Hitit Dini
-
M.Ö. 1600’den M.Ö. 1200’lere kadar Anadolu’nun önemli bir bölümünde egemen olan Hititler, gerek siyasal yapılanmaları gerekse dinsel inançları ile dikkati çekmişlerdir.
Çoktanrıcılık ve paganizme dayalı Hitit dini, Hatti, Sümer, Hurri, Asur ve Babil gibi birçok farklı geleneğin tanrısal varlıklarına tanrı inancında yer vermiştir. Hititler fethettikleri yörelerin tanrısal varlıklarını kendi panteonlarına katmakta bir beis görmemişlerdir. Bununla birlikte her Hitit yerleşim merkezlerinde o yöreye ait tanrısal varlıklar ön plana çıkarılmıştır. Tanrısal varlıkların genelde bir aile şeklinde düşünülmüş olduğu ve bir ana-tanrıça kültünün çoğunlukla görüldüğü dikkati çekmektedir.
Hitit tanrıları arasında en eskisi savaş tanrısı Hattia idi. Fırtına ve gökyüzü tanrısı Hitit panteonunun başında bulunan yüce varlıktı. Ona verilen birçok isim arasında Teşub ve Taru sayılabilir. Bundan başka fırtına tanrısının eşi olan ve yeryüzünü simgeleyen Hebat, Teşub’la Hebat’ın oğlu Şarruma, tanrıların anası Hannahanna, ayrıca Alalu, Anu ve Telapinu gibi varlıklar Hitit panteonundaydı. Hititlerin sonraki dönemlerinde önemli bir ana-tanrıça figürü olan Kubaba (Kübele) ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Hititler Anu, Enlil ve Ereşkigal Akad tanrısal varlıklarına da tapınmaktaydılar.
Hititlerin başkenti olan Hattuşa, siyasal bir merkez olma yanında aynı zamanda dinsel bir merkezdi. Burada bulunan tapınaklarda tanrı suret ve tasvirleri bulunurdu. Tapınaklarda tanrılara kurban sunusunda bulunulurdu. Tapınaklarda çalışan görevlilere ilişkin kurallar oldukça önemli görülmüştür. Tanrılara hizmet ederken yapılabilecek bir hatanın tanrıların öfkelenmesine neden olacağı ve bunun da ülkeye zarar verebileceği düşünülmüştür. Hititler ölülerini yakarlar ya da toprağa gömerlerdi. Hititlere ait arkeolojik materyalde çeşitli tören ve kutlamalara ilişkin tasvirler dikkati çekmektedir. Anadolu’nun genelinde olduğu gibi Hititler arasında da boğa, geyik gibi hayvanlar dinsel tasvir sanatında sıklıkla kullanılmıştır