Ampirisizmin Girdiği Çıkmaz Sokak
-
İnsan zihniyle ilgili bir analize duyulan ihtiyacı fark eden ve aklın sınırlarının Descartes ve diğer rasyonalistlerin öngördüğünden çok daha dar olduğunu öne süren ampiristler ise Kant’a göre, bilgideki a priori öğeyi göremediler ve Hume’da olduğu gibi, metafiziğin imkânsızlığını gösterirken, doğabilimleri alanında başarı üstüne başarı kaydeden bilimin temellerine ağır bir darbe indirdiler. Çünkü, kesinlikten ziyade fiili dünyadaki olguları temele alan, bu dünyanın bilgisine algı yoluyla erişilebileceğini düşünen Locke ve izleyicileri, insanların sadece zihinlerindeki ideleri, kendilerine dış dünyadaki şeyler tarafından neden olunmuş ideleri bilebileceği sonucuna vardılar. Berkeley ve Hume’un söylediği gibi, biz sadece kendi zihin içeriklerimizi bilebiliyorsak, bu takdirde dış dünyanın bilgisi ve bilimin kendisi imkânsız hale gelir. Ampiristler bağlamında en az bunun kadar önemli bir diğer husus da Hume’un felsefenin kendisinin ehliyetiyle ilgili olarak ortaya koyduğu ciddi kuşkular, onun filozofların yapar göründükleri şeyin entelektüel bakımdan mümkün bir iş ya da teşebbüs olup olmadığını ciddi bir biçimde sorgulaması olmuştur.
Kant, bütün bu gözlem ve mülahazaların ardından, fiili durumun gerçekten de dehşet verici olduğu inancına kapılır. Doğabilimlerinin, Galileo’dan sonra, gerçek bir ilerleme kaydettikleri yerde, felsefenin ehliyetinin kuşkulu hale gelmesi, rasyonalistlerin ve ampiristlerin bilim yorumlarının boş bir spekülasyon olduğunun ortaya çıkması, Kant’a göre, meydanın tamamen bilime bırakılması, Hobbes’un baştan sona mekanistik olan dünya yorumunun bir şekilde doğrulanması ve dolayısıyla da böyle bir dünyada Tanrı hipotezine veya inancına olduğu kadar, yükümlülük ve ahlaklılığa hiçbir şekilde yer kalmaması anlamına gelir. Bunu kabul edilemez bulan Kant, sadece rasyonalistlerle ampiristlerin değil, fakat Hobbes’un da yanıldığını, bilimin kesinlikle temellendirilme ihtiyacı içinde bulunduğunu düşünür ve bilim ile din ve ahlak arasındaki çatışmanın, ancak tek tek her birine layık olduğu değer verilerek sona erdirilebileceği ve bütün bunların “eski” ve “yeni” bilimin Galileo ekseninde karşılaştırılması ve Galileo sonrası bilimsel yöntemin mahiyeti üzerinde düşünülmesi suretiyle yapılabileceği sonucuna varır.