Önce geçmişe gidelim ve daha sonra günümüze dönerek resmi tarih paradigmasının yazılı kaynakların okunmasına bağlı olarak çürütülebilir olduğunu örnekleriyle görelim.
İ.Ö. 4-2 bin yıllarında Mezopotamya’da önemli uygarlık merkezleri kurmuş olan Sümerler geriye yazılı kaynak bırakmışlardır. Mitolojik ilk efsaneler “Gılgameş, Tufan ve Yaradılış” efsaneleri, Babil'de Hammurabi kanunları, tüm yazıtlar bu uygarlıkların sosyal-okonomik-plolitik-kültürel yapısı hakkında önemli bilgileri ulaştırmışlardır. Benzer şekilde Mısır’daki İskenderiye Kütüphanesi’ndeki tüm yazılı kaynaklar yine o dönemlere ait eşsiz bilginin aktarılmasını sağlamıştır. Okunmaların bir kısmı doğrudan yapılırken bir kısmı tersinden okumayı gerektirmiştir. İlkel mağaralardaki çizimler dahi doğru okunduğunda ve antropolojik, paleontolojik, atkeolojik kazılar ve araştırmalar ile desteklenip değerlendirildiğinde engin bilgi sundukları görülecektir.
Cumhuriyet tarihinin eleştirisi yine Başbakanlık arşivlerinden yararlanılarak Özgürt Üniversite’nin saygın öğretim görevlileri tarafından “Resmi Tarihin Eleştirisi” olarak 12 ciltte toplanmıştır. Aynı kaynağın okunma biçimi bir mantık süzgecinden geçirildiğinde farklı, tamamen ters sonuçlar doğurmaktadır.
Demekki tarihsel olayların tümden inkarı yerine onların doğru okunmaları daha sağlıklı bilgiler vermektedir.