-
Genellikle, Buda’nın öğretisinin ateizm olduğu, hatta Budizm’in hiç bir tanrıyı tanımaması sebebiyle, din sayılamayacağı iddiaları vardır. Buna karşı olanlar da, Tanrı inancının bir din için mutlak zaruret olmadığını, dolayısıyla Budizm’in tanrısız bir din olduğunu, iddia ederler. Konunun açıklığa kavuşması için, önce tanrı kavramları üzerinde durmaya ihtiyaç vardır.
Bütün dinlerde insanın dışında üstün bir güç tasavvuru vardır. Bu bazen kâinatı yaratan ferdi Tanrı, bazen fert olmayan ise fert üstü telakki edilen ulûhiyet veya “Kâinat kanunu”, nihayet tanrılar grubu veya tanrılardan pek açıkça ayırt edilmeyen melekler grubudur. Bu görüşler açısından, yaratıcı bir Tanrı’nın varlığı konusunda Buda açıkça bir tavır almamıştır. Konuyu tartışmamış ve Budistler de, kâinatı kimin yarattığı konusunda ilgisiz görünürler ve konunun kendilerine bir fayda getireceğine de inanmazlar. Onlarca hidayet ve kurtuluş, dünya ve ızdıraplarından kurtulmaktır. Tenasüh çemberinden kurtulmaktır. Hatta kurtuluşu bulmuş, Nirvana’ya kavuşmuş olan ruhun, Brahman ilahiyatına göre, kâinatı yaratan Brahma’dan çok üstün olduğu görüşünü savunurlar. Budistlerce Brahma, gururla dolu ve kendi kendine, “Ben Brahma’yım Büyük Brahma’yım, Tanrıların sultanıyım, ben yaratılmadım, kâinatı ben yarattım, kâinatın efendisi benim, ben yaratabilirim, değiştirebilirim doğrultabilirim, ben her şeyin atasıyım” diyerek gururlanır.
Mistik rivayetlerdeki ulûhiyet sıfatları ile Nirvana mukayese edilirse, muhteva bakımından arada pek fazla bir fark olmadığı görülür. Budizm’de Nirvana’nın kozmik bir faaliyeti yoktur, dünya tanrının dünyası değildir. Dünya, bizim hırsımızdan ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, dünyevî her şeyi reddederler. Diğer yönden Budistler, Nirvana’nın ebedî, zevalsiz, hareketsiz, ihtiyarlığa ve ölüme duçar olmayan, doğurmayan, doğrulmayan, kadir ve bir sığınma mercii, selâmet yeri, en doğru ve en yüksek hakikat, güzel ve iyi, gizli ve anlaşılmaz olduğunu söylerler ve inanırlar. Bazen, Buda da Nirvana’nın şahıslaşmış vücudu olarak telakki edilir ve dinî hislerin objesi olur.
Budizm, politeizme karşı çok müsamahalıdır. Her bir kaynak, her bir ağaç, nehir, hayvan vs. kendinde bir ulûhiyet saklar. Yine, hastalık ve yangın gibi felâketlerden, sahiplerini koruduklarına inanılır; ruhsal varlıkların mevcudiyetine inanılır. Bu sebeple de, pek çok koruyucu ve yardım edici olduğu tasavvur edilen ulûhiyetlere dua edilir. Tanrılara dua etmeye itiraz edilmez, çünkü Budist ilâhiyatçılar bunları halkın ihtiyacı olarak görürler.
-