Rönesans Biliminin Felsefe Üzerindeki Etkisi
-
Modern bilimin Rönesans dönemindeki doğuşunun modern felsefe üzerinde yoğun bir etkisi oldu. Başkaca şeyler yanında özellikle modern bilimi yaratan bilimsel yöntemin iki boyutunun, yani sırasıyla gözlem ve tümevarım yönüyle tümdengelimsel ve matematiksel yönlerin 17. yüzyıl felsefesini baştan aşağı şekillendirdiği söylenebilir. Bilimsel yöntemin nedenleri keşfetmede tümevarımın temeli olarak ampirik verileri gözlemekten oluşan birinci boyutunun, başta Francis Bacon olmak üzere, İngiliz deneyimciliği üzerinde yoğun bir etkisi olmuştur. En azından Ada Avrupa’sında oluşan “bilimsel ilerlemelerin esas itibariyle ampirik verilerin gözlenmesine dayandığı” inanç ya da kanaatinin oluşmasında,
Rönesans dönemi biliminin doğrudan bir etkisinin olduğu söylenebilir. Çünkü açıklayıcı bilimsel teori için zorunlu bir temel olarak gözlemlenebilir olgulara gitme konusunda sergilenen bilimsel ısrar, karşılığını ve teorik doğrulamasını olgusal tüm bilgilerimizin son çözümlemede algıya dayandığı deneyimci tezinde bulmuştur. Bilimde gözlem ve deneyin kullanılmasının ve bilimin büyük bir ilerleme kaydetmesinin, pek çok filozofu bütün bilgilerimizin algıya, dış ve iç olaylarla kurulan doğrudan temas veya tanışıklığa dayandığı tezini teşvik edip doğruladığı düşüncesine yöneltmesinden, herhalde daha doğal hiçbir şey olamaz.Rönesans biliminin modern felsefeyi, yol açmış olduğu mekanik dünya görüşü noktasında da etkilediği söylenebilir. Gerçekten de Rönesans döneminin bilim hareketi, sonraki modern felsefe üzerinde, özellikle yıktığı klasik teleolojik dünya görüşünün yerine mekanik bir dünya görüşünün ikame edilmesi bakımından çok etkili olmuş ve bu yeni görüş, 17. yüzyıl felsefesine, en azından Descartes ve Hobbes gibi filozofların felsefelerinin oluşumuna yansımıştır. Bu yansımanın ortaya çıktığı alanlar, varlık felsefesi, din ve politika felsefeleridir. Örneğin Descartes, maddi
dünyanın ve maddi dünyada ortaya çıkan değişmelerin sadece yer kaplama ve hareketle özdeşleştirilen madde aracılığıyla açıklanabileceğini düşünmüştür. Söz konusu varlık yorumuna göre, yaradılış anında Tanrı dünyaya, bir cisimden diğerine mekaniğin yasalarına göre aktarılan belli bir hareket ya da enerji yüklemiş ve ona bir daha müdahale etmeyi düşünmeyip, sorumluluğu insanın omuzlarına bırakmıştır. Hayvanların da makineler olarak görülebileceğini düşünen Descartes’ın kendisi, mekaniğe dayalı analojileri insan varlıklarına uygulamamıştı. Ama sonra gelen Fransız filozoflarının söz konusu analojilerle mekanik yorumu, özellikle Aydınlanma döneminde insan varlıklarına da uyguladıkları söylenebilir.