İbn Meserre
-
İslam felsefesinin ikinci bir ayağı da Kuzey Afrika ve İspanya’da geliştirilmiş olan felsefedir. İslam felsefesi tarihi üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar, Endülüs’te felsefenin öncüsü ya da kurucusunun İbn Meserre (883-931) olduğunu kabul ederler. Gerçekten de İbn Meserre, bir yandan mistik ya da tasavvufi felsefesiyle İbn Bacce ve İbn Tufeyl’e, diğer yandan da akıl ile vahyin bağdaşabilirliğine, güvenilir filozoflarla peygamberler tarafından seçilen yolların aynı amaca, Tanrının birliğinin bilgisine götürdüğüne ilişkin görüşleriyle İbn Rüşd’e çıkan yolu ardına kadar açmıştır.
İslam felsefesini, Antik Yunan filozofu Empedokles’ten veya bir sözde Empedoklesçiden de ilham alan mistik felsefesiyle Batı’da yapılandıran ilk filozof olarak İbn Meserre, düşüncelerini büyük ölçüde Bâtıni ya da ezoterik imge ve sembollerle aktarmıştı. Hem bu durum hem de eserlerinden önemli bir kısmının günümüze erişmemiş olması nedeniyle, düşüncesini çeşitli kaynaklarda onunla ilgili olarak aktarılan bilgilerden inşa etmek durumunda kaldığımız İbn Meserre’nin düşüncesinin özünde akıl ile vahyin birliği ya da daha doğrusu bağdaşabilirliği düşüncesi bulunur. Ona göre, bu ikisi farklı yollar izlese de aynı hedefe, Tanrının birliğinin (tevhid) bilgisine götürür.