Imposter Sendromu
-
Imposter Sendromu, 1978 yılında Psikolog Pauline Clance ve Suzanne Imes tarafından tanımlanan, kişinin kendi yeteneklerini, başarılarını veya zekâsını değersizleştirdiği ve başkalarının algılarını yanlış yönlendirdiğine inanmasıyla karakterize edilen bir fenomen olarak literatüre geçmiştir. Özellikle başarı düzeyi yüksek bireylerde, iş hayatında ve akademik alanlarda yaygın biçimde gözlemlenmiştir.
Bu sendrom, bireyin öznel değerlendirmelerinde bir "yetersizlik hissi" veya "kendini kandırma" ile bağlantılıdır. Bu kişiler, başarılarının şansa, çevresel faktörlere veya başka insanlara bağlanması gerektiğine inanır ve içten içe başarısız olduklarının bir gün ortaya çıkmasından korkarlar. Çoğu zaman bu durum, dışsal ve içsel motivasyon arasındaki çelişkilerle ilişkilendirilir.
Literatürdeki Bağlam ve Bulgular
Clance Impostor Phenomenon Scale (CIPS) gibi araçlarla yapılan çalışmalarda, imposter sendromunun bireylerin öz güven düzeylerini, iş performansını ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkilediği belgelenmiştir.Psikolojik kaynaklarda, bu durumun yaygın bir şekilde perfeksiyonizm ve sosyal karşılaştırma süreçleriyle ilintili olduğu vurgulanmaktadır.
Nörobiyolojik açıdan, bu sendromun bireylerde stres ve kaygıyı artırdığı, kortizol seviyelerini yükselttiği belirtilmiştir.
Çözüm Yolları
Araştırmalar, bilişsel davranışçı terapi (CBT) tekniklerinin ve mindfulness uygulamalarının, imposter sendromunun etkilerini azaltmada etkili olduğunu göstermektedir. Akademik destek programları ve mentorluk ilişkileri de bireylerin bu sendromla başa çıkmalarına yardımcı olabilir.