Skip to content
  • 0 Oy
    5 İleti
    93 Bakış
    D

    Ona kalsa zaman da gerçekte yoktur, bir algıdır.

    Tüm açıklamalar sicim teorisinde saklı fakat sicim teorisi açıklanamıyor, sorun burada.

    Çünkü sicim dediğimiz şey tek boyutlu, yani var olan bir şey değil. Tek boyutlu da, iki boyutlu da şey olmaz, bunlara var denilemez.

    Yaratılışın sırrı olarak görülen de bu, tek ve iki boyuttan üç boyutlu varlıkların ortaya çıkması. Tek ve iki boyutlu varlık olamazken bunlara nasıl var diyeceğiz ve bundan üç boyut çıktı diyeceğiz bunu bilemeyişimiz en büyük sorunumuz. Yaratılışa inanç bundan kaynaklanıyor.

    Biz, anlayamadığımız ve laboratuarda tekrarını yapamadığımız işleri yaratım kabul etme eğilimindeyiz. Biz yapabiliyorsak yaratım değil imalat, yapamıyorsak yaratım olarak kabul ediyoruz.

    Bu kabul yerinde mi yersiz mi, yanılgı mı orasını tartışmayacağım. Bilmediğimiz oranda cahil olduğumuzu bilir ve kabul ederim. Bildiklerimizin oranını artırma savaşı veririz biz. Amacımız budur ve her geçen gün artan bir ivmeyle bildiklerimizi artırıyoruz.

    Bu çaba her şeyin bilinmesi anlaşılması ile sonuçlanmayacak. Evren sona erdiğinde yanıtı bilinmeyen soru kalmamış olmayacak. Evren yanıtlanamamış sorularla son bulacak.

    Yeni evrenlerde sorular baştan yanıtlanmaya başlanacak. Devran böyle sürecek. Varlık bir ritimdir. Resetlenir ve yenilenerek sonsuzca tekrarlanır.

    Bu yüzden ritmik melodi ve danslarda bir kutsallık algısı vardır. Bundan sonsuzluk ve kutsallık algısını açıkça hissederiz. Beethowen'in keman partisyonlarının zorluğu gündeme getirildiğinde "tanrı ile konuşurken sizin kahrolası kemanlarınızı düşünemem" dediği söylenir.