Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
-
Normalde bunlar için üst kavram naturopatidir (doğal tıp). Kavramı bir çoğu Hipokrat'a götürür ve temel sunum hastalığı/sorunu iyileştirenin ilaçlardan ve bu anlamda kimyasal aracılardan ziyade doğa, doğal beceriler ve vücudun kendi mekanizmaları olacağı ve yapılması gerekenin bunun yolunu aktive etme ,burada engel varsa ortadan çekme ya da sorunun asıl kaynağına ulaşarak burada düzenleme yapma ve en uygun yaşam/sağlık düzenlemesini yapma vb olacağı görüşüdür. Yaygın tıp hastalık giderme/iyileştirme ya da sorunu ortadan kaldırma yerine semptom yönetimi olarak vurgulanır ve yorumlanır.
-
ilacsiz omuriligini iyilestiren insanlar okudum ben ne kadari dogru ne kadar yanlis bilemem ama
bu bio enerjici gruplardan.
-
Homeopatiye saldırdığında hiç bir işe yaramıyorsa bile ve hiç bir şey tedavi etmiyorsa bile en hafifi tabirle plasebo etkisine saldırmış olursun ve bunu yapmanın sana bir yararı olmazdı. Gerçek ilaçlar ya da gerçek bir tedaviye karşı kimse homeopatiye yönelmeyecekti ya da sanırım sığınmazdı. Homeopati gibi alanların varlığı ya da hala varlığını sürdürebilmesi açıkçası yaygın tıbbın tedavi başarısızlığıdır . Homeopati tıbbı bizim ülkemizde yaygın değil ancak gördüğüm kadarıyla batı da kullanımı evinde kimyasal deterjan yerine doğal soda karbonat ve sirke, arap sabunu seçenlerin yolu gibi ve kaldı ki homeopati yaygın tıbba karşı onun yerine yada güçlü bütüncül tedavi alternatifi felan olma iddiasında değil ve olarak önerilmez . Bir de bu tip şeyleri gerçekten içtenlikle kullanıcı deneyimleri ve insan deneyimi ve sosyal medya vb üzerinden izlemelisiniz.
-
Kimine (ya da tarihsel kayıtlara) göre o hiçbir enerji vermeden binlerce kişiyi iyileştirdi. Kendi ifadesiyle ise; hiç kimseyi iyileştirmedi. Yaptığı tek şey insanlara kendilerini nasıl iyileştirebileceklerini göstermekti.
https://en.wikipedia.org/wiki/Émile_Coué
Louise Hay, buna benzer bir şey yaptı. İnsanlara, “Eğer sırtınız ağrıyorsa, bu, dünyada desteklenmediğinizi düşündüğünüz anlamına geliyor” dedi. Tedavi için de şunu önerdi: “Biliyorum ki yaşam her zaman beni destekler!” Rivayete göre bu sayede birçok kişinin sırt ağrıları kayboldu.
-
@ictenlik, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
Kimine (ya da tarihsel kayıtlara) göre o hiçbir enerji vermeden binlerce kişiyi iyileştirdi. Kendi ifadesiyle ise; hiç kimseyi iyileştirmedi. Yaptığı tek şey insanlara kendilerini nasıl iyileştirebileceklerini göstermekti.
https://en.wikipedia.org/wiki/Émile_Coué
Louise Hay, buna benzer bir şey yaptı. İnsanlara, “Eğer sırtınız ağrıyorsa, bu, dünyada desteklenmediğinizi düşündüğünüz anlamına geliyor” dedi. Tedavi için de şunu önerdi: “Biliyorum ki yaşam her zaman beni destekler!” Rivayete göre bu sayede birçok kişinin sırt ağrıları kayboldu.
Aslında bu kişiler hasta bile değiller. Hastalık hastası denilen gruplardan.
Örneğin Pskiyatriye gidenler mesela tedavi için gitmiyorlar. Yüksek çalışma saatlerine karşı birşey yapamadıkları için gidiyorlar.
En kolay rapor alınacak branş.
Ölçme yok test yok. Sadece öznel şikayet var.Plasebo etkisi(yalancı ilaç ) ile vitamin eksikliğini gideren gördünüz mü? Ben görmedim. Çünkü bunda ölçme var.
-
Alternatif ya da bütüncül fonksiyonel vb denen tıp akımları ayrımı -ki aslında böyle bir ayrım yok- yaygın/allopatik tıp -ki aslıdan böyle bir tıp yok- ya da big farma saldırıları üzerine belirginleşti ve derinleşti. Bu basittir. Farma doğal bir molekülü patenetleyemez çünkü ticari değeri yok ya da bunu yaparsa diğerleri bunu kopyalayıp kendi üretmesine bir engel yok bu nedenle yapay/sentetik vb ikincil molekül ve bileşikler oluşturdu. Tüm saldırı buradan doğuyor ve tamamen ticari. Saldırı kaynakları farma ile ticari çıkar bağı olanları işaret eder bunun dışında kimse genel olarak tıp yordamlarına saldırmayacaktır. Örneğin homeopati yüzyıllar önce doğmuştur. Modern tıpla bir ba ıyokur. Modern tıbba karşı alternatif değildir ya da çağcılı değildir onun karşısına alternatif olarak oluşturulmadı. Yüzyıllar önce Avrupa da tek bir doktorun fikriyle oluşup çağında hizmet etti. Bunu tıbbın yokluğunda yaptı. Bütün hastalıkları çözme ya da modern tıbbın karşıtı/düşmanı olma ya da onu yıkma iddiasında değil. Niye saldırılır. Geçmişin bira aracı olarak, insan sağlığına hizmet etmeyi denememiş bir yol olarak onurlandırılır ve bırakta kullanan kullansın, kendi seçimi. Niye saldırılıyor_??
İlaç üretmek silah üretmek gibi ve tamamen ticari bir süreçtir. Tıptaki ayrımın sorumlusu farmadır ya da onun fonuyla hırlayan gölge yazarlar gelenek değil .
-
Akut/acil/ani sağlık sorunları için hastane kullanın ve kronik sağlık sorunları için (özel bir tıbba ihtiyaç yok) basitçe gıda eliminasyonu -low carb > ketojenik diyet > tekrar low carb yolunu takip edin. Gerçekten gıdaya elimine edin ve test edin. Bunu yaparken bir kerede bir gıda yiyecek şekilde yapın. Öncesinde uzun bir açlık ya da ketoz dönemi olmasını sağlayın. Çoğu sorun kolayca çözülebilir ve gerçekten çözülebilir. Çoğu kronik sağlık sorunu doğal olarak ortadan kalkacaktır. Herhangi bir özel tıp yardımına gerek yoktur ve olmayacaktır. İnsanın inşa ettiği hastalık kavramı oldukça kusurlu. Çoğu gıda/beslenme toksisitesi ve çevresel toksisite ,buradan alınan genel hasarlar ve sağlık yaralanmaları ve sonuçta inflamasyon kökenlidir.
Bugün insan hastalığı olarak sayılanların çoğu eminim tarım devrimiyle başladı. Ataların beslenme alışkanlığını değiştirdik. Kentleşme ile hareket tarzının ve doğal uyumun değişimi, fakirlerin gıdaya erişememesi, genel açlık ve kıtlıklar, gıda kısıtlılığında yenilebilir herşeyi tüketme uğraşı ve en son işlenmiş gıda ürünlerini yaşama kattık.Basitçe
Ateşten önce çiğ yerdik. Tenceremiz yoktu. Bunlar bize beslenme çıkarımı sağlar. Çoğu yaprak ve bitki toksiktir. Bitkilerin genellikle kökleri tüketildi, meyve toplandı ve et avlandı. Çiğ olarak neredeyse hiç bir yaprak ve sebzeyi tüketemezdik çünkü toksik. Oksalat dolu. Yaprak tüketimi ve sebze tüketimi muhtemel gıda eksiği kıtlığıyla insan beslenmesine eklenmiş görünüyor ya da gıda çeşitliliği oluşturma ama doğal toplayıcı topluluklarına bakalım. Bugün hastalık olarak sayılanların muhtemelen çoğu, rafine yağlar, yapay gıda, işlenmiş karbonhidrat yaşam tarzı birleşiminden türüyor olmalı. Bundan yaşamdan çeken çoğu çoğu insanın doğal biçimde sağlı kazandığını görüyoruz.
Hastalık kavramının epistemelojik yapılanması kusurlu. Etiyolojiden bağsız tedavi ahlakı tıp etiğine hekimlik etiğine artık uygun olmamalı çünkü bunları artık gözleyip çözebileceğimizi/görebileceğimizi varsayıyoruz. Hastalık kavramında ilk yapılması gereken etiyolojik bağlamı çözümlemek ve bunu yaptıktan sonra soruna neden olan olguyu düzenleme olmalıydı. Hastalığı hastalığa neden olan sorunu ortadan kaldırarak kaldırırız ve hastalık tekrar oluşmaz ya da ortadan kalkar. Yani tedavi/otama etiği. Obeziteye genetik demeye kadar vardık.
Bugün yere çalınması gereken kavram homeopati değil ve Randi gibi şımarık veletler önemsiz. -
Hekimlik mesleği, tıp mesleği ya da muhtemelen yaygın bilim kavramını savunma/tutma üzerinden yaygın modern tıp kavramını ve uygulamaları sunuluyor savunuluyor ve alternatifleri bunun dışına alınarak karşı görülerek eleştiriliyor ya da küçümseniyor ,dışlanıyor vs. ya da bunları ve alternatifleri ağzına alacaklarımız hemen bilim akıl düşmanı karşıtı öteki ilan edilecektir. Çoğunlukla..
X hekim vaaz veriyor .Din adamı gibi. Rafine yağ yemeyin. Ucuz gıda ve toplumun %80 i tüketmek zorunda. .Üretim döngüsünde. Bir gıda planı var. Ucuz yağı yedireceksen en alt sınıfa yedireceksin.
gogole da rafine yağla ilgili İngilizce ve Türkçe bir arama yaptım .Burada otomatik sorularla karşılaşıyoruz.
Rafine yağ iyi mi zararlı mı gibi. google sonuçları zararlı olduğunda konusunda hemfikir. İyi de bu temel yiyeceğimiz.Sizce hangi doktor/hekim evine rafine yağ sokar ya da gittiği restoran da kullanılır. Kullanırsa sadece kızartma için kullanır. Yemeklik yağ olarak kullanmaz ,enerji kaynağı olarak bunu tüketmezdi çünkü sınıf atlamıştır geliri yükselmiştir ve bu alt sınıfların yiyeceğidir, toksiktir yani sindirimi emilimi zordur..
Bay Randi homeopati hakkında konuşmuş. Bay Randi'nin geliri ne?. Her gün yemeklik ayçiçek yağı margarin yemek zorunda kaldı mı 30 unda insülin 40 ında eklem sorunu ve inflamasyonlar aldı mı ve hastanelerde (...) üçüncü sınıf insan muamelesi gördü mü?
Hekimlik. Biz bunu kutsadık. Yüce rahiplerimiz gibi. Onurlu meslek. İnsan sağlığıyla bağlantılı ve sağlımızı emanet ettiklerimiz. Bu varoluşumla ilgili, güvenliğim ve esenliğimle ilgili. Bu yağ zararlıysa yedirmeyin kardeşim insan sağlığını savunun. Kimse tıplarına karışmaz.
İlaç dağıtıyorlar. Neredeyse hiç birinin iyileştirme yeteneği yok. Evet mesela kan şekeri ilacı kan şekerini düşürebilir ama insülin metabolizmasını kalıcı olarak iyileştiremez ve tansiyon ilacın kan basıncını düşürebilir ancak tansiyonu tedavi etmez ve neden olan sorunu gidermez. Diğer tedaviler de böyle. Sonuçta 40 yaşa gelip sağlık kayıpları başlayıp bunların bostan korkuluğu olduğunu görüp kendin bilgi topluyorsun. Bunu yaşatıldık.
-
Homeopati. Bu kavram Avrupa kökenli ve biraz orada var. Burada Türkiye de neredeyse hiç yok ama bu kavramı internette arasaydım kavramın uygulayıcısı olarak lisanslı gerçek tıp hekimlerine ulaşırdım. Diploması olan, lisans eğitimi almış ,tıp lisansı verilmiş, lisansı yerinde olan hekimlik yapma yetkisi olan gerçek hekimler. Sokak uygulayıcıları değil.
Bunların herhangi birinin vizite ücretini karşılayabilecek olsam bence ortalama herhangi devlet hastanesinden daha fazla sağlık yardımı alırdım. Niye? Öncelikle ben hiç bir homeopati ilacı talep etmiyorum, kullanmadım ve gereksinimde duymuyorum ama niye? Birincisi bir homeopatın yapacağı ilk iş olarak seni dinlemek. Çocukluktan itibaren tüm sağlık öykünü alırdı. Geleneği ve ekolü bunu içerir. Tüm detaylarıyla . Sonuçta hekimdir ve mesleki birikimi ve temel düzeyde tıp bilgisi var. Bilgi alışverişi yapardık. Muhtemelen insan gibi dinlenirdim. Muhtemelen empati alırdım. Muhtemelen beni tedavi edemese de orada çabalar çırpınırdı düşünürdü ve bir şeyler denerdi ama mutlaka kapsamlı "bilgi alışverişi olurdu" ve bu bana yeterdi ya da mesleki etik ve uygulayıcı hekim. Benim aradığım tedavi. Orada farmayı yaz geç cebini doldurmak varken bunlara girişmiş. Herkese seni aşağılıyacakken , küçümseyecekken , o ne homeopati diyecekken, kendi ülkende sadece üç tane beş tane olacakken sana ya da ekolüne şarlatan(lık) denecekken .. Farma amcaya yaslansaydı, paraları cukka götürseydi (bilim takımıyla işbirliği yapsaydı) kimse dilini uzatmaz tekerine çomak sokmazdı..
-
@TENTEN, içinde söyledi: [Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?]
Dünya üzerinde bulunan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin sağlık sistemi de Dünya Bankası tarafından düzenlenmiştir. Bu düzenleme Türk halkına sağlık reformu ve “sağlıkta dönüşüm” olarak yutturulmuştur. Bu aslında küreselleşmenin yani neoliberalizmin sağlık alanında bir uygulaması idi.
Dr. Uğur Yılmaz
*Sağlıkta Dönüşüm uluslararası tıp kartelinin ürünlerinin serbestçe satışı ve kişilerin ve devletlerin kartele yaptığı sağlık harcamalarının arttırılması için yapılmış bir sağlık piyasası düzenlemesidir. Sağlık kuruluşları bir yandan özelleştirilirken, diğerleri de tıp kartelininin ilaç ve tıbbi ürünlerinin serbestçe satıldığı, kâr amacı ile çalıştırılan ticari işletmelere, daha doğrusu sağlık AVM’lerine dönüştürülmüştür. Sağlık piyasası düzenlemesi veya sağlıkta dönüşümün özellikleri şunlardır: Sağlıkta özelleştirme, devletin sağlık sisteminden tasfiyesi, tıp kartelinin şirketlerinin sağlık piyasasında ayrıcalıklı ve tek şirketler olmalarının sağlanması, patent ve fikri mülkiyet hakları ile bu şirketlerin ürünlerine ayrıcalık sağlanması, kartelin ürünleri için gümrük muafiyetinin sağlanması, kartel dışındaki şirketlerin piyasaya girmesinin engellenmesi, zorunlu sağlık sigortacılığı (zorunlu sağlık vergisi toplanması), özel sağlık sigortacılığının özendirilmesi ve geliştirilmesi, Devlet ve Üniversite hastanelerinin de mülkiyeti kamuda gibi görünmesine rağmen SGK merkezli sağlık hizmeti satın alım sistemine bağlı olarak çalışması), bütün hastanelerin gelirlerini arttırmak için kâr amacı ile çalışması ve çalıştırılması (hastanelerin kârı tıbbi ürün, cihaz ve yöntemlerinin satışından elde edilen kâr paylarıdır), gereksiz sağlık hizmeti, ürün, ilaç, malzeme, girişim ve tedavilerin satılması sonucunda hasta sayısının, komplikasyonların ve ölümlerin artması), hekimlerin pazarlamacı yapılması, ..
Dr. Uğur Yılmaz*
*Kişiler öncelikle her devletin kendisine özel, diğerinden farklı bir sağlık sisteminin bulunduğunu sanmaktadır. Sanıldığının aksine bütün devletlerin sağlık sistemi birbirinden farklı değildir.
Diğer devletlerde olduğu gibi Türkiye’nin sağlık sistemi de Dünya BANKASI tarafından yeniden düzenlenmiş ve kurulmuştur. Sağlık Bakanlığı 24 Temmuz 2003’de Sağlıkta Dönüşüm Programını ilân etmiştir. 21 Nisan 2004’de Dünya Bankası ile ilk anlaşma imzalanmıştır. Proje daha sonra tekrarlanan kredi anlaşmaları ile birlikte yürütülmektedir.
Kişiler sağlıkla ilişkili işlerin Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlendiğini ve kontrol edildiğini düşünmektedir. Sağlık sisteminin işleyişinde ve yürütülmesinde Sağlık Bakanlığı, Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığından daha fazla yetkiye sahip değildir. Dönüşüm süreci Dünya Bankası yürütüyorsa bir yerlerde bu Dünya Bankasının bir görevlisinin bulunması gerekir. Sistem Dünya Bankası tarafından kurulmuştur ve yönetiliyor dediğimizde, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığın ve SGK’nın başında Dünya Bankasının memurlarının bulunmasını anlamamak gerekir. Dünya Bankası’nın web sayfasında kimin görevlendirildiği açık bir şekilde yazılmıştır. Dünya Bankası görevlileri günlük işler, görevlendirmeler ve atamalarla alenen ilgilenmez. Onların görevi sistemi kurmak ve gerektiğinde gerekli düzenlemeleri ve denetimleri yapmaktır. Bakanlık ve SGK yöneticileri banka tarafından kurulan sistemin işletilmesi için görevlendirilen ve görevleri belirlenmiş kişilerdir. Bunların sistemi belirleme ve düzenleme yetkileri Zaten yoktur. Bunlar sadece kendilerine tanımlanan işleri yapabilirler. Bunların şu veya bu kişi olması çok da önemli değildir. Sistemin yönetilmesi ile sistemin memuru olmak farklı kavramlardır.
Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin sağlık sistemi Dünya Bankası tarafından yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme sağlık sisteminin daha düzgün çalışması için yapılan bir düzenleme değildir; bu özünde bir sağlık piyasası düzenlemesidir. Diğer neoliberal uygulamalar da bundan farklı değildir. Bunların hepsi bir ülkenin ekonomik sistemini, ABD imparatorluğunun küresel ekonomik sistemi ile uyumlu hale getirmek daha doğrusu bu sisteme hizmet edecek şekilde düzenlemek demektir. **Tıp, yaralanma ve hastalıkların teşhisi, iyileştirilmesi, önlenmesi, tedavisi, palyasyonu (destek ve bakım hizmetleri) ile sağlığın geliştirilmesi süreci ile ilgili bilim ve uygulamadır. Fizyoloji, anatomi, histoloji, biyokimya gibi bilim dalları tıbbi bilim dallarıdır. Fakat bu bilim dalları ve dersleri kendi başına teşhis koymaz; hastalıkları tedavi etmez. Diğer taraftan herhangi bir kişide var olan hastalığın saptanması, kişinin hasta olup olmadığına karar verilmesi, tanısal bir yöntem gerekiyorsa bunun tercih edilmesi, doğru teşhis konulması, hasta için en uygun tedavinin gene hasta için uygun bir zamanda ve bu konuda yetenekli bir hekim tarafından yapılması da hekimlik uygulamasıdır. Burada bahsettiğimiz hekimlik GERÇEK HASTA VE HASTALIKLARLA ilgili teşhis ve tedavi ile ilgili bir meslek olup; gerçek hasta ve hastalıklarla ilgilenmeyen tıp dalına tıbbi ürünlerin pazarlanması faaliyeti denir. Bu faaliyetler sağlık kuruluşları vasıtası ile yapılmakla birlikte aslında bir ticari faaliyettir. Bu tıp anlayışı hastaneleri tıbbi ürünlerin gereksiz yere kullanıldığı ve kullandırıldığı sağlık AVM’lerine; hekim ve eczacıları da pazarlama elemanına dönüştürmüştür. Tıp karteli sadece hekim ve eczacıları değil cumhurbaşkanlarından başlayarak, bakanları, her türlü siyasetçiyi, yöneticiyi, belediye başkanlarını da pazarlama elemanına dönüştürmüştür.
Bu tür bir hekimlik yapılış şekline göre sanat veya zanaat olarak isimlendirilebilir. Hekimlik bir meslektir ve sadece hekimlik işi ile uğraşan hekimler bilim adamı değildir.
Modern tıbbın özellikleri nedir?
-
Modern tıp günümüzde uygulanan tıp demektir. Bir ürün veya cihaz olmadığı için en gelişmiş model gibi algılanmaması gerekir. Özelliklerine ve gelişmesine baktığımız zaman bu zihniyetin pek de yeni olmadığını görürüz.
-
Modern tıp, TIBBİ ÜRÜN TİCARETİDİR; tıp kartelinin ürettiği ürünlerin satılması ve pazarlanması için düzenlenen sağlık piyasası sistemi demektir.
-
Modern tıbın hedef kitlesi: Sağlıklı kişilerdir.
-
Modern tıp GEREKSİZLİKLER TIBBIDIR: Bu piyasa sistemi tıp kartelinin gerçekte hiçbir hastalığı iyileştirmeyen ve iyileştirici bir etkisi olmayan ürünlerinin özellikle sağlıklı kişilerde gereksiz olarak kullandırılmasını amaçlar. Gerçek hasta ve hastalıkların tedavisinde de gereksiz teşhis ve tedavi yöntemleri kullanılır.
-
Modern tıp İATROENİK TIPTIR: Hem sağlıklı kişilerde hem de gerçek hastalarda gereksiz tedavi ve girişimlerin aşırı oranda kullanılması, tedavi ve girişime bağlı yeni hastalıkların, tıbbi sorunların, sakatlık ve ölümlerin gelişmesine neden olur.
Sağlık giderlerinin artması için tıbbi tedavi ve girişim adı altında gereksiz işlemlerin aşırı oranda yapılması gerekir. Bu gereksiz tıbbi tedavi ve girişimler zararsız işlemler değildir. Gereksiz tedavi ve girişimler de yeni hastalık ve komplikasyonlara; bunlar da gene gereksiz başka tedavi ve girişimlere yol açar. Sistem uygulanan tedavilerin başarısızlıkları ve komplikasyonlarından da beslenir. Bu daha fazla tıbbi ürün, ilaç ve teknoloji kullanılması demektir. Gereksiz tıbbi işlemlere (tıbbi ürün ve ilaç pazarlanması) bağlı gelişen komplikasyonlar ve ölümler denetlenmez ve sorgulanamaz. Zarara uğrayan kişiler ancak kazanamayacakları davalar açarak haklarını arayabilirler.
-
Sağlık piyasası sisteminde devletlerin bir kontrolü, denetimi ve tercihi söz konusu değildir. Bu piyasada kullanılan ürünler her türlü gümrük, vergi ve kontrolden muaf olarak ithal edilebilir ve serbestçe kullanılabilir. Her ülkede iç piyasada tıp kartelinin ürettiği ürünlerin dışında sisteme dâhil olmayan ülkelerin ürünlerinin kullanılması yasaktır. Devletin gümrükleri neoliberal sisteme dâhil olan ülkelerde açık; diğer ülkeler için kapalıdır. Bu da devletin ABD imparatorluğunun sınırları içinde olması anlamına gelir.
-
Sistem tekelci bir sistemdir: Bütün SHS bu sisteme bağlı olarak çalışmak zorundadır. Sistemin motoru zorunlu sağlık sigortacılığı sistemidir. Esas sistem bu olduğu için sağlık piyasasında yer almak isteyen resmi devlet ve üniversite hastaneleri ve özel hastaneler her ülkede merkezi sağlık sigortacılığı sistemine sağlık hizmeti SATAR.
-
Herhangi bir SHS na (Sağlık Hizmeti Sunucuları) başvuran hastalarda kullanılabilecek teşhis ve tedavi yöntemleri SGK, Sağlık Uygulama Tebliğinde yer almaktadır. Henüz listede yer almayan çok pahalı SMA ve kanser ilaçları gibi ilaçlar da toplumsal kampanyalar ve davalarla listeye eklenmektedir. Hastanelerde çalışan hekimler bu teşhis ve tedavi yöntemlerini canlarının istediği gibi özgürce kullanır. SGK na sağlık hizmeti satan SHS, ne kadar fazla gereksiz teşhis ve tedavi yöntemini kullanırsa o kadar fazla kar edebilir. Bu sistem gereksiz tedavi ve girişimerin yapılmasını teşvik etmektedir.
-
Sağlık piyasasının temelinde neden SGK merkezli zorunlu sağlık sigortacılığı vardır? Bütün SHS’larının SGK’na bağlanmasının bir amacı da tıbbi ürünlerin kullanıldığı hastane faturalarının düzenli bir şekilde ödenmesinin sağlanmasıdır. Sistemin bir amacı da hem sigorta sisteminin hem de kişilerin kendi keselerinden yaptığı sağlık harcamalarının arttırılmasıdır. SHS’nın faturalarının düzenli ödenebilmesi için herkesten düzenli para toplanması gerekmektedir. Bu amaçla para toplanması da aslında bir sağlık vergisidir. Özel ve üniversite hastanelerinin daha fazla gereksiz tıbbi işlem yapması için bu hastanelere hastalardan da ilave ücret tahsil edebilme hakkı verilmiştir. Hiçbir kontrol olmadığı için hastalardan ilave ücret adı altında haraç tahsil edilmektedir.
-
Bu sağlık sistemi başlı başına bir YOLSUZLUK VE DOLANDIRICILIK sistemidir. SGK sisteminde sağlık hizmeti satın alınması işlemi beyana dayanır. SHS, SGK’dan tahsil etmek istediği tutara göre faturaları düzenler. Beyan edilen aylık fatura tutarı dijital ortamda SGK MEDULA sistemine yüklenir. Bu faturaların örneklenen % 5’i üzerinden, hastanenin tek taraflı düzenleyip sisteme eklediği bilgi ve belgelere göre bilgisayar ekranından sözde bir hak ediş belirleme işlemi yapılır. Hastane tek taraflı olarak fatura düzenlediği için yapılan muayene ve işlemlerin sayısını arttırabilir; yapılmayan işleri yapılmış gibi gösterebilir; basit tıbbi müdahale ve tedavileri daha büyük ameliyat ve tedavi gibi gösterebilir; kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan pahalı tıbbi malzemeleri kullanılmış gibi göstererek SGK sisteminden para tahsil edebilir. Bu konu daha sonra ayrıca ele alınacaktır. SGK sistemi kuruma hizmet satan hastaneleri korumak için düzenlendiği için, hastalardan gelen herhangi bir şikâyet ve soruşturma daima SHS lehine sonuçlandırılmaktadır. Bu sistemde % 0.5 oranında da olsa hak ediş kesintileri, cezai işlem ve yersiz ödeme kesintileri olabilmektedir. Bu kesintiler de hastanelerin SGK aleyhine açtıkları sahte alacak davaları ile tekrar geri alınmaktadır. Bu davalar daima SGK aleyhine sonuçlanmaktadır. Kurumun denetim birimi ve avukatları daima bu davaların kaybedilmesi için çalışır.Bunların örnekleri Kurum aleyhine Cumhuriyet Savcılığına yaptığım suç duyurusunda ayrıntıları ile belgelenmiş ve gösterilmiştir.
Türkiye’de bir sağlık sistemi sorunundan bahsettiğiimde, daima benim için böyle bir sorun yok! Hasta olduğumda hastaneye gidiyorum; muayene olup ilaçlarımı alıyorum. Hastaneler eskisinden daha iyi; beş yıldızlı otel görünümünde. Mini etekli sekreter ve hemşireler bizi karşılıyor. Her yerden ilacımı alabiliyorum, diyorlar. Bu kişiler kendilerine uygulanan gereksiz tedavi ve cerrahi girişimleri “sağlık hizmeti” sanıyor. Düzenlenen ilaç raporları ile gereksiz ilaç tüketmeleri istendiği için; zamanında almadığı ilaçlar için eczanelerden aranmalarından memnun oluyor; hatta bazı eczaneler bu ilaçları evlere servis ediyor.
Dr. Uğur Yılmaz*
-
-
@phi, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
ilacsiz omuriligini iyilestiren insanlar okudum ben ne kadari dogru ne kadar yanlis bilemem ama
bu bio enerjici gruplardan.
Kişinin omurilik ya da omurgasıyla ilgili nasıl bir sıkıntısı vardı bilemem ya da neyi iyileştirdiklerini düşünüyorlar bilemem ama kendimden örnek vereyim.
Omurga mekaniktir, biyomekaniktir ve ben yaşam boyu 3 kez ağaçtan düştüm ve bir nispeten hafif ama bir araç kazası geçirdim. Çocukulukta yüksekten atlama gibi öyküler var. Bilinen fıtıklarım var. 40 lara kadar iyiydim ,idare diyordum ve neredeyse bir sorun yoktu ama bu yaşlardan sonra travmatik omurgamın ve çevre dokuların/eklemlerin gerçekten travmatik olduğuyla yüzleşecektim. Sağ ve sol omzum duruş hareket yeteneği olarak hafif farklı gibidir hiç bir zaman önemsemedim çünkü bir sorun üretmezdi. Sol göğüs kasımı kasıp sağı kasamazdım, önemsemedim . Her neyse bir gün geldi üstten çok hafif kifoz kamburlaşmaya yöneldiğimi farkettim ve bunu neredeyse durduramıyorum. Fıtıkları ve bunu gidermek için egzersize başlıyorurum ve her defasında sakatlanıyorum. Her neyse bir youtube videosunda bir sırt egzersizi gördüm. Kolları ve beli duvara yapıştırıoyrsun. Sol el bileğimin duvara tam yaklaşmadığını farkettim. Daha sonra youtube videolarının öneri ekranında donuk omuz diye bir video buldum tıkladım ,hareket testlerini yaptım. Ciddi bir hareket kısıtı yok ancak çok küçük bir farkla bazı yönleri tam yapamıyorum. Uyurken bazen kolum biraz uyuşurdu fıtıktan bacaktada arada olur alışıktım fıtık der önemsemezdim. Ağrıy ıda önemsemezdim. Şimdi en azından donuk omuz diye bir şey bulduğuma sevindim ,durumumu biraz açıklıyor ve ne yapacağıma dair biraz fikir sahibi oldum. Ben 40 hastane gezsem o tanıyı alamam. Şimdi ben bu omurgayı ve sorunları tamamen kendi kendime aktif çabayla iki yıldır düzenlemeye çabalıyorum çok gelişti ancak bitiremedim. bunu ndajaah hızlı yapılabileceğini de sanmıyorum. Kol yı olduğunu da. Nasıl yapılıyormuş yani öyle? Bir donuk omuz 6 ayla 3 yıl arası iyileştiriliyormuş.
Sağlık sistemine kızgınız. Herkes bizi anlamalı. Tanıyı, fıtık tanısını cerrahlar koyuyor. Cerrahi yardımın fıtıkta neredeyse sıfır yardımı var. Bunu bilmiyorsun. Bu bilgiyi vermiyorlar. Ben 20 lerim de fıtık tanısı aldım fizyoterapi diye bir şey duymadım, varlığından haberim yoktu. Ameliyatın bana yardmı olur sanıyorum ama son çare sanıyorum. Meğer ameliyat sadece omurdan dışa taşan diski/yumuşak dokuyu oradaki bir parçayı alıyor ,omurgandaki fıtıkla hiç bir bağlantısı yok .Çevremde ameliyat olan insanlar oldu fıtıkları iyileşmedi, sorunları iyileşmedi, durumları daha iyi değil .Sonradan görüyorsun. Her şey yanlış. Tüm bunları araştırmak zorunda kaldık. Bu bir hikaye. 40 tane benzer sağlık ve hastane hikayem var hepsi birbirinden berbat. twitter'dan fıtığını iyileştirdiğini ve yokmuş kadar sağlıklı hale gelebildiğini yazan fitnessçılar okuyana kadar onu ömür boyu çekeceğini sanıyorsun ya da giderme umudun yok ve taşımıyorsun .
Her neyse omurga sağlığı osteopati ve fizyoteapi, bireysel egzersiz vb işidir (istisnalar dışında) cerrahi işi değildir. Osteopati Türkiye de neredeyse olmayan ve bilinmeyen güçlü bir tıp ekolü .. Yani hastanede olmalı. Zor değil.
Sağlık sistreminden korunuyorum, kendimi uzak tutarak. Hastaneden uzak kalma birinci sağlık ödevi. Ben bu noktaya kolay gelmedim. Herkes gibi ortalama biri olarak her sağlık sorunumda hastaneye koşturup giderdim. Verilen teşhis ve ilaçlara dini biçimde bağlıydım ve bir tür bilimsel bizim yararımıza çıkarımıza bir tür sağlık hizmeti ve sistemi var sanıyordum.
Sigorta ödüyorum ve ödedim. Vergi ödedim. Vatandaşım. Hekim seçme hakkım yok. Tedavi seçme hakkım yok. Özel doktorlar bulmalıyım. İyi de sigorta ödedim. İyi de hekim seçme hakkım var. İyi de anayasal haklarım var. Düzenlenen ya da sunulan tedavi de tedavi hiç yok şarlatanlık. Tedaviyi reddetsen alternatifi aynısı. Anayasal haklar, sözde uluslarası anlaşamlarla sayılan hasta hakları askıya alınmış çöp edilmiş kağıtta yazan zırvalıklar.
Toplum ve tüm bu süreçler bize artık buradan bakınca dağılıp gidecek toz bulutuna benziyor..
Sağlık esenlikle bağlantılı en kutsalımızdı ya da olmalı. Diyorsun ki her şey yozlaşır da bir yerde ora bari iyidir. Hiç bir şeyi saymayacaksak ahlak erdem töre hiç bir şeyi .. Para sağlık sisteminin ırzına geçmiştir. Hekimlik mesleği taşeronluk olmuş . Hiç bir tarafında hiç bir etik yok .. Geç oldu gördük ama ne yapalım?Her neyse demek istediğim şu. Mekanik sakatlık gibi sorunlar iyileşemez . Fizik terapi işi.
-
45 yaş hala gözlüksüzüm. 20 li yaşlarda ışığa duyarlılık, kamaşma, hafif ışıltılar/parıltılar gibi sorunlarla sol göz bir 0,5 le o zaman dinlendirici felan yazıldı . Bu omurga mekaniğimle çalışırken özellikel sırt/omzu boyun bölgemi gevşettikçe görüşümün geliştiğini ya da daha iyi gördüğüm gibi bir his yaşadığımı farkettim. Bu gözdeki numarayla odakla ilgili olmayabilir her neyse. Sosyal medya da bazı gruplarda takılıyorum. Biri astigmatla ilgili egzersiz soruyor. Benim yaşadığıma benzer sorunlar bildiren biri geliyor. Acaba ilgili olabilir mi diyorum paylaşıyorum .Sonra o arada kendim de merak edip arıyorum. Boyun kaslarıyla ve omurga hizalanmasıyla gözün ve görüşün ciddi bağlantısı olduğunu görüyorum vs.
Bunu bize niye kimse söylemdi? Ne kadar bağlantı var yok? Biliyorlar mı farkındalar mı?
Tıp sistemiyle ilgili 150 kez aynı şeyi yaşatıldık. -
Sanırım 13 yaşlarında olmalıyım kronik baş ağrıları aldım ve sinüzit tanısı konuldu. Başı ıslak tutmama önerisi aldık hepsi bu. 3-5 yıl sonra bir dişimi kaybettim/çektirdim.
Bugün bana biri sinüzitten sözetseydi önce gidebileceği en iyi dişçi ve olası en iyi diş muayenesini önce önerirdim. Ondan sonra ağız hijyeni ve sağlığıyla ilgili özel bilgi toplamayı ve önlemler almayı ve bunun dışında burun boğaz patojenleri için gargaralar, burun duşu gibi şeyleri belki ve son olarak omurga hizalanması için osteopatik icelemeyi ve özellikel boyun çevresi..
Şimdi sinüzitin diş sorunlarıyla bağlantısını ben araştırdım. Yaş 40 ta.Bugün sinüzit diye bir şey görmüyorum çünkü bir şey anlatmıyor.... Toksin akışı var, patojen var, bir yerde bir şey var ya da viral enfeksiyon alınmış lenfatik yük var vs. Bugün kafamı soğuk suya sokabilirim. Korunmam gerekmiyor.
32 de kilo verme için düşük karbonhidrat yedim. Bu kilo vermeyi gerçekten sağladı ve ilerledikçe o kadar düşük karbonhidratlara inmişim ki doğal "ketosis" olmuşum bunu o zaman diyet ismi olarak duydum ama ne olduğunu bilmiyorum. Yani o diyeti yapıyor değilim ben. Hayatımda olmadığım kadar iyi hissetmeye başladım. Çocuk gibi. Sağlık geldi, dinçlik geldi . Ne kadar kronik sorun varsa gitti. Bağırsaklar ,sindirim, geçmeyen boğaz ağrısı, küçük egzama mantar lekeleri sorunları vs başka şeyler. Mucizevi gibiydi öyle algılandı. Diyeti bırakıyorsaun 6 ay sonra geliyorlar sonra tekrar bir üç aylık diyetle hepsi gidiyor. Bu tren gibi oldu. Sağlık sistemine bütün güvenim zaten mahfoldu da aldatılmış hissettim. Daha sonra onları ,doktorları felan böyle resimden figür, dekor gibi hissettim. Sonra tuttum insanlara bu diyeti olanı anlattım. Yemedik zılgıt kalmadı. Haşlandım. Söylenenin nereye ne kadar çarpıtıldığı ve çekildiği nasıl ele alınıp yozlaştırılıp dönüştürüldüğünü böyle keliemeler anlatamaz. Keto diyetle ilgili bir bariyer, tabu yasak gibi bir şey var gibi bunu hissettim. Diyete insanlar yakaşmıyormuş ve onun hakkında konuşamıyomuş bile ve yasaklıymış gibi. Standart çarpıtma. Genel hep benzer tepkiler alınır. Bu nettir ve açıktır. Bunu sonra başka şeylerde de yaşadık.
-
Dün haftasonu ve kardeşim geldi. İnternette bir içerik izlemiş ve domuz yenmesinin yasaklanmasının islamdan eski oluşu, domuzun kıt bir gıda oluşu, insanla paralel yiyeceği tüketmesi gibi gerekçelerle yasağın onu alt sınıflara men etme anlayışına dayandığını felan söylüyormuş.
Bugün etle uğraşıyorlar. Sağlık ruhban sınıfının bir görevi de eti yasaklamak ve te tüketimini azaltmak, sınırlamak, denetlemek vb.dir. Eti neredeyse ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bu orada ve oluyor. Eğer eti çok tüketirseniz ürik asit ve kolesterolünüz alarm gibi öter ve sizi hemen cezalandırırlar.
Hayvansal yağların bitkisel yağların aksine karaciğere bile uğramadan bağırsaktan direkt emilerek enerji döngüsüne girdiğini öğrendik. Tereyağındaki bazı yağ asitlerinin kan yoluyla karaciğere direkt enerji olarak taşındığını öğrendik. Bitki yağlarının tamamı sentezlenecek, işlenecek vs.
Şu an ki sağlık bilgisi köle etiği, köle epistemelojisi.Şimdi artık bilgi iletişim çağındayız. Sosyal medya da et yeme toplulukları var. Eti %80-90 ana besini yapmış insanlar var. Tamamen sağlık gerekçeleriyle bu yola yönelmişler ve sonuçta tamamı sağlığı geri kazanmış, kronik sağlık sorunlardan kurtulmuş, geçmişte kullandığı tüm ilaçlardan kurtulmuş görünüyorlar. Bunu bir kenara bırakalım. Bunu diğerlerine anlatmaya kalkarsak dinsel yasaklar ve tabular gibi bir sınırlama ve karşı bilgiyle karşılaşırdık. Aynısı ketojenik diyetle ilgili de vardır. Tüm sağlık siteleri diyet hakkında olumsuz karşı bilgi ve dezenformasyon doludur. Diyetin, sürdürülemez, zor, zararlı, riskli vb olduğundan sözederler. Diyet topluluklarına gideriz ve bunu yapan gerçek insanların sosyal medya gruplarına gideriz ve işler yolundadır, bir zarar yoktur, kişiler türlü dertlerinden sağlık kazanmışlardır. Sonuçta sağlık örgütü bilgi mafyası gibidir. Sağlık bilgisi sanılanlar köle aşağılamasından başkası değil.
-
@ictenlik, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
Dün haftasonu ve kardeşim geldi. İnternette bir içerik izlemiş ve domuz yenmesinin yasaklanmasının islamdan eski oluşu, domuzun kıt bir gıda oluşu, insanla paralel yiyeceği tüketmesi gibi gerekçelerle yasağın onu alt sınıflara men etme anlayışına dayandığını felan söylüyormuş.
Bugün etle uğraşıyorlar. Sağlık ruhban sınıfının bir görevi de eti yasaklamak ve te tüketimini azaltmak, sınırlamak, denetlemek vb.dir. Eti neredeyse ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bu orada ve oluyor. Eğer eti çok tüketirseniz ürik asit ve kolesterolünüz alarm gibi öter ve sizi hemen cezalandırırlar.
Hayvansal yağların bitkisel yağların aksine karaciğere bile uğramadan bağırsaktan direkt emilerek enerji döngüsüne girdiğini öğrendik. Tereyağındaki bazı yağ asitlerinin kan yoluyla karaciğere direkt enerji olarak taşındığını öğrendik. Bitki yağlarının tamamı sentezlenecek, işlenecek vs.
Şu an ki sağlık bilgisi köle etiği, köle epistemelojisi.Şimdi artık bilgi iletişim çağındayız. Sosyal medya da et yeme toplulukları var. Eti %80-90 ana besini yapmış insanlar var. Tamamen sağlık gerekçeleriyle bu yola yönelmişler ve sonuçta tamamı sağlığı geri kazanmış, kronik sağlık sorunlardan kurtulmuş, geçmişte kullandığı tüm ilaçlardan kurtulmuş görünüyorlar. Bunu bir kenara bırakalım. Bunu diğerlerine anlatmaya kalkarsak dinsel yasaklar ve tabular gibi bir sınırlama ve karşı bilgiyle karşılaşırdık. Aynısı ketojenik diyetle ilgili de vardır. Tüm sağlık siteleri diyet hakkında olumsuz karşı bilgi ve dezenformasyon doludur. Diyetin, sürdürülemez, zor, zararlı, riskli vb olduğundan sözederler. Diyet topluluklarına gideriz ve bunu yapan gerçek insanların sosyal medya gruplarına gideriz ve işler yolundadır, bir zarar yoktur, kişiler türlü dertlerinden sağlık kazanmışlardır. Sonuçta sağlık örgütü bilgi mafyası gibidir. Sağlık bilgisi sanılanlar köle aşağılamasından başkası değil.
Burada hatalı ilişki kurulma var.
Spor yapanla spor yapmayanın bir tutulması olayı var.
Yediği miktar ne? Bunlar Belirtilmemiş.
Ölçüler verilmeden eleştirmesi kolay.
Aynı şekilde et yemeyip sürekli spor yapan binlerce kişide gösterebilirim.
Önemli olan yediğin miktardır. -
Şuan ki beslenme şekliyle insan ırkı zaten varlığını sürdüremez. Yanlış beslenme nedeniyle yüz sene öncesine göre doğurganlık çok azalmış durumda. Belki de bu yüzden, nüfus artmasın diye insanları bu şekilde beslenmeye zorluyorlardır.
Tabi bu yanlış beslenme sadece doğurganlığı azaltmadı, bir sürü yeni hastalığın ortaya çıkmasına da yol açtı.
Şuan ki hızla kısırlaşma devam ederse 70-80 sene sonra kimse çocuk yapamayacak.
https://tr.euronews.com/2023/05/26/spermageddon-kapida-son-calismalar-sperm-sayisinda-dramatik-dusus-tespit-etti
https://evrimagaci.org/sperm-kiyameti-ve-erkek-dogurganligi-krizi-sperm-ve-ureme-kapasitesi-giderek-azalan-ve-y-kromozomu-kisalan-erkekler-yok-olabilir-mi-11783 -
@ictenlik, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
Sonuçta sağlık örgütü bilgi mafyası gibidir
Doktor olsaydım modern tıp doktoru olurdum. Alternatif tıp doktoru olup mesleği riske atmazdım.
Sonuçta onlarda kendileri için yaşıyorlar. Kimse kimseye yardımcı olmak zorunda değil.Hastaneden şifa beklemek veya okullardan eğitim beklemek ucuz adam işidir. Daha kötüsü ise yabancı dil kurslarından dil öğrenebileceğini zannetmektir.
Okullar gençler birbiriyle kaynaşsın, vatandaş olsunlar, isyan etmesinler diye vardır. Hastaneler ise doktorlar para kazansın, sağlıklı giren sağlıksız çıksın diye vardır.
-
@ictenlik, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
. Sonuçta sağlık örgütü bilgi mafyası gibidir.
Aşağıdaki haberde keto zeka geriliği yapar denmiş.
Tam aksine keto zeka geriliği tedavisinde kullanılır.
https://medipol.com.tr/kurumsal/haberler/medyada-medipol/ketojenik-diyette-zeka-geriligi-riskiBu tür haberlerin nereden geldiğini merak ediyorum.
-
@TENTEN, içinde söyledi: Devlet hastahanesinden geleneksel ve tamamlayıcı tıp hizmeti alan var mı?
Burada ..
Hayır demek istenen şu.
Sağlık ruhban sınıfı ve diğer bilim ruhban sınıflarınız geçmişin din sınıfları aynı.
İkincisi o video şu nedenle paylaşıldı. Orada doktorlara ilişkin üç anekdot var. Bir fikir verebilir. -
Bu basit. Örneğin et hakkında herhangi fetvayı verebilirler. Bu bilim görünümünde.. Beslenmeniz hakkında fetvalar çıkarırlar. Nasıl düşüneceğinize ilişkin bilim kılığında düşünce sistemleri yayarlar .
Söyleyenin ismi değişir. Din adamı/rahip yerine bilim adamı olur.