Sekülerizm-Laiklik-Çedes
-
2709 Sayılı Anayasa’nın BAŞLANGIÇ bölümü 5. Fıkrası “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı; ...” hükmünü içermektedir. Cumhuriyetin Niteliklerini düzenleyen 2. Maddesi “Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. “ şeklinde bir tanım yapmıştır. Bu hükümler ile laikliğe yapılan gönderme ve vurgu biçiminden seküler bir devlet yönetiminin esas alındığına açıkça değinilmiş ve Anayasal güvence altına alınmıştır. Zira “IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. “ hükmü ile bu çizgi kesin hatları ile çizilmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek seküler yapıya ilişkin hükmü ile 24. Maddesinde din derslerinin zorunlu kılındığı hükmü arasında bir çelişki bulunmaktadır. Her ne kadar 24. maddede herhangi bir dini inanışa açık bir gönderme yapılmamış olsa da, yukarıda tanımlanan laiklik tanımına göre devletin hiçbir dine eğitim kapsamında dahi müdahil olamayacağı şeklindeki seküler tanımla uyuşmadığı görülmektedir. Anayasa’nın 24 Maddesi değiştirilemeyecek maddeler kapsamında kalmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın maddelerini şekil dışında inceleme ve iptal etme yetkisi bulunmadığından bu değişiklik ancak siyasi bir irade/istencin sonucunda gerçekleşebilecek bir durumdur. Geçmişte böyle bir irade ortaya çıkmış mıdır? Bunu anlamak için 1921, 1924 ve 1961 tarihli Anayasa’lara göz atmak gerekecektir. -
1921 Anayasası olarak bilinen 1921 Tarihli ve 85 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 2. Maddesi 1923 yılında 634 sayılı yasa ile değiştirilerek ilk metinde olmayan bir hüküm eklenmiştir. Buna göre “Madde 2.- (Değişik : 29.10.1339 (1923) - 364 S. Kanun) Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmi lisanı Türkçedir. “ Bu değişiklik ile açıkça bir din, İslamiyet devletin resmi dini olarak tanımlanmış laiklik ya da seküler devlet anlayışından Anayasal düzeyde vazgeçilmiştir. Ancak 1921 Anayasası genel olarak incelendiğinde Devletin dininin İslam olduğuna değinilmiş ise de 11. Maddesinde Vilayetleri ve yetkilerini düzenleyen hükümde Vilayetler tüzel kişi olarak tanımlanmış ve eğitim yetkisi Vilayet Şurasına bırakılmıştır; eğitimin içerik ve şeklini merkezi yönetim değil, her vilayet şurası belirleyecek ve icra edecek demektir. 1921 Anayasası din derslerinin zorunlu olduğuna dair hiçbir hüküm içermemektedir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu 3 Mart 1924 tarihlidir. 1924 Anayasası’ndan yaklaşık bir ay öncedir. Bu yasada da din dersinin zorunlu ders olduğuna dair bir hüküm bulunmamaktadır. 1924 Anayasası olarak bilinen 1924 tarih ve 491 Sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu 2. Maddesi ilkin “(Özgün hali) Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir. “ hükmünü içermektedir. Bu haliyle 1921 Anayasası’ndan farklı değildir, paralel bir düzenleme getirilmiştir. 1928 yılında yapılan değişiklik ile devletin dininin İslam olduğuna dair kısım kaldırılmış ve 1937 değişikliği ile de laiklik eklenmiştir; Hüküm şöyledir; “Türkiye Devleti, Cümhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir. “ bu şekilde 1928 yılındaki değişiklik ile birlikte seküler devlet anlayışı Anayasal düzeyde hüküm altına alınmıştır. Din ve vicdan, düşünce özgürlüğü tanımlanmış ve öğrenimin devletin gözetim ve denetiminde yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. 1924 Anayasası’nda da din dersinin zorunlu ders olduğuna dair hiçbir hüküm mevcut değildir. 1961 Anayasası olarak tanımlanan 1961 Tarih ve 334 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. “ tanımı ile 1924 Anayasası’nın 1937 yılındaki değişikliğinde olduğu gibi laikliğe açık vurgu yapılmıştır. 1961 Anayasası’nın bu siyasal iradeyi ortaya koyduğunu ve din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek Protokol’e paralel bir düzenleme getirdiği açıkça görülmektedir. 19/4 Madde ve devamı fıkralarında “Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, iktisadi, siyasi veya hukukî temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Bu yasak dışına çıkan veya başkasını bu yolda kışkırtan gerçek ve tüzel kişiler hakkında, kanunun gösterdiği hükümler uygulanır ve siyasi partiler Anayasa Mahkemesince temelli kapatılır. “ hükmüne yer vermiştir. Görüleceği üzere Anayasa din eğitimi konusunda yetişkinlerin kendi isteğini , küçükleri de kanunu temsilcilerin onayını gerektirdiğini, istek ve onay olmadan dine eğitimine kimsenin tabi tutulamayacağını açıkça belirlemiş ve 2. Maddesinde belirlediği laikliği bu madde ile detaylandırarak gerçek manada seküler/laik bir devlet anlayışını Anayasal güvenceye almıştır. Ayrıca eğitim ve öğretimi serbest bırakmış ve ancak devletin denetim ve gözetiminde yapılacağına vurgu yapılmıştır. 21/2 Maddesi aynen şöyle demektedir; “Eğitim ve öğretim, Devletin gözetim ve denetimi altında serbesttir. “ Lakin devletin denetim ve gözetiminde eğitim ve öğretime nasıl bir müdahalesinin olabileceği açıklanmamış, yoruma açık kapı bırakılmıştır. Doğal olarak din dersini zorunlu ders olarak tanımlamamıştır. Yine bu açık düzenlemelerin bir gereği olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na Anayasal bir statü tanınmamıştır. -
geleceğe dair bir konuda bu denli sessizlik, anlayamadım...çok mu önemsiz ya da toplumun bilim ve akıldan uzaklaştırılması felsefeden azade mi? böylesi bir felsefi düşünce paylaşımın olduğu bir ortamda bu konuda tek bir ses duyamıyorsam felsefenin esamesi okunmuyor demektir. makalenin devamını merak ediyorsanız gundemfethiye.com, insanokur.org adreslerine bakabilirsiniz; devamını buradan paylaşmayı artık düşünmüyorum...
-
duyduğum sesler de tartışmaya kıyısından köşesinden katıldığı için bu genel tanımı kullanmak zorunda kaldım
-
@nejdet-evren abi ulkede ne anayasa, ne hukuk, ne hak, ne adalet varken, devlet kadrolarinin hic birinde liyakat kalmamisken, zengin ile fakir makasi artik ucu bucu olmayacak sekle gelmisken, Dilan Polat'in mal varliginin sirrini cozememislerken, ne bileyim artik bu konularda yazasi da gelmiyor insanin.
-
Okullarda ÇEDES projesi: Değerler eğitimini neden öğretmenler değil, din görevlileri veriyor?
camide namaz kılan çocuklarMillî Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, MEB okullarındaki öğrencilere "değerler eğitimi" veriyor.
ÇEDES kapsamında toplamda kaç okula manevi danışman atandığı henüz net değil, fakat İzmir’deki her üç okuldan birine “manevi danışman” atandığı belirtiliyor.
“İzmir’de imam giren okul sayısı günden güne artmaktadır” diyen Eğitim-İş, ÇEDES kapsamında İzmir’deki 842 okula imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderileceğini kaydetti.
https://www.bbc.com/turkce/articles/c9wjdmg1dp0o//***
Manevi danışman kılıfı adı altında küçük yaş çocuklarını din ile manipüle etme cüreti. Burası gerçekten laik sosyal hukuk devleti olsaydı buna müsade edermiydi " atatütürk cumhuriyet savcıları"? Dinsiz olmama rağmen domuz yiyemem. Neden? Çünkü küçük yaşta tiksindirildim. Aileler, devlet zorla size din dayatıyor. Suç işliyor. Bu çok açık.
Bir insanın size dayatılan bu dogmadan, yalan dolandan sıyrılması en azından 40 yıl sürüyor. Bizim vergilerimizle çocuklar zehirleniyor. Bu yapılan anayasaya aykırı. İnsan Haklarına da aykırı. din ve vicdan özgürlüğünü siz istediğiniz gibi oraya buraya çekemezsiniz. İçinde suç barındırıır çünkü kuran: "kadınları dövme hakkı" tanır. Sadece bu sebebden ötürü bile insan haklarına aykırı bu "gökten indiği sanılı dogma" kitap.
Ülkede doktor yetersiz, bazı branşlarda randevu yok. Ama bol keseden diyanet personeli alıyorlar. Köylerde 50 kişilik köye 200 metre arayla 2-3 cami yapıyorlar. Camileri de doldursalar bari. 2 saf cemaat bulamazsınız koca koca şehir camilerinde sabah-ikindi namazlarında. Sevsinler sizin israf sözde dindardılığınızı... Cumadan cumaya namaz için cami yapıyorsanız. O zaman kolayı var. Devasa bir taane cami yaparsınız. Hep beraber toplanıp kılarsınız. Bir tane imam, bir müezzin yeter size. Bu hem bidat değil mi? Din admlığından para kazanmakta bidat. İmamlık diye bir meslek yok islam dininde. Halife Ömer bekçilik maaşı alıyordu. İmamlık değil!.
Siz neyin manevi danışmasından dem vuruyorsunuz? O iş laik ülkelerde psikiyatri-psikolog-rehber öğretmenlerin işi.
-
@hulk, içinde söyledi: Sekülerizm-Laiklik-Çedes
çünkü kuran: "kadınları dövme hakkı" tanır.
Böyle bir hakkı tanımaz. Ayeti yanlış anlayıp, yanlış yorumlayıp bu şekildedir demeye hicbiriniz hakkı yok.
Ayrıca bu tarza benzer uygulamaların yurt dışında da yapıldığını okudum. Hatta gayri müslim ya da dine tabi olmayan çocukların camiye gidip namaz kildiklari ve diğer dinleri de öğrendiklerini okumuştum.
Bizim ülkemizde bu tarz öğretime niçin bu denli tepki gösterilir anlamak mümkün değil.
Bütün dinlerin eğitimi verilmelidir. Öğretilmelidir. Seçip seçmemek kişinin kendi vicdanına bırakılmalıdır.Ayrıca yıllardan beri dinsizlik dayatildi da ne oldu?
Hiç unutmuyorum ilkokul yıllarımda sinifimin duvarında meşhur maymundan turedilmis insan olduğumuzu anlatan resimler vardı. Ve bunu büyük bir iştahla anlatan ve bunu aklımıza dikte etmeye çalışan öğretmenlerimiz oldu.
Sonuç bendeki etkisi ters yönde -
@Efruhte ,vicdan özgürlüğünden söz edilecek olunduğunda reşit sayılmayan çocuklara yasal temsilcilerinin izni olmadan hiç bir dini öğreti sunulmaması gerekir; zira henüz seçme-seçilme yeterliliği olmayan ve reşit sayılmayan bireyin özgür istencinden söz edilemez ve ona yönelik böylesi bir öğrenimi dayatmak aslında çocuk haklarının ciddi anlamda ihlal edilmesidir. Anayasa'da belirtilen konular dışında eğitim-öğretim yaptırmak zaten Anayasa'ya aykırıdır. Daha uygar bir toplum olmak istiyorsak öğrenim kademelerinin hiç birinde hiç bir dinsel öğrenime izin vermemek gerekir; dini öğrenimin yeri aile ve bu amaçla hizmet veren kuruluşlar olabilir ancak...
-
Anayasa'nın
"II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
Madde 42/8 Maddesi ...Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez"
hükmünü içermektedir.TDK Anayasa’nın 42/8 Maddesinde tanımlanan eğitim, öğretim, araştırma ve incelemeyi şöyle tanımlamaktadır.
Eğitim; “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme;.”
Öğretim ; “Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi ...”
Araştırma; “Bilim ve sanatla ilgili olarak yapılan yöntemli çalışma, araştırı: “
İnceleme; “İncelemek işi, tetkik: “
Bir de Öğrenim ne diye baktığımızda “Herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil: “ olarak tanımlanmışlardır. Öğretimi tanımlarken “ belli bir amaç” tan söz edilmiş ve amacın öznelliği neticesinde bir muğlaklık yaratılmıştır. Öğretimi öğrenimden ayırmak mümkün olmadığına göre bu amacın herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi olduğu sonucuna varılacaktır. Bu tanımlardan hareketle rahatlıkla söylenebilir ki okullarda, eğitim ve öğretimin herhangi bir meslek, sanat ve iş için gerekli bilgi ve becerinin öğretilmesi dışında bir faaliyetlerinin olamayacağı, sosyal etkinliklerin ise yukarıda açıklanan normlar çerçevesinde okul yönetimi, aile ve çocuk üçgeninde rızaya dayalı yapılabileceğidir.
-
@nejdet-evren bu şekilde bakılırsa, ailelerin rızası olmadan niçin dinsizlik öğretiliyor ve dayatılıyor? "gökten indiği sanılan dogmaların" sözünü söyleyen ve bu fikri benimseyen kişiyi ya da bu kişileri evlatlarımıza örnek gösterilmemesi gerekir. Örnek gösterilip Onun gibi olunması istendiğinde bu sözü doğrular nitelikte bir hayatı tercih edecektir.
Oysa ben Müslümanım haliyle de evladımın Müslüman olmasını istiyorum. Ve İslamiyet dogrultusunda eğitim görmesini isterim.
Dinsizligi sekulerizim ya da laiklik çatısı altında uygulamaya hakkınız olmamalı -
@Efruhte , dinsizlik bir kere öğreti değildir ve hiç bir kurumda öğrencilere dinsiz olmaları öğretilmemektedir. böyle bir yaklaşım da vicdan özgürlüğünü zedeler, kişinin dini inanışı kendine aittir ve kamusal alan empoze edilemez; gerçek laiklik, seküler toplum bu şekilde oluşur; devlet hiç bir dine yakın olamaz; hepsine eşit uzaklıkta kalır.
-
@nejdet-evren, içinde söyledi: Sekülerizm-Laiklik-Çedes
“Herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil: “
Sadece bu doğrultu da olmuş olsa elbette ki kabul edilir. Lakin bu şekilde olunmayacagini , bir ideoloji altında verileceğini biliyoruz.
-
@Efruhte , Avrupa ülkelerinde ideoloji yok mudur? yüz yıllar önce laikliği gerçekleştirebildikleri için bu gün başat ülkeler arasında yer alabiliyorlar, Euro bire 33 katlıyor
-
@nejdet-evren laikliği gerçekleştirdikleri için değil ekonomilerini guzellestirdikleri için paralarına değer kazandirmislardir.
İkisini aynı kefedeymis gibi değerlendiremezsiniz.
Hem bir zamanlar ülkemizde laikliğin sizlerin istediği gibi uygulandığı zamanlar oldu. Ekonomi yine yerlerdeydi. Üstelik hak hukukta yerlerdeydi. -
@nejdet-evren dinsizlikte bir öğretidir. Ve dinsizliği çok da güzel öğretirler.
La fontaine masallarinda leylek ile tilki vardır bilirsinizdir. Hoca leylek ,hacı tilki olur mu? Oluyor hem de ev ödevi olarak gönderilebiliniyor. Uyanık olan veliler doğrusunu öğretir çocuğuna . Uyanık olmayan da olduğu gibi yansıtır. -
@nejdet-evren hatta o kadar çok örnek gösteririm ki ,dinsizliğin bir öğreti olduğuna dair.
Bir örnek daha vereyim. Bu sefer ki örnegimizde kılık kıyafet üzerine. İki resim var birinde çarşaflı ve kapalı kadin adam sarıklı normal Anadolu'nun (eskiden) kiyafeti. Diğerinde açık şapkalı kadin, takım elbiseli şapkalı adam bulunan bir ödev. Gerici, çağdışı, yobaz kapalı olan tarafta yazıyor. Öteki tarafta da çağdaş modern yazıyor.
Küçük yaşta bir çocuğa empoze edilen fikre bakalım. Kapalılar çağdışı yobazdir. Sarıklı olanlar da yobaz ve cagdisidir. Tabi bu yaşam bicimi İslam'ın içinde olunca, İslam da çağdışı olmuş oluyor. Hatta bu şekilde kılık kıyafet içinde olan ecdadimizda cagdisi yobaz olmuş oluyor.Ondan sonra da ecdadina tarihine düşman bir nesil nasıl oldu hesabı.
-
@Efruhte, içinde söyledi: Sekülerizm-Laiklik-Çedes
çünkü kuran: "kadınları dövme hakkı" tanır.
Böyle bir hakkı tanımaz. Ayeti yanlış anlayıp, yanlış yorumlayıp bu şekildedir demeye hicbiriniz hakkı yok.
He arap anlamamış bi sen anlamışsın. Gerçeği örtenlere, gizleyenlere ne diyorduk?
Hatta gayri müslim ya da dine tabi olmayan çocukların camiye gidip namaz kildiklari ve diğer dinleri de öğrendiklerini okumuştum.
Dinsizler camiye girip namaz mı kılıyormuş avrupa da? Ne içiyorsan, ne çekiyorsan biraz az çekmelisin.
Bizim ülkemizde bu tarz öğretime niçin bu denli tepki gösterilir anlamak mümkün değil.
Yok sözde laik Türkiye de dini öğretime tepki yok. Tam tersine bilime, evrim dersine itiraz- yasak var. Tipik zeytinyağı gibi üste çıkan dinci
Bütün dinlerin eğitimi verilmelidir. Öğretilmelidir. Seçip seçmemek kişinin kendi vicdanına bırakılmalıdır.
Batıl şeylerin(dinlerin) öğretilmesine cevaz vermiyordu benim bildiğim islam fıkhı. Gerçek müslümanlar duymasın. Keserler kafanı.
Ayrıca yıllardan beri dinsizlik dayatildi da ne oldu?
Demek diyanet işleri, camileri olan bir ülkede size dinsizlik dayadılar. Sabahın 5 'inde camiden hoporlörle dinsizlik marşı da daymışlardır size!. Bu neyin kafası?
Hiç unutmuyorum ilkokul yıllarımda sinifimin duvarında meşhur maymundan turedilmis insan olduğumuzu anlatan resimler vardı. Ve bunu büyük bir iştahla anlatan ve bunu aklımıza dikte etmeye çalışan öğretmenlerimiz oldu.
Uydurma! Öyle bir müfreadat hiç olmadı.
-
gerek yok böyle şeylere inanmayan zaten inanmaz içinde iman olan zaten kutupta da olsa üst bilinci var ediciyi bulur.
-
@hulk, içinde söyledi: Sekülerizm-Laiklik-Çedes
Uydurma! Öyle bir müfreadat hiç olmadı.
Esas siz uyduruyorsunuz 88-89-90-91 'li yıllarda sinifimin duvarında mevcuttu. İlkokul müfredatinda var mıydı hatirlamiyorum 91'li yıllarin müfredatinda Darwinizm vardi. Ortaokul yıllarımda fen hocamızın bahsettiğini de hatırlıyorum
-
@hulk, içinde söyledi: Sekülerizm-Laiklik-Çedes
Dinsizler camiye girip namaz mı kılıyormuş avrupa da? Ne içiyorsan, ne çekiyorsan biraz az çekmelisin.
Okullarda öğretildiğini okudum.
Evet ne içiyor ne cekiyorsaniz biraz az için çekin çunku sizleri hiç ayık kafa göremiyoruz