinliler de var demek için.

    Bence milliyetçiliğin öyle bir etkisi yok, tam aksine bilimsel düşüncenin ve özgürlüğün önüne geçiyor.

  • Varlık felsefesi

    8 Konu
    14 İleti
    D

    @DemoKratos, içinde söyledi: Fichte Varlık Görüşü

    Yani bizim zekamız oluşmadan önce zeka vardı ve ortadan kayboldu. Bu tanrı değil. Teistler oluşan ve kaybolan bir şeye tanrı demeye yanaşmazlar. Halbuki teknoloji çok geliştiğinde tanrı gibi etkili, yaratıcı olabilir. Ama sonu gelmek zorunda. Sonra tekrar oluşur. Döngü böyle sürüp gider.

    Bu görüş geleceğin revaç kazanacak görüşü. Şimdiden geleceğe ışık tutuyorum. Günümüz sığ insanlık kültürü bunu kavrayamıyor. Ama geleceğin parlak zekaları ve dogmadan özgürleşmiş zihinleri bunu kavrayacak.

    Tıpkı deizmin şafağı söktüğünde din yobazlığı karanlıklarını aydınlattığı gibi ateizmin şafağı sökecek ve karanlık bir kez daha dağılacak.

    Deizmin sloganı "tanrı bir saat gibi evreni kurdu ve çalışmaya bıraktı, çalışmasına karışmıyor" şeklindeydi. Bu görüş inanılmaz revaç buldu ve yayıldı. Laisizmi, bilimin özgürleşmesini ve dinin sosyal hayattan kovulmasını sağladı.

    Fakat bugün tanrıyı sadece başlangıca mahkum etmenin yeterli olmadığı anlaşıldı. Tanrı hapisten kaçtı! Ateizm görüldüğü yerde infazına hükmetti. Tanrı yok edilecektir. Tanrıya gelecekte yer yoktur.

  • Güzellik felsefesi

    1 Konu
    2 İleti
    PakizeP

    Estetik, felsefenin bir dalı olarak sanat, güzellik, zevk ve duygu gibi konuları ele alır. Estetik, sanat eserlerinin değerlendirilmesi, güzellik anlayışları, deneyimlerin ve algıların nasıl şekillendiği gibi meseleleri inceler. Bu bağlamda estetik, hem sanatsal hem de felsefi bir boyut taşır.

    Estetik Felsefesi

    Estetik felsefesi, temel olarak şu sorular etrafında şekillenir:

    Güzellik nedir? Sanat nedir ve sanatsal eserlerin değeri nasıl belirlenir? Sanat ile gerçeklik arasındaki ilişki nedir? Duyguların sanatta nasıl bir yeri vardır?

    Bu sorular, farklı filozoflar tarafından çeşitli şekillerde ele alınmış ve farklı yaklaşım ve teoriler geliştirilmiştir.

    Önemli Estetik Filozofları

    Platon: Estetik düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. Platon'a göre güzellik, ideaların bir yansımasıdır ve sanat, bu ideaları taklit eder. Platon, sanatı gerçekliğin bir kopyası olarak görmüş, sanatın toplumsal ve ahlaki etkilerini sorgulamıştır.

    Aristoteles: Sanatı, taklidin bir biçimi olarak tanımlamış ve sanat eserlerinin, izleyicide belirli duygular uyandırmasını önemsemiştir. Sanatın, insan hayatındaki işlevine ve doğasına dair sistematik bir anlayış geliştirmiştir.

    Immanuel Kant: Estetik üzerine önemli bir tez geliştirmiştir. Kant, güzelliğin, öznel bir deneyim olduğunu ve sanatın nesnel bir düzen içinde tasarlanabileceğini savunmuştur. "Yargı Gücü" adlı eserinde, güzelin nesneye içkin bir özellik değil, izleyicinin ruh hali ile ilgili olduğunu öne sürmüştür.

    Friedrich Schiller: Estetik ile etik arasındaki ilişkiyi ele almış ve güzelliğin insanın özgürleşmesine katkıda bulunduğunu savunmuştur. Sanatın toplumsal ve bireysel gelişim üzerindeki rolünü vurgulamıştır.

    John Dewey: Sanatı bir deneyim olarak ele almış ve sanatın bireyin yaşamındaki yerini incelemiştir. Dewey'e göre sanat, duygusal bir deneyim sunmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir bağlamda anlam kazanır.

    Arthur Schopenhauer: Sanatı, acı ve çatışmadan kaçış yolu olarak değerlendirmiştir. Schopenhauer'a göre, sanat, insanların dünyadaki ıstıraplarından uzaklaşmalarını sağlar.

    Martin Heidegger: Sanatın ontolojik boyutlarına dikkat çekmiş ve sanatın, varoluşu anlamamıza yardımcı olacağını öne sürmüştür. Sanat eserlerinin, varlığın nasıl açığa çıkabileceğini gösterdiğini savunmuştur.

    Theodor Adorno: Estetik teorisi ile sosyal eleştiriyi birleştirmiştir. Sanatın toplumsal eleştirinin bir aracı olabileceğini, ancak aynı zamanda kendine özgü estetik bir değer taşıdığını belirtmiştir.

    Bu düşünürler, estetik felsefesinin gelişiminde önemli katkılarda bulunmuş ve estetiğin çok yönlü yapısını anlamamıza yardımcı olmuştur. Estetik, felsefi düşüncenin derinliklerine inmeyi sağlarken, aynı zamanda sanatın bize sunduğu tecrübelere yönelik de bir yönelimdir.

  • Etik felsefesi

    23 Konu
    27 İleti
    phiP

    Filozofların etikleri, salt bir ahlak filozofu değilseler eğer, onların genel felsefe anlayışlarına sıkı sıkıya bağlı olur. Friedrich Nietzsche, herhalde söz konusu genel değerlendirme ya da durumun kendisi için en fazla geçerli olduğu filozoftur. Onun Batı değer sistemine yönelik eleştirisi, Batı ahlakının soykütüğüyle ilgili düşünceleri, çok büyük ölçüde kendisinin Batı metafiziğine yönelik
    eleştirilerinin bir devamı olmak durumundadır.

    Nietzsche Batı metafiziğine yönelik bu eleştiriden hareketle, gerek Batı metafizik geleneğinden, gerekse bu metafizik geleneğin Platoncu bir yorumundan ibaret olan Hıristiyanlıktan kaynaklanan dünya görüşünün, nihayetinde nihilizmle sonuçlanmak durumunda olduğunu, kendi çağının da bu metafizik geleneğin sonu olma anlamında nihilist bir çağ olduğunu söyler: “Nihilizm kapıda bekliyor:
    Nereden geliyor bütün bu misafirlerin en tekin olmayanı?

    Nihilizmi, “en yüksek değerlerin kendi kendilerini değersizleştirmesi, amacın kaybolması ve niçin sorusunun cevapsız kalması” diye tanımlarken, klasik ahlak anlayışının sonuna işaret eden Nietzsche, onu sonuçları bakımından değil, fakat tarihsel bir süreç içinde değerlendirir. Ona göre, nihilizmi zamanın sosyal üzüntüleri, psikolojik dejenerasyonları, yanlışları ve ayartmaları yoluyla değerlendirmek bir hata olur. Nihilizmi değerlendirirken, esas ona vücut veren tarihsel kaynak veya kökenleri ele almak gerekir.

  • Eğitim felsefesi

    4 Konu
    13 İleti
    H

    Deha seviyesinde zeki olan kişilerde aptallığa rastlanmaması da araştırılması gereken bir konudur.

    Demek ki neymiş? İşi ehline(deha' lara) vermek herkesin(fakir %60' ın) menfaatineymiş. Özellikle halkın yarısından fazlasının açlık sınırı altında olmasının asıl sebebi(israf, şatafat, üretimsizlik yönetimi) bu olsa gerek. "Aptal kararlar sebep, enflasyon sonuç." hulk 🙂

    "Bir ülkeye düşmanından daha fazla zararı cahil ve aptallar verir."

    Olur mu o işi dış mihraklar, "gavurlar" yapıyor... Dış mihraklar sebep(!), enflasyon sonuç.

  • 3 Konu
    4 İleti
    D

    Deizmin din karşısındaki başarısı göz kamaştırıcıdır. Böyle deist düşünürler sayesinde din karanlığı bir çok alandan kovuldu, aydınlanma yayıldı. Laikliği, bilimin özgürlüğünü hep deizme borçluyuz. Deizmi de klasik determinizme borçluyuz. Geçmişte dâhi kişiler determinizmi geliştirdiler ve bunun sonuçları büyük devrimler oldu. Karanlıklardan hiç çıkamamış insanlık ilk kez aydınlanmayı yaşadı.

    İslam coğrafyasında determinizmi Farabi temsil eder. Fakat Gazali engeli yüzünden ve cahil halkın onu tercih etmesi yüzünden İslam coğrafyasında halife Me'mun devriminden sonra bir tek Atatürk devrimi yaşanabildi. Etkileri de yine cahillik yobazlık yüzünden yeterince yayılamadı.

    Deizmin başarısı çok parlak fakat Celaleddin Rumi'nin dediği gibi dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni sözler etmek gerek. Deizm çağının da ötesinde ateizm çağının açılması gerekiyor ama ateistler din karşısında deizmin yakaladığı başarıyı henüz rüyamızda bile göremedik. Bizler henüz sökmeyen şafağın horozlarıyız. Erken öten horozlardan ise insanlar rahatsız oluyorlar.

  • 16 Konu
    20 İleti
    phiP

    @kâfir-imam kelime olarak bu anlama denk dusuyor yani fizigin daha da ileri boyutu otesi lakin kullanim acisindan oyle midir bilemiyorum.

    Ruya durumu mesela bir metafizik olayi midir?

  • 1 Konu
    1 İleti
    phiP

    Platon’da “bilimlerin tacı” olan diyalektik, Aristoteles’te “olumsal” veya “muhtemel” olan üzerine söz söyleme sanatına indirgenir. Diyalektiğin kendisinde bir değer yitimine uğradığı, ontolojik saygınlığını giderek yitirmeye başladığı Aristoteles’e göre, bir kimsenin diyalektikle bir şeyin gerçek doğasını gözler önüne sermesinin veya kanıtlamasının imkânsız olup, diyalektiğin amacı hakikate erişmek olmayıp tartışmada zafer kazanmaktır. Nitekim, o, kanıtlayıcı öncülle diyalektik öncül arasındaki ayrımı “doğru”luğu temele alarak belirler: “Tasımın herhangi bir öncül”ü “doğru”ysa o kanıtlayıcı; yalnızca “muhtemel” ise diyalektik öncüldür. Diyalektik, onda şu halde, muhtemel olan veya salt görünen üzerine uygulanan bir çıkarsama tekniğini ifade eder. Diyalektik, bir anlamda her şey üzerine konuşma sanatıdır.

  • Hukuk felsefesi

    3 Konu
    9 İleti
    nejdet evrenN

    Hiçbir şey eski gibi olmayacak denildiğinde buna dair bir umut kapısı aralanmış olur; oysa ki, hiçbir şey eskisi zaten olamaz, lakin bu iradenin altında yatan şey var-olana dair eleştirinin gerçek bir karşılığının bulması, bir hesaplaşma, bir ödeşme, -helalleşme asla değil- düşüncesini çağrıştırır; bunu somut ortaya koymak yerine oyalamacı bir gizemle, sözüm ona bir taktikle müphemleştirmek iradesi teslim alınmak istenenin iradesini asla etkilemeyecektir; ve fakat taktisyenlerin kaybına neden olacaktır; ya şimdi ya da hiç diye bir söz var, ehveni-şerle, doğru olmasa da vicdanım sızlayarak hukuksuzluk yapıyorum, ya da yapılmasına icazet veriyorum demekle olmaz; eğri oturan doğru konuşamaz! İdi bese!(*)

    Yasalar ülke coğrafyalarında eşit uygulanırlar; ABD gibi eyalet sistemli normatif düzenlemelerde eyalet yasalarının farklılaşması normal kabul edilebilir, lakin eyalet sistemi olmayan bir ülkede yasanın A kentinde farklı B kentinde farklı uygulanması hukuk devleti ile bağdaşmaz; hukuk devleti normatif ayrımcılık yapma lüksüne sahip değildir,

    Yasalar ayrıca A şahsına ayrı B şahsına ayrı da uygulanamaz; böylesi bir durum ırk, dil, din, cinsiyet vs pozitif bir ayrımcılık temeline dayanır ki hukukla bağdaşmaz; o zaman ne yapmalı?

    .../
    (*) idi bese: artık yeter!

  • 2 Konu
    3 İleti
    B

    Schelling sanat ne içindir sorusunu güzel bir ifadeyle betimleyerek, sanat sanat içindir görüşünü de desteklemiş oluyor.
    Aynı zamanda sezgiye yani bana değinmiş:)
    Sezgi, net olmayan ama canlının hissedebileceği fikirsel duyulardır.
    Bilgi ile desteklenmeyen sezgi sanatın alasını yapabilir ama sezgi olmadan bilim hep eksik kalır.

  • Bilim felsefesi

    7 Konu
    16 İleti
    M

    Gece ve gündüz birbirinin ikizidir. Gündüz olmasının sebebi güneştir. Gece olmasının sebebi uzay boşluğudur. Güneşte elektronlar enerjiye dönüştürülür ve bu enerji atmosferin ısınmasına sebep olur. Uzay boşluğundaysa pozitronlar enerjiye dönüştürülür ve bu enerji atmosferin soğumasına sebep olur.

  • Siyaset felsefesi

    13 Konu
    27 İleti
    phiP

    Comte, akılcılığı, bilimciliği, ilerlemeciliği ve din/metafizik karşıtlığıyla Aydınlanma çizgisinde konumlanan bir filozof olmasına rağmen, Aydınlanmanın bireyci, liberal ideallerine en küçük bir yakınlık duymaz. Hatta birer metafiziksel dogma olarak gördüğü özgürlük, eşitlik ve halk egemenliği fikirlerine şiddetle karşı çıkar. Ona göre, bireycilik Batı dünyasının bir şekilde iyileştirilmesi gereken bir hastalığıdır. Gerçekten de liberalizm Comte’un gözünde sadece ikinci halin, metafiziksel düşünce düzeyinin bir yansıması olup, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik üzerindeki ısrarı liberalizmi çok tehlikeli hale getirmiştir. Söz konusu metafiziksel siyasetin eski feodal-askeri düzeni yıkmak bakımından yararlı olduğu doğrudur. Dahası, liberalizm, insan hakları üzerindeki ısrarıyla, ilahi yönetme hakkı efsanesini sona erdirmek bakımından da çok önemli bir işlevi yerine getirmiştir.Ama onun, Comte’a göre, yıktığı şeyin yerine geçireceği pozitif hiçbir şey yoktur; çünkü her liberal ilke, onun gözünde teolojik düşünce düzeyini eleştirmek amacıyla yaratılmış bir dogma, onun yerine pozitif bir öğreti geçirme amacının bir parçası olan eleştiriyi yansıtan bir akidedir. “Halk egemenliği dogması” buna iyi bir örnektir. Aşağı olanların üstün olanlara tabi olmasını reddeden bu dogma, pozitif bir öğreti olarak korunduğu takdirde, tam bir anarşiye yol açar. Toplumu entelektüeller ve duygusallar olarak ikiye ayıran Comte’a göre, halka, onun büyük bir çoğunluğuna gerekli en yüksek alaka gösterilmeli, onlara insanca muamele edilip, sosyal ve iktisadi cetvelde yükselebilmeleri için bütün fırsatlar sağlanmalıdır. Fakat egemenliğin halkta olmasını istemek budalalıktan, toplumun yeni baştan organizasyonu işinde sadece engel oluşturacak bir dogmadan başka hiçbir şey değildir. Aynı şey, ona göre düşünce özgürlüğü veya vicdan hürriyeti dogması için de geçerlidir: “Vicdan hürriyeti, teolojik felsefenin yıkılışının insan zihnine verdiği ve pozitif felsefenin tam anlamıyla yerleşmesine kadar hüküm sürecek geçici sınırsız özgürlük halinin sadece soyut ifadesidir.”

  • Zihin felsefesi

    7 Konu
    10 İleti
    phiP

    Berkeley, bununla birlikte buradan, benim kendim ve zihnimle ilgili olarak hiçbir zaman dolayımsız bir algısal deneyime sahip olamadığım, fakat sadece zihnin çeşitli algısal nitelikleri veya edimlerinin idelerine sahip olabildiğim için zihnim ya da kendimle ilgili bir ideye sahip olamayacağım ve zihnin varoluşundan emin olamayacağım sonucunun çıkartılamayacağını söyler. Çünkü bizde bir benlik ya da zihnin, algısal deneyimi olmadığı için idesi olmasa bile, belli bir ruh nosyonu, ruhun isteme, sevme ve nefret etme gibi edimleriyle ilgili fikirler bulunmaktadır. Berkeley, dahası “tinin ya da eyleyen şeyin doğasının, kendisi olarak değil de ortaya çıkardığı etkiler yoluyla algılanmak olduğunu” öne sürer. Çok daha önemlisi idelerin var olabilmeleri için idelere sahip olan bir zihnin var olması gerekir. Bu idelere sahip olacak zihin olmadığında, ideler de olmayacaktır

  • Din felsefesi

    12 Konu
    28 İleti
    L

    @zafiRa, içinde söyledi: Mizaca göre beslenme

    Kendi mizacımızı öğrendikten sonra doğru beslenme şekilleri ile mizacımız ile uyumlu gitmeye çalışırız.

    Tatların Türleri:
    Tatlı tat: Sıcak ve yaş
    Acı ve tuzlu: Sıcak ve kuru
    Ekşi: Soğuk ve kuru
    Tatsız ve buruk tatlar: Soğuk ve yaş

    Organların Mizacı: Bedendeki her organın kendine özgü mizacı vardır. Mesela,
    beyin; soğuk ve yaştır,
    kemik ve saç; soğuk ve kurudur,
    kalp; sıcak ve kuru,
    akciğer; sıcak ve yaştır.
    Mide ise soğuk ve nemlidir

    Bir Mizaç kadında daha farklı özellikler sergiler, erkekte farklı. Erkek ile kadının kas ve yağ yapısı bile farklıyken mizaçlarının aynı olması beklenemez zaten

    Cinsiyetin Mizacı: ErkekIer kadınlara göre daha sıcak olurlar.
    Diyelim ki mizacınız Demevi, lakin çölde yaşıyorsunuz veyahut Rusya'dasınız. Hiç aynı olur mu özellikleri? Elbette olmaz. Örneğin; aynı coğrafyada iki kuşak yaşayan nesillerin kendi ataları ile epey farklı özellikler sergiledikleri görülmüştür.

    Bölgelerin Mizacı:
    Dağlık bölgeler: Soğuk ve kuru
    Çöl bölgeleri: Sıcak ve kuru
    Denize kıyısı olan bölgeler: Soğuk ve yaş
    Ormanlık bölgeler: Sıcak ve yaş
    Örneğin;
    Nemli soğuk — Avrupa
    Nemli sıcak — Afrika kıtası, siyahiler
    Kuru sıcak Afrika kıtası, siyahiler
    Türkiye için,
    Kuru sıcak— iç Anadolu Bölgesi Akdeniz Bölgesi iç kesimleri Güneydoğu A.B.
    Nemli sıcak — Ege ve Akdeniz Bölgesi
    Nemli soğuk Marmara ve Karadeniz Bölgesi
    Kuru soğuk — Doğu Anadolu Bölgesi

    @atolyetasavvuf

    Anladığım kadarıyla uzun zamandır depresyondasın. Hiç psikiyatre göründündün mü?