Ateizm
-
Tanrıtanımazcılık. Yunanca'da olumsuzluk bildiren a önekiyle, Tanrı anlamına gelen theosun birleşiminden doğmuş olan ve Tanrı'nın ya da tanrıların varolmadığı inanana dayanan felsefe akımı. Evreni yarattığı, evrenin yasalarını koyduğu, evrene bir şekilde müdahale ettiği kabul edilen doğaüstü bir varlık türüne veya Yaratıcıya inanmama.
Kuşkucular, maddeciler ve pozitivistler için kullanılan bir terim olan ateizm, teizmin temel iddialarını kabul etmeme, Tanrı ya da tanrılarının varlığını kategorik bir biçimde ve kanıtlar göstererek reddetme tavrına karşılık gelir.
Ateizm, daha çok, bir Tanrı inancına dayanan teist sistemlere bağlı olarak ortaya çıkmış olan bir akım ya da harekettir. Yani ateizm, evreni yaratan ve onun varlığını devam ettiren, özü itibarıyla aşkın, fakat sonsuz gücü, bilgisi ve iradesi ile evrende içkin olan teist Tanrı inancına karşı bir tepki olarak doğmuş olan bir düşünce hareketidir. Ateizmin doğuşunda ve gelişiminde, her şeyden önce
1- evrendeki gerçekliğin madde ve fiziki güçlerden meydana geldiğini, yaşamla bilincin çeşitli formlarının maddenin elementlerinin çeşitli organik formlar şeklindeki bileşiminin sonucu olduğunu öne süren maddecilik ve
2- bütün düşüncelerimizin, yalnızca duyumlarımızın bir sonucu olduğunu, bundan dolayı duyumsal karşılığı olmayan sonsuz bir Tanrı fikrine hiçbir zaman sahip olamayacağımızı öne süren duyumculuk çok etkili olmuştur. Ateizmin doğuşuna, aynca
3- Tanrı'nın varoluşunu, doğada bir düzen bulunduğu gözleminden ve her düzenin bir düzen vericinin varlığını gerektirdiği Öncülünden hareketle kanıtlayan düzen kanıtına öldürücü bir darbe indiren ve doğadaki düzenin; Tanrı'nm eseri değil de, doğadaki evrimin bir sonucu olduğunu savunan evrimcilik ve hepsinden önemlisi,
4 - modern felsefenin özneden hareket eden bakış açısı, varoluşun hakikat ve değerini insanın içinde bulan, insanın öznelliğini varlığın hakikatinin temeli yapan ve Mutlak imkanını ortadan kaldıran içkinlik ilkesi çok büyük bir etki yapmıştır. Ateizm, yukarıda da işaret edildiği üzere, pratik ve teorik ateizm olarak ikiye ayrılır.
Bunlardan teorik ateizm, Tanrı'nın varoluşunun, Mutlak ya da Mutlak Varlık imkanını tümüyle dışlayan bir düşünce sistemine dayalı olarak yadsınmasından meydana gelmektedir. Pratik ateizm ise, kişinin yaşamını Tanrı konusunu hiç gündeme getirmeden sürdürmesinin ve davraruşlarında yalnızca sonlu ve dünyevi değerleri temele almasının sonucu olan ateizmdir. Başka bir deyişle, pratik ateizm, insanın eylemlerinde, Tanrı'yla olan ilişkisini tümüyle gözardı etmesinden ya da Tanrı sanki hiç varolmuyormuş gibi yaşamasından oluşur.
Teorik ateizm kendi içinde, olumsuz ve olumlu teorik ateizm olarak ikiye ayrılır. Buna göre, olumsuz teorik ateizm belirtik bir biçimde ifade edildiği zaman, Tanrı'nın varoluşu kategorik olarak ve kesin bir biçimde yadsınır, dünya ve insanla ilgili olarak, aşkın bir ilk ·ilkeyi ya da ölümsüz bir insan ruhunu zorunlu olmaktan çıkartan genel bir kavrayışa ulaşılır. Buna karşın aynı ateizm örtük bir biçimde ifade edildiği zaman, Tanrı'nın varoluşu tasdik edilse bile, Tanrı O'nu Tanrı yapan temel, özsel sıfatlarının birinden, varoluşunu imkansız veya anlamsız kılacak şekilde, yoksun bırakılır. Olumlu teorik ateizm ise, aşkın ilk ilkenin gerekliliğini kabul etmekle birlikte, onu, insanın içindeki düşünen öznel ögeyle, insanın bilgiyle varlığı, bilgelikle eylemi, özgürlükle zorunluluğu özdeşleştirmesine yol açan cogitoyla değiştirir. Söz konusu ateizm, insanın toptan özerkliği ve mutlak özgürlüğünün bir gereği olarak ortaya çıkar. Buna göre, insanın özgür olabilmesi ve ödevleriyle eylemlerinden sorumlu tutulabilmesi için, Tanrı'nın varolmaması gerekir. Bu ateizm, Tanrı'nın yerini insana verdiği için, aynı zamanda antropolojik ateizm olarak da bilinir.