Öylesine Konuşmalar _2. sayfa
-
Kalbimin nemi yağmurudur o . Ağlamayi unutma gözüm.
Ve
Duasiz bir kalp, kapkaranlık bir hane gibidir. -
Gözbebeğine sığar, koca dediğin dağlar.
Göbeğinden beslenir, ana karnında canlar.
Hayret etmiyor akıl, dünyanin dönüşüne
Ne de çok sitem eder, küçük bir depreminde. -
Bir konu hakkında duygu ve düşüncesini yapay zekayla dile getirenleri görünce çok tuhafıma gitti. Açıkçası üzüldüm . Yazdıklarının yapay zeka ürünü olması tüm samimiyeti, içtenliği yitirdi. Cevap olarak yazdığımi silmekle geçistirdim.
Güzel olmuş ya da olmamış şeklinde bir yorum yazmış olsaydı ama kendisi yazmış olsaydı ne kadar da kiymetliydi oysa. -
Hiç şaşırmıyorum bütün suçları dindarların üstüne atmaya meraklı olanlar, propaganda yaparak hakikatin üstünü örtenler hep oldu hep olacakta.
-
Deve kuşu gibi devamlı kafasını gömenler, bizi de kendi halleri gibi görmek istemeleri doğal.
İstediğiniz kadar propaganda yapıp dindarları karalamaya çalışın . Attığınız iftiralar sütün uzerindeki siyah çöp gibi sırıtır. -
Önemli olan nedir olayları olduğu gibi bakabilmek. Şimdi boynu uzun boyu uzun diye doğru bakabilir gördüğü anlamına gelmez. Çogu görünmesi gerekeni yine göremez ya da eksik görür.
-
Boynu uzun ya o boyunu tasimakta önemli . Taşımak zor olunca kuma gömer.
Yani hem olaylara doğru bakamaz hem de kuma gömüp gördüm diye yalan söyler. -
Neymiş güneş , güneştir. Balçıkla sıvayanlar güneşi ne karartirlar ne de kapatırlar.
-
Güneşin doğuşunu görenler dindar mümin olanlardır.
Göremeyenler de ha bre dindarlara,müminlere bulaşanlardir. -
Ondan mı kendi sayfasından ha bire dindarlara,Müslümanlara bulasip durur
-
Felsefe yapmaktan ziyade İslam düşmanlığı propagandası yapıyorsunuz. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem hiçbirinizin arkadaşı değil, hitap şekliniz bile saygıdan uzak.
Selametle _ -
Bizdenmiş olanların bu çıkarcılığı varken,başka düşman aramaya gerek yok.
19-12-2022Tam da bugünler için demişim. Demek ki hiç değişmemis dün aynı olanlar bugün de aynı.
-
Ülkemiz köle, sömürge olmayı tercih etmiş rahatlığı uğruna. Ne zaman düşünecek olsalar, fikir adamlarını susturmuslar. 90'li yıllar ülkemizin en çok fikir ürettiği yillaridir aslinda.
Şöyle bakiyorum da özgürlüğü için direnen, kafa tutan ülkeler İran, Filistin ve Mısır. Oldum olasi hep öyle olmuşlar. Rahatliktan ziyade fikir üretmeyi,özgür olmayı daha çok önemsemisler. -
Siyonizme her lafı söyleyip sonra Siyonizmin dediklerini harfiyen uygulamak şunu gösteriyor ki , iplerini ellerinde tutmadiklari yöneticileri ülkelere başkan yapmazlar.
-
Çay Deneyi
Bir bardağa çay doldurup, içine şeker atıp karıştırın.
Ateist , şekeri görmediği için bunun içinde şeker yok diyecektir.
Filozof, çay olduguna göre şeker olabilme ihtimali olabilir diyecektir.
İlahiyatçi, çayin içinde şeker olduğunu hem hissediyorum ,hem de çayın her halinden belli olduğu için şeker var diyecektir.Not: var olan, var olduğu bilinilen aranır. Aranmayan, aranmak istenilmesi olmayan yoktur zaten
-
Bu ileti silindi!
-
Yüreğine hicretiyle başlarmış insanın doğumu.
-
Yeryüzünde hiçkimse (hiçbir canlı ) yoktur ki, muhtaçlığı ona gölge etmesin.
-
Felsefe de böyle bir kuram var mıdır bilmiyorum. Eksiltme,çoğaltma,faydalanma ve tamamlama dediğim bu kuram da tüm canlılar eksik yanlarını birbirleriyle tamamlamakta. Her canlı birbirlerine muhtaç. Bu muhtaç olma hali bir kusur olmaktan ziyade bir bütünün parçaları gibi.
Vahşiliğe gelince, gerek hayvansal gıdalar gerek bitkilerden elde edilen ürünler... Bunların hicbirinden faydalanmaya hakkınız yoktur o zaman. Ne yumurta yiyebilirsiniz ne de bal. Bir ağacın meyvelerini dahi koparmaniz hakkınız değildir.
Oysa nasıl insan bütün bunlara muhtaçsa ,onlar da insana muhtaçtir.
Bir damla yagmurun yağması bile buluta muhtaçtır.
Muhtaçlik hiyerarşisi bu şekilde uzar da uzar. -
Acı.
Kim daha etkili tarifini yapabilir? Teni var mıdır? Ya da bir ülkesi. Hep çocuklarin aynı olduğunu düşünürdüm . Gülüşleri, ağlamaları, mutlulukları,korkuları hep aynı gelirdi bana. Dünya da en masum olarak gördüklerimdi . Sahi masum değiller miydi?
Birgün acinin tarifini yaptı bir çocuk. Merak mı etmişti ki her biri, ondan miydi her birinin acının tarifini yapmakta yarışır olmaları.
Ve birgün alışır olmuştu herkes. Acının tarifini çocuklardan dinlemeye, parçalanmış bedenlerini görmeye .Ve sonra yine bir gün herkesin suçlayıcı parmakları gösteriyordu hep bir başkasını.