Öylesine Konuşmalar 4. sayfa
-
Anlamlandıramadığı hiçbir şeyi sevemiyor insan.
Değer kabul görmek, anlam ifade etmekle mümkün. Anlamlandırdığı her şeye sevgi duyar mı insan?
Anlamlandıramadığı hiçbir şeyi sevemiyor ama anlamlandırdıklarını da gerçekten sevebiliyor mu?
-
Bir gün gelir bir ağaç küserse insanlara, dalı budağı gider insanın, çorak kalır.
-
" İnsanı değil, insandaki kötüyü terk et."
Platon
-
İyilik ve doğruluğa, güzelliğe çağıran her kim olduysa onları kötü bilmekte üstüne yoktur insanoğlunun.
Nefsine uymak için hafifletici sebepleri hep olmuştur. -
Işığı görmek için, karanlığa ihtiyacın vardır.
İyiliği anlamak, kötülüğe uğramaktan geçer.
Her şey zıddı ile bilinir, anlam kazanır.
Cehennem olmasaydı, cennetin ne önemi vardı?
Kaybetmek olmasaydı, kazanmak ne anlam ifade ederdi? -
İyiliği ve kötülüğü içinde barındıran insanoğlu. Hangi yönü ağır basarsa o yöne meyilli. Herkes katil olma adayıdır sadece yaşadıkları buna sebebiyet vermemiştir.
Önemli olan insanın içinde barındırdığı erdemli olma, iyilik halini ortaya çıkarmaktır.
İnsan, yalnızken görür bütün yanlarını. -
" Ya dinini boz ya moralini boz."
Çok doğru ve yerinde tespit
-
Her şey ileriye gider oysa. Hiçbir şey geride kalmaz.
-
Hayal kurmakta keşif ister. Hayal kurmanın keşfe ihtiyacı vardır.
-
Hiç acıyı bilmeseydi çocuk, doğumundan ölümüne kadar. Ölüp tekrar diriltilip cennete girdiğinde, cennete tutunmanın önemini, değerini kavrayabilir miydi?
Unutmuş olsa da bir kez acıyı tatmış çocuk, tutunmanın bir insanı ne denli güçlü yaptığının farkındadır.
Tutunmak eylemi üzerine... -
Sonunda kendini bulamadığın her okumak eylemi, gözüne ve kalbine yüktür.
-
Ne zamanki insanlar birbirini anlar, kardeşlik o zaman başlar.
-
Ahmaklarında dinî ya da ideolojisi vardır. Dini ya da ideolojisi olması onları ahmaklıktan kurtarmaz.
-
K kereste bu başlıktan tarihinde bahsetti
-
İnsanoğlu çıplak doğar. Çıplak bakar çevresine. Kıyafetlerini giydirenler, fikirlerini de giydirir. Her giyilen kıyafetin anlamlarının olduğunu büyüdükçe öğrenir. Kıyafeti ne tarafa çekilirse o tarafa meyil eder. Bazen her çekilişinde sökülür, yırtılır. Yamalar kondutturur kıyafetine her biri farklı yamalar. Sonra bakar ki kıyafetini çekiştirenler yoktur etrafında. Ama kıyafetine kondurttuğu yamaları hiç bitmez. Sökülmesini, yırtılmasını beklemeden kondutturur özenle her biri farklı yamalarını. Ve sonra dönüp bakar aynasına her ne kadar yamaları farklı olsa da ipi hep aynı iptir. Sonra bir bebek gibi bu ne demeye başlar yeniden. Bu sefer koyduğu yamaları teker teker çıkarır. Bu ne? Bu ne? Diyerek. Bakar ki bilebildiği denizin içindeki bir damla bile değil. Ve koyduğu yamalar bir damlayı bilemeyecek kadar küçük. Ve sonra soyar bedenini ve gözlerini. Anlar ki çıplaklığından başka sahip olabildiği yoktur insanoğlunun...
-
Şifada mıdır imtihan yoksa imtihanda mı şifa? Kul hangi kapıdan baksa hem imtihan hem de şifada.
-
Fillerin tepişirken çıkardığı sesler, çimenlerin sesini hep bastırır.
Ne hazin ki, ezileceğini bile bile fillere alkış tutup, destekleyenler de yine çimenlerdir. -
Bir şeyi çok görmek onu değersiz kılmamalı. Mesala insan en çok kendisini görür. Bakıp geçer haline. Süslemekle meşguldür bedenini. Güzel ve yakışıklı olmak uğrunadır tüm çabası.
Kendinde görebildiği, bulabildiği bunlardan ibaret olmamalıydı.
En ağır ve ilk başta okunması gereken kitaptı kendisi. Kendi kitabını okumayan, diğer kitapları nasıl okuyabilirdi? -
Herkes aynı pencereden, aynı manzaraya baksa bile gördükleri, bildikleri aynı değildir. Dışına bakarsın ama ne bulursan içinde bulursun.
-
İnsan, nefsini sever. Nefsinin başına kötlüük gelmesinden korkar, çekinir.
Nefsini tatmin edecek bir ödül onun için çok önemlidir.
Cennet ve cehennem insanoğlunun nefsinin tatmini.
Cennet insanoğluna bir ödül (nefsine hoşnut gelen)
Dünyada yasaklanan haram kılınan ne varsa insanoğlunun menfaatine haram . Bu haramlara yaklaşıp kendi nefsine zülmetmesin diye cehennem ile nefsi korkutularak güzele doğru yönelmesi istenilir.
Doğrusu bu yücelik, büyüklük karşısında irkilmemek mümkün değil.
Alllahüekber ! -
İnsan, neye odaklanırsa onu görür ve o şekilde düşüncesini geliştirir. Misal, odada bir masa vardır. Masanın üzerinde karışık ve farklı cisimler. Masanın yanında iki sandalye biri masanın içine doğru girmiş diğeri ise çıkık durumda.
Odaya giren kişi bütün hepsini aynı anda bütün detaylarıyla göremez ve bilemez. En çok dikkatini çeken ne ise ona yönelir. Ve daha önce bildiği öğretilmiş olana eğilim gösterir. Her insanın odadaki durumu aynıdır. Duygu durumu da gördükleri ve bildikleri kadarıyla ibaretBazen tek bir detaya odaklanıp, diğer detayları yok sayabiliyor da. Mesala sadece tek bir sandalyeye odaklanıp, masayı, masanın üzerindekileri ve diğer sandalyeyi yok sayabilir. Bunlardan birinin var olduğunu söyleyene saçmalıyor şeklinde yaklaşabilir.
Duygu durumu da felsefik düşünceye bağımlı olarak değişebilir.