Zâhir Bâtın Düalizmi
-
Ezoterik düşünce sistemlerinde yer alan zâhir-bâtın düalitesi, Guénoncu düşüncenin de temelidir. Gelenek, hakikat ve kutsallık kavramları üzerine kurulu bir düşüncenin bu ayrıma gitmesi mantığının gereğidir. Kutsal gelenek ve sır motiflerini temellendiren ve onlara işlerlik sağlayan zorunlu epistemolojik zemini ancak zâhir-bâtın ikilemi sağlayabilir.
Zâhir-bâtın düalitesi, sadece epistemolojik değil aynı zamanda ontolojik bir modeldir. Adı ve taşıdığı biçim her ne olursa olsun, söz konusu olan her zaman zâhir ve bâtın'dır. Guénon’a göre bunlar tabiatları gereği böyledir. Yoksa bu ayrım, geleneksel öğretiyi ellerinde tutanların düşüncelerinden kaynaklanmaz. Zâhir, daha basit ve daha kolay kavranılanı içeren ve bu nedenle herkese açık olan yazılı öğretide yer alır. Bâtın ise içte, gizli ve şifahî öğretinin konusudur. Bunlardan kışr ve lubb temsili İslam tasavvufunda yaygındır: “Kabuk (el-kışr), şeriat yani herkesçe izlenilmek için ortaya konulan, herkese hitabeden dinin zahirî yasalarıdır. Çekirdek (el-lubb) ise, hakikat, öz, gerçektir. Şeriatın tersine, buna herkesin gücü yetmez...” Düşünürümüz meyve sembolünün kalple bir ilgisi olduğu kadar aynı zamanda "kozmosun altın yumurtası güneşle de bir ilgisi olduğunu” düşünmektedir.
Diğer bir örnek ise çember sembolizmidir. Çemberin merkezinde hakikat yer alır. Çemberin üzerindeki sonsuz sayıda noktalardan merkeze yarıçap çizilebilir. Benzer şekilde, pek çok zahirî yol vardır. Ancak hakikat tek ve değişmezdir.
Bu açıklamanın getirdiği ancak mantıksal olarak bizim dile getirmemiz beklenen sonuç galiba şudur: İslam da çemberdeki noktalardan biridir. Bu yönüyle çizgi üzerindeki diğer noktalarla yani dinlerle aynı değerdedir. Buna karşılık mistik yollar da eşdeğerdir. Tıpkı merkeze yani hakikate ulaştıran sufi yolun diğer mistik yollarla eşdeğer olduğu gibi…