Dil evrim sürecinde insanlığın ortak bir iletişim aracı olarak varlık kazanmıştır; coğrafyalara dağılan insan topluluklarının zaman içinde sözcükleri telaffuz etme biçimlerine bağlı olarak farklı diller geliştirmeleri onun, dilin ortak karakterini ortadan kaldırmayacaktır; ne ki, dilin karakteristik yapısı el-beyin-dil diyalektiği ile toplumsal ve tarihsel bir yapı oluşturur, onu öğrenme sürecine dayalı zeka ve zekanın gelişin sürecine etki eden faktörlere göre öğrenilmesini etkiler; ne ki, dilin doğuştan bir zeka gerektirip gerektirmediği şeklindeki soru onun soyut bir varlık gibi algılanmasına neden olacak türden bir sorudur; zira dil yaşayan bir olgudur, yeni doğmuş bir bebek yaban bir ortamda büyütülürse dili doğduğu toplumla benzeşemeyecektir ancak onu öğrenmesi hiç de zor olmayacaktır; buradan hareketle kartezyen düşünce tüm dillerin kısa sürede öğrenilebilecek yapıda olduklarını, tarihsel belleğin yön göstereceğini düşünmektedir. Buna aynen katıldığımı da ilave etmek isterim...