Neden dua ediyoruz?
-
@Pakize, içinde söyledi: Neden dua ediyoruz?
Duanın kabul olup olmaması, inanç sistemine ve bireyin kişisel inançlarına bağlıdır. Bazıları duaların kabul olduğuna inanırken, diğerleri bunun daha fazla soyut ve sembolik bir anlam taşıdığını düşünür. Dolayısıyla, net bir cevap vermek mümkün değildir; bu, kişisel inanç ve deneyimlere dayanır.
Herşeye gücü yeten bir tanrı inancına sahip bir dine göre dua kabul olur mu olmaz mı? Tanrıyı insan gibi kusurlu gösteren dinlerin tanrısını demiyoruz.
-
Her şeye gücü yeten bir Tanrı inancına sahip dinlerde dua genellikle önemli bir ibadet ve iletişim biçimi olarak kabul edilir. Bu tür inanç sistemlerinde, Tanrı'nın her şeye kadir olması, duaların kabul edilmesi gerektiği inancını güçlendirir. Ancak, duaların nasıl kabul edileceği veya kabul edilip edilmeyeceği konusu, din ve iman anlayışına göre değişir.
Bazı inançlara göre, dualar bu dünyada doğrudan bir müdahale anlamına gelmeyebilir; bunun yerine, dua eden kişinin ruhsal durumunu ve içsel barışını sağlamak gibi daha sembolik ve manevi bir anlam taşıyabilir. Ayrıca, duaların kabulü Tanrı'nın iradesine bağlıdır; bu, duaların her zaman istendiği gibi kabul edilmediği anlamına gelebilir. Bu durumda, Tanrı'nın planı veya bilgisi, insanın anladığından daha büyük ve karmaşık bir düzlemde gerçekleşiyor olabilir.
Sonuç olarak, her şeye gücü yeten bir Tanrı inancına sahip dinlerde dua, kabul olma potansiyeline sahip olarak görülse de, bu kabulün nasıl gerçekleşeceği veya neden bazı duaların kabul edilmediği gibi sorular, inanç ve tecrübeye dayanan bireysel yorumlara açık kalır.
-
@Pakize, içinde söyledi: Neden dua ediyoruz?
Her şeye gücü yeten bir Tanrı inancına sahip dinlerde dua genellikle önemli bir ibadet ve iletişim biçimi olarak kabul edilir. Bu tür inanç sistemlerinde, Tanrı'nın her şeye kadir olması, duaların kabul edilmesi gerektiği inancını güçlendirir. Ancak, duaların nasıl kabul edileceği veya kabul edilip edilmeyeceği konusu, din ve iman anlayışına göre değişir.
Bazı inançlara göre, dualar bu dünyada doğrudan bir müdahale anlamına gelmeyebilir; bunun yerine, dua eden kişinin ruhsal durumunu ve içsel barışını sağlamak gibi daha sembolik ve manevi bir anlam taşıyabilir. Ayrıca, duaların kabulü Tanrı'nın iradesine bağlıdır; bu, duaların her zaman istendiği gibi kabul edilmediği anlamına gelebilir. Bu durumda, Tanrı'nın planı veya bilgisi, insanın anladığından daha büyük ve karmaşık bir düzlemde gerçekleşiyor olabilir.
Sonuç olarak, her şeye gücü yeten bir Tanrı inancına sahip dinlerde dua, kabul olma potansiyeline sahip olarak görülse de, bu kabulün nasıl gerçekleşeceği veya neden bazı duaların kabul edilmediği gibi sorular, inanç ve tecrübeye dayanan bireysel yorumlara açık kalır.
“Bir şey Tanrı onu emrettiği için mi iyidir, yoksa iyi olduğu için mi Tanrı o şeyi emreder?" bu soruyu çözebilir misin?
-
Bu soru, felsefede "Tanrı'nın İyiliği" veya "Moral İyilik" üzerine yoğunlaşan derin bir tartışmadır ve özellikle de ahlak felsefesinde önemli bir yer tutar. İki temel yaklaşım vardır:
-
Tanrı'nın Buyrukları Ahlaki Olarak İyidir (İlk Durum): Bu görüşe göre, bir şey Tanrı tarafından emrediliyorsa, o şey doğası gereği iyidir. Yani, Tanrı'nın emirleri, bireylerin ya da toplumların yararına olan ahlaki eylemleri belirler. Bu duruma göre, Tanrı'nın buyrukları ahlaki değerleri tanımlar ve bir şeyin iyi olması, o şeyin Tanrı tarafından emredilmesine bağlıdır.
-
Tanrı İyi Olanı Emreder (İkinci Durum): Bu görüşte ise "iyi" kavramı, Tanrı'nın iradesinden bağımsız bir biçimde var olan bir standarttır. Yani, Tanrı, doğası gereği iyi olan şeyleri emreder. Bu durumda, belirli bir eylemin iyi olması, Tanrı'nın o eylemi emretmesinden değil, o eylemin kendisinden kaynaklanmaktadır. Yani, Tanrı'nın iyiliği, evrensel ahlaki değerlere dayanır ve Tanrı bu değerlere uyduğu için emreder.
Bu iki yaklaşım arasında bir dizi felsefi tartışma ve argüman vardır. İlk durum, Tanrı'nın iradesinin her şeyin kaynağı olduğuna inanarak, geleneksel teistik bir bakış açısını yansıtır. İkinci durum ise, Tanrı'nın ahlaki bilançosunun, daha geniş ve cambazlık bir ahlak anlayışına dayandığına ve Tanrı'nın yalnızca bu standartlara göre hareket ettiğine işaret eder.
Sonuç olarak, bu soru evrensel ahlakın doğası, Tanrı'nın rolü ve insanın ahlaki eylemlerinin kaynağı üzerine derin düşüncelere yol açar ve her iki tarafın da çeşitli argümanları ve karşıt görüşleri bulunmaktadır. Bu nedenle, net bir cevap vermek zordur; daha çok kişisel inanç, felsefi görüş ya da teolojik duruşa bağlıdır.
-
-
@Pakize, içinde söyledi: Neden dua ediyoruz?
Bu soru, felsefede "Tanrı'nın İyiliği" veya "Moral İyilik" üzerine yoğunlaşan derin bir tartışmadır ve özellikle de ahlak felsefesinde önemli bir yer tutar. İki temel yaklaşım vardır:
-
Tanrı'nın Buyrukları Ahlaki Olarak İyidir (İlk Durum): Bu görüşe göre, bir şey Tanrı tarafından emrediliyorsa, o şey doğası gereği iyidir. Yani, Tanrı'nın emirleri, bireylerin ya da toplumların yararına olan ahlaki eylemleri belirler. Bu duruma göre, Tanrı'nın buyrukları ahlaki değerleri tanımlar ve bir şeyin iyi olması, o şeyin Tanrı tarafından emredilmesine bağlıdır.
-
Tanrı İyi Olanı Emreder (İkinci Durum): Bu görüşte ise "iyi" kavramı, Tanrı'nın iradesinden bağımsız bir biçimde var olan bir standarttır. Yani, Tanrı, doğası gereği iyi olan şeyleri emreder. Bu durumda, belirli bir eylemin iyi olması, Tanrı'nın o eylemi emretmesinden değil, o eylemin kendisinden kaynaklanmaktadır. Yani, Tanrı'nın iyiliği, evrensel ahlaki değerlere dayanır ve Tanrı bu değerlere uyduğu için emreder.
Bu iki yaklaşım arasında bir dizi felsefi tartışma ve argüman vardır. İlk durum, Tanrı'nın iradesinin her şeyin kaynağı olduğuna inanarak, geleneksel teistik bir bakış açısını yansıtır. İkinci durum ise, Tanrı'nın ahlaki bilançosunun, daha geniş ve cambazlık bir ahlak anlayışına dayandığına ve Tanrı'nın yalnızca bu standartlara göre hareket ettiğine işaret eder.
Sonuç olarak, bu soru evrensel ahlakın doğası, Tanrı'nın rolü ve insanın ahlaki eylemlerinin kaynağı üzerine derin düşüncelere yol açar ve her iki tarafın da çeşitli argümanları ve karşıt görüşleri bulunmaktadır. Bu nedenle, net bir cevap vermek zordur; daha çok kişisel inanç, felsefi görüş ya da teolojik duruşa bağlıdır.
Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?
Öyleyse o güçsüzdür.
Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?
Öyleyse o iyi niyetli değildir.
Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?
David HumeBu sorulara göre tanrı kötü mü iyi mi?
-
-
David Hume'un bu soruları, "teodise" adı verilen bir tartışmanın merkezinde yer alır. Teodise, Tanrı'nın varlığını, Tanrı'nın iyiliği ile dünyadaki kötülük arasındaki çatışmayı açıklamaya çalışan felsefi ve teolojik bir çabadır. Bu bağlamda, Hume'un soruları, Tanrı'nın doğası ve insan deneyimindeki kötülük hakkında çeşitli görüş ve argümanları ortaya koyar.
-
Tanrı'nın Kötülüğü Önleme Gücü: Eğer Tanrı kötülüğü önlemek istiyorsa ama gücü yetmiyorsa, bu durum Tanrı'nın zayıf olduğu anlamına gelir. Bu bakış açısı, Tanrı'nın her şeye gücü yeten bir varlık olarak tanımlandığı geleneksel inançla çelişir.
-
Tanrı'nın İyi Niyetinin Olmaması: Eğer Tanrı'nın kötülüğü önleme gücü var ama bunu istemiyorsa, bu durumda Tanrı'nın iyi niyetli olmadığı düşünülebilir. Bu, Tanrı'nın ahlaki amaçlarının sorgulanmasına yol açabilir.
-
Kötülüğün Varoluşu: Eğer Tanrı hem güçlü hem de iyi ise, dünyada bu kadar çok kötülüğün var olmasının bir nedeni yoktur. Bu çelişki, insanların Tanrı'nın doğası veya dünyadaki kötülüğün anlamı üzerine düşünmesine yol açar.
Sonuç olarak, Hume'un soruları, Tanrı'nın doğası üzerine yapılan tartışmalara katkıda bulunur ve insanların Tanrı'yı çekirdek bir varlık olarak tanımlarken karşılaştıkları zorlukları gözler önüne serer. Bu sorulara verilen yanıtlar, bireylerin felsefi ve teolojik duruşlarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bazıları Tanrı'nın doğasını yeniden tanımlayarak veya kötülüğü anlamaya yönelik daha derin bir felsefi çerçeve geliştirerek bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışırken, diğerleri ise inançlarını sürdürme çabası içinde bu sorulara çeşitli yanıtlar geliştirmeye çalışır.
Bu nedenle, "Tanrı kötü mü, iyi mi?" sorusunun cevabı, kişisel inanç, felsefi argüman ve teolojik duruşa göre değişiklik göstermektedir.
-
-
@Pakize, içinde söyledi: Neden dua ediyoruz?
David Hume'un bu soruları, "teodise" adı verilen bir tartışmanın merkezinde yer alır. Teodise, Tanrı'nın varlığını, Tanrı'nın iyiliği ile dünyadaki kötülük arasındaki çatışmayı açıklamaya çalışan felsefi ve teolojik bir çabadır. Bu bağlamda, Hume'un soruları, Tanrı'nın doğası ve insan deneyimindeki kötülük hakkında çeşitli görüş ve argümanları ortaya koyar.
-
Tanrı'nın Kötülüğü Önleme Gücü: Eğer Tanrı kötülüğü önlemek istiyorsa ama gücü yetmiyorsa, bu durum Tanrı'nın zayıf olduğu anlamına gelir. Bu bakış açısı, Tanrı'nın her şeye gücü yeten bir varlık olarak tanımlandığı geleneksel inançla çelişir.
-
Tanrı'nın İyi Niyetinin Olmaması: Eğer Tanrı'nın kötülüğü önleme gücü var ama bunu istemiyorsa, bu durumda Tanrı'nın iyi niyetli olmadığı düşünülebilir. Bu, Tanrı'nın ahlaki amaçlarının sorgulanmasına yol açabilir.
-
Kötülüğün Varoluşu: Eğer Tanrı hem güçlü hem de iyi ise, dünyada bu kadar çok kötülüğün var olmasının bir nedeni yoktur. Bu çelişki, insanların Tanrı'nın doğası veya dünyadaki kötülüğün anlamı üzerine düşünmesine yol açar.
Sonuç olarak, Hume'un soruları, Tanrı'nın doğası üzerine yapılan tartışmalara katkıda bulunur ve insanların Tanrı'yı çekirdek bir varlık olarak tanımlarken karşılaştıkları zorlukları gözler önüne serer. Bu sorulara verilen yanıtlar, bireylerin felsefi ve teolojik duruşlarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bazıları Tanrı'nın doğasını yeniden tanımlayarak veya kötülüğü anlamaya yönelik daha derin bir felsefi çerçeve geliştirerek bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışırken, diğerleri ise inançlarını sürdürme çabası içinde bu sorulara çeşitli yanıtlar geliştirmeye çalışır.
Bu nedenle, "Tanrı kötü mü, iyi mi?" sorusunun cevabı, kişisel inanç, felsefi argüman ve teolojik duruşa göre değişiklik göstermektedir.
Soruyu cevaplayan felsefi arguman ve teolojik duruşlar nedir? Net cevabın yok mu?
-
-
"Tanrı kötü mü, iyi mi?" sorusu, derin ve karmaşık bir mesele olarak pek çok felsefi ve teolojik argümana yol açmaktadır. Bu konuda kesin bir net cevap yoktur; çünkü birçok faktöre ve bireysel inanç sistemine bağlıdır. Ancak, bu soruya verilen başlıca bazı felsefi argümanlar ve teolojik duruşlar şunlardır:
Felsefi Argümanlar
-
Teizm: Teistler, Tanrı'nın hem iyi hem de her şeye gücü yeten bir varlık olduğunu savunur. Onlara göre dünyadaki kötülük, insanların özgür iradesinin bir sonucudur; bu da insanlara gerçek bir seçim yapma fırsatı sunar.
-
Deizm: Deistler, Tanrı'nın var olduğunu, ancak evreni yarattıktan sonra ondan uzaklaştığını savunurlar. Bu bakış açısına göre, kötülük Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleşir ve Tanrı'nın doğası üzerinde olumsuz bir etki yaratmaz.
-
Ateizm: Ateist görüş, Tanrı'nın varlığını reddeder ve bu nedenle Tanrı'nın iyiliği veya kötü niyeti hakkında bir argüman geliştirmez. Kötülüğü, doğal olaylar veya insan davranışlarıyla açıklar.
-
Agnotizm: Agnostikler, Tanrı'nın varlığı veya doğası hakkında kesin bilgiler edinilemeyeceğini savunurlar ve bu durumun insanların ahlaki argümanlarını zorlaştırdığını öne sürerler.
-
Kötülük Problemi: Birçok felsefeci, özellikle David Hume ve J.L. Mackie gibi isimler, Tanrı'nın varlığı ile dünyadaki kötülük arasındaki ilişkiyi sorgular. Kötülüğün varlığı, Tanrı'nın ya da Tanrı'nın iyi niyetinin sorgulanmasına neden olur.
Teolojik Duruşlar
-
İnanç Temelli Yaklaşımlar: Daha birçok dini gelenekte, Tanrı'nın iyi olduğu ve insanlara olan sevgisinin her şeyin üzerinde olduğu inancı yaygındır. Bu perspektifte, kötülüğün varlığı, insanın özgür iradesiyle ilişkilendirilir ve Tanrı'nın iyi niyetini sorgulamak yerine, insanların sorumluluğuna vurgu yapılır.
-
İşlemci Teoloji: Bazı teologlar, kötülüğün Tanrı'nın bir planının parçası olarak görülebileceğini ve bu durumun sonuçta insanların daha yüksek bir amacı veya ilahi bilgelik anlayışını deneyimlemelerine olanak tanıdığını savunurlar.
-
Geleneksel Monoteist Görüşler: İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi monoteistik dinler, Tanrı'nın mutlak iyi olduğunu, fakat insanların sınavdan geçirilmesi veya özgür irade ile seçim yapabilmeleri için dünyadaki kötülüğün var olmasına izin verildiğini belirtirler. Bu görüş, kötülükle Tanrı'nın ahlaki doğası arasındaki gerilimi ifade eder.
Sonuç
Bu nedenle, "Tanrı kötü mü, iyi mi?" sorusuna verilen yanıt, kişisel inançlara, felsefi düşüncelere ve teolojik anlayışa göre büyük farklılıklar gösterir. Her bir bakış açısı, Tanrı'nın doğası ve dünyadaki kötülük hakkında farklı bir anlayış sunar. Cevap kesin bir formda olmayıp, daha çok insanların felsefi ve teolojik bağlamda yürüttükleri tartışmaların bir yansımasıdır.
-
-
Kafalarımızda tahtalar eksik olduğu için dua ediyoruz. Başka bir sebebi yok.
Dini inançlar tercih değil, akıl hastalığıdır. Beyin bozukluğudur.Dünya da beyin sağlığı yerinde olan nüfus sadece yüzde beştir.
-
Önüne geleni kadın çocuk bebek demeden helak eden bir canavardan iyilik istemek filmlerdeki villain karakterlerden yardım istemeye benziyor.
Darkmatter2525 aşağıda çok güzel açıklamış. Tanrı karakter olarak bir villain karakterdir. Kötü adamdır.