Kapitalizmin gücü
-
Başka bir forumla aynı zamanda paylaştığım bir yazı.
Bazı solcular kapitalizmden bahsederken onlar ve biz diye bahsediyor.
Sanki kapitalistlerin kendilerinden oluşan harici bir gücü varmış gibi bir sonuç çıkıyor.
Bazen biz de bu yanlışa düşerek, kapitalistlerin gücünü onlar ve biz diye ayırıyoruz.
Oysa kapitalistlerin yani sömürenlerin biricik gücünü sömürülenler yani ezilen sınıf oluşturuyor.
Ülkenin ordusundan tutun anadolunun yoksul kırsallarından seçilmiş silahlı faşist örgütlere varana kadar hepsi ezilen sınıfın üyeleridir.
Hatta küçük burjuvazi veya orta sınıfı da dahil edersek kelle sayısı olarak geriye birkaç kapitalist kalıyor.
Kapitalizmin gücünü ezilen sınıf oluşturduğu içindir ki, pratikte beklendiği veya umulduğu kadar yeri olmasa da ona kağıttan kaplan denmesi yerinde bir sözdür.
Başka deyişle, kapitalizmin gücünü onlar ve biz diye ayırırsak yukarıdaki söz ile çelişir.
Kapitalizmin gücünü ötekileştirirsek ezilen sınıfı da bir anlamda inkar etmiş oluruz.
Bu yüzden kapitalist sistem ile onun gücünü ayrı değerlendirmek gerekir.
Bir devrimci için sakal-bıyık misali en çetrefilli nokta da sistem ile güç arasındaki çizgide durma pozisyonudur.
Zira kapitalizmin gücünü ezilen sınıf oluştururken gönüllü-gönülsüz ikiye ayrılmaktadır.
Ayrıca her gönüllünün bilinçli olmadığı, yoksulluğundan ve bilinçsizliğinden yararlanıldığı aşikardır.
Zaten her halk tepkisinde halkın karşısına askeri çıkarmaları da bundandır.
Çünkü gönüllü veya gönülsüz kapitalizme zorunlu hizmet eden tek kurum ordudur.Kapitalizmin bir başka gücü belki de en önemlisi, ezilen sınıfın kapitalist sistemi fırsatlar sistemi olarak görmesidir. Kişisel yeteneğiyle bu sistemde kendisinin de bir sömürücü olma hayali gütmesidir.
Ancak finans kapitalin hakim olduğu bir sistemde kapitalist sayısı sınırlıdır, üç-beş kişiyi geçmez.
Geriye kalanlar ise işbirlikçidir ki, onların da sayıları en fazla 1500 ila 2000 civarındadır.
Yani yüz milyon nufüsa sahip bir ülkede bir ezilen sınıf üyesinin kapitalist veya işbirlikçi olması için şansı yüzmilyonda birdir.
Üstelik kapitalistlerin ve işbirlikçilerin reyonu dolu olduğu için bu şans dahi hemen hemen yoktur.
Dolayısıyla milli piyango kadar dahi olmayan bir şans için ezilen sınıfın hayali kapitalistin gücünü oluşturuyor.Geriye ne kalıyor, esnaf, memur, kamu personeli, küçük işletme ve küçük satıcılar.
Bunların gelirleriyle sürdükleri yaşamın zaten daha iyisi sosyalizmde var.
Yani bir ezilen sınıf üyesi en fazla esnaf, memur olabiliyor, gerisi hayalde kalıyor.
İşte kapitalizmin belki de bir numaralı gücünü bu hayalden gelen güç oluşturuyor.
Din de kapitalizmin ağır güçlerinden biri ama bana göre yukarıda bahsettiğim hayal daha ağır basıyor.
Çünkü 20. yüzyılın ilk yarısında din inancı şimdikinden daha güçlüydü ama kapitalist sınıfa dahil olma hayali güçlü olmadığı için dinin etkisi devrimleri engelleyememişti.Kapitalizmin bir başka gücü de ezilen sınıfa yutturulan seçim hayalleridir.
Kapitalist sistemlerde iktidarlar, muhalifler ezilen sınıfa bir kurtuluş gibi gösterilir.
Ancak hem iktidarlar hem muhalifler kapitalist sisteme hizmet etmede aynı amacı güttükleri için adlarından başka hiçbir farkları yoktur.
Zaten sisteme hizmet etmeyen siyasi parti veya milletvekili meclise giremez veya ülkenin etkili bir makam-mevkisine gelemez.
En azından karşımızda yaşanmış bir yüz yıllık gerçek var.
Dünyada hiçbir geri bıraktırılmış ülkedeki seçimler ülkeyi kurtarmadığı gibi hep batağa saplamıştır.
Hal böyleyken, ezilen sınıf seçimlerden medet bekler.
Bu medet bekleme de kapitalizmin bir başka etkili gücünü oluşturur.Kapitalizmin gücünden bahserken medyayı ve futbolu es geçmek olmaz.
Kapitalizmin ezilen sınıfa masallar anlattığı ve hayallerle avuttuğu en etkili araç elbette medya ve futboldur.
Bu araç öyle bir araç ki, televizyon izleyen, gazete okuyan ve futbol izleyicisi olanlar adeta rüyada yaşarlar.
Televizyonlarda cennetialem bir ülke propagandası yapılır. Herşey tozpembedir, lüks ortamlar, seksi kızlar, pahalı yemekler, son model arabalar izleyen ezilen sınıf kendini adeta onun içinde hisseder ve zengin-müreffeh-adaletli bir ülkenin üyesi olduğu için bundan sonsuz mutluluk duyar.
Ezilen sınıf bu yutturmacayı izlerken kıçına kadar sömürüldüğünün farkında dahi varmaz.
Bu kapitalist sistem için müthiş bir güçtür "ver sanalı soy garibanı" aracıdır.
Sanal yetmediğinde devreye futbol girer.
Velhasılı kelam, medyadır, futboldur, hayallerdir, dindir, ordudur ve kurumlardır derken kapitalistler bir kağıttan kaplaniken ezilen sınıf onun asil gücüdür.