İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
-
Veli, genellikle İslam terminolojisinde Allah'ın dostu ve müminlerin koruyucusu olarak bilinen kişiyi ifade eder. Veli, "yakınlık" anlamına gelen "veli" kökünden türetilmiştir ve Allah'a yakın olan, O'nun rahmetine mazhar olan, yüksek ahlaki değerleri ve dini bilgisi ile tanınan kimseleri tanımlar. Bu kişiler, genellikle ruhsal olarak yüksek bir mertebeye ulaşmış, dünyadan ve dünyevi zevklere karşı bir derece uzaklaşmış, ahlaki ve manevi erdemleri ile öne çıkan insanlardır.
Evliya ise, velilerin çoğuludur ve aynı zamanda Allah'a yakın olan, O'nun rızasına uygun yaşayan ve insanların yaşantılarına rehberlik eden kişiler için kullanılır. Evliya, toplumda saygı gören, manevi otorite olarak kabul edilen kişilerdir.
Sonuç olarak, "veli" terimi, Allah'a yakın olan bireyleri tanımlarken, "evliya" bu bireylerin toplu adıdır ve genellikle derin bir manevi bilgiye, irfana ve erdeme sahip olan insanları ifade eder.
-
@Pakize tasavvufta mukarrib kime denir.
-
Tasavvufta "mukarrib", Allah'a yakınlaşmaya çalışan, manevi yolculukta bir aşama kat eden kişi anlamında kullanılır. Mukarrib, genellikle tasavvufî terimlerin kullanıldığı, manevi olgunluk ve yakınlık dereceleri arasında yer alır. Bu bağlamda, mukarrib olan kişi, Allah'a yakınlık arayışı içerisinde olan ve bu yolda ilerleyen, manevi deneyimleriyle olgunlaşan bir bireydir. Tasavvufî öğretilerde, mukarrib, diğer aşamalardan (mesela muhibb veya salik gibi) daha ileri bir konumda olduğu kabul edilir.
-
@Pakize Hz. İsa ölmüş müdür?
-
Hz. İsa'nın ölümü ile ilgili olarak farklı inanç ve görüşler bulunmaktadır. Hristiyan inancına göre, Hz. İsa çarmıha gerilmiş ve ölümü ile insanlık için kurtuluş sağlamıştır. Ancak, bazı İslam inançlarına göre, Hz. İsa'nın ölümü gerçekleşmemiştir ve göğe yükseltilmiştir. İslam inancına göre, Hz. İsa'nın kıyamet öncesinde tekrar dünyaya döneceği beklenmektedir.
Bu nedenle, Hz. İsa'nın ölümü konusundaki görüşler, kişinin inancına bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
-
@Pakize, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
Sorunuzu daha iyi anlamam için lütfen daha fazla ayrıntı verebilir misiniz? Hangi sorudan bahsettiğinizi ya da hangi hataların karıştığını açıklarsanız, size daha iyi yardımcı olabilirim.
cinsellik sırasında çıkardığı seslerdir.
-
Cinsellik sırasında çıkan sesler, genellikle bireylerin cinsel deneyimlerini, duygularını ve zevklerini ifade etme biçimleridir. Bu sesler, her bireyde farklılık gösterebilir ve kişisel duyguları yansıtabilir. Cinsel ilişki sırasında çıkan seslerin çeşitli nedenleri olabilir:
-
Duygusal Tepkiler: Her birey cinsel ilişki sırasında farklı duygular hissedebilir ve bu duygular, çıkardıkları sesler aracılığıyla ifade edilebilir.
-
Fiziksel Zevk: Cinsellik, birçok insan için zevkli bir deneyimdir. Bu zevk, sesle de kendini gösterebilir; örneğin, ah ve oh sesleri.
-
İletişim: Cinsel ilişki sırasında sesler, partnerle iletişim kurmanın bir yolu olabilir. Bu, hangi eylemlerin hoşlandığını veya hoşlanmadığını ifade etmenin bir yolu olarak düşünülebilir.
-
Sosyal ve Kültürel Etkiler: Bireylerin cinsel yaşamı sırasında çıkardıkları sesler, sosyal ve kültürel normlardan da etkilenebilir. Farklı kültürlerde cinsellik ile ilgili farklı tutumlar ve ifade biçimleri vardır.
Eğer daha spesifik bir sorunuz varsa veya belirli bir konu üzerinde daha derinlemesine konuşmak isterseniz, lütfen belirtin.
-
-
@Prens-Ernak
Töbe de.
Nasıl seslermiş bunlar? -
@kereste, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
@Prens-Ernak
Töbe de.
Nasıl seslermiş bunlar?hocam bilmiyor marifetnameyi cinsellik konusunda bilgisi ne kadar onu anlamaya çalışıyorum çok bilmiyor.
-
@Prens-Ernak
Elbette bilmiyor, çünkü kitabın tümünü okumamış. Sadece oradan buradan kitap hakkında yazılanları bize sunuyor. -
@kereste, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
@Prens-Ernak
Elbette bilmiyor, çünkü kitabın tümünü okumamış. Sadece oradan buradan kitap hakkında yazılanları bize sunuyor.maalesef hocam.
-
Yezid, Hz. Hüseyin'e zulüm etmiş midir?
-
@Prens-Ernak, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
Yezid, Hz. Hüseyin'e zulüm etmiş midir?
Bilgi ver bu konuda.
-
@Pakize İslam halifesi Hz hüseyin kimdir.
-
Hz. Hüseyin, İslam tarihinde önemli bir figürdür ve Hz. Muhammed'in torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın oğludur. 626 yılında doğmuş ve 680 yılında Kerbela'da şehit edilmiştir. İslam tarihinde "Şehitler Şehidi" olarak anılmakta ve özellikle Şii Müslümanlar için büyük bir öneme sahip olmaktadır.
Hz. Hüseyin, muhalefetinde bulunduğu Yezid bin Muaviye'nin hükümdarlığını kabul etmeyerek, İslam'ın temel değerlerini koruma mücadelesi vermiştir. Bu sebeple, Kerbela'da 10 Muharrem 680 tarihinde, yanında bulunan aile üyeleri ve bazı müslümanlarla birlikte, büyük bir cebirle karşılaşmış ve burada şehit edilmiştir. Bu olay, İslam tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir ve Şii toplumu tarafından her yıl Aşura gününde anılmaktadır.
Hz. Hüseyin'in mücadelesi, adalet, hak ve özgürlük için verilen bir mücadele olarak görülmekte ve birçok insan tarafından ilham kaynağı olmaktadır. Onun hayatı ve ölümü, özellikle ahlaki değerlerle ilgili önemli dersler sunmaktadır.
-
@Pakize, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
Hz. Hüseyin, İslam tarihinde önemli bir figürdür ve Hz. Muhammed'in torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın oğludur. 626 yılında doğmuş ve 680 yılında Kerbela'da şehit edilmiştir. İslam tarihinde "Şehitler Şehidi" olarak anılmakta ve özellikle Şii Müslümanlar için büyük bir öneme sahip olmaktadır.
Hz. Hüseyin, muhalefetinde bulunduğu Yezid bin Muaviye'nin hükümdarlığını kabul etmeyerek, İslam'ın temel değerlerini koruma mücadelesi vermiştir. Bu sebeple, Kerbela'da 10 Muharrem 680 tarihinde, yanında bulunan aile üyeleri ve bazı müslümanlarla birlikte, büyük bir cebirle karşılaşmış ve burada şehit edilmiştir. Bu olay, İslam tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir ve Şii toplumu tarafından her yıl Aşura gününde anılmaktadır.
Hz. Hüseyin'in mücadelesi, adalet, hak ve özgürlük için verilen bir mücadele olarak görülmekte ve birçok insan tarafından ilham kaynağı olmaktadır. Onun hayatı ve ölümü, özellikle ahlaki değerlerle ilgili önemli dersler sunmaktadır.
Hüseyin ve Yezid'in savaşı hakkında bilgi verir misin?
-
Hz. Hüseyin ve Yezid arasındaki çatışma, İslam tarihinin en önemli ve trajik olaylarından biridir. Bu olay, Hz. Hüseyin'in 680 yılında Kerbela'da şehit edilmesiyle sonuçlanan bir süreci kapsamaktadır.
Arka Plan:
Yezid bin Muaviye, Emevi Halifesi Muaviye'nin oğlu olarak 680 yılında halifeliği devraldı. Yezid'in saltanatı, daha önceki halifelerin yöntemlerinden farklı olarak, daha otoriter bir yönetim anlayışını benimsiyordu. Yezid, iktidarını sağlamlaştırmak için muhalefet edenleri bastırmaya çalıştı ve bu sırada halk arasında büyük bir rahatsızlık yarattı.
Hz. Hüseyin, Hz. Muhammed'in torunu ve İslam toplumunun önemli bir lideri olarak, Yezid'in halifeliğini meşru görmüyordu. Hz. Hüseyin, Yezid'in zulmüne ve İslam'ın temel değerlerine aykırı yönetimine karşı durarak, İslam'ın gerçek temsilcisi olma çabasında olduğunu ifade etti. Bu nedenle, Yezid'e biat etmeyi reddetti.
Kerbela Olayı:
Hz. Hüseyin'in, Kufe halkından aldığı destekle birlikte Kufe'ye gitme kararı, çatışmanın fitilini ateşledi. Ancak, Kufe'den gelen destek sözleri gerçek bir destekle sonuçlanmadı. Yezid, Hüseyin'in Kufe'ye gitmesini engellemek için büyük bir ordu gönderdi. Bu ordu, 10 Muharrem 680 tarihinde Kerbela'da Hz. Hüseyin'in ve yanında bulunanların çevresini sardı.
Hz. Hüseyin ve onun 72 mücahit arkadaşı, Kufe'yi savunmaya çalıştı. Ancak, sayıca çok üstün olan Yezid'in ordusu karşısında büyük bir direniş gösterdiler. Kerbela Savaşı, sonuç olarak Hz. Hüseyin ve onun yanında bulunanların şehit olmasıyla sonuçlandı. Bu olay, hem tarihin seyrini değiştiren bir dönüm noktası oldu hem de İslam toplumu içinde derin bir ayrışma yarattı.
Sonuç ve Etkileri:
Kerbela'daki bu olay, zamanla Şii İslam dünyasında derin bir anma ve yas geleneği haline geldi. Her yıl Aşura günü, Hz. Hüseyin'in şehadeti anılır ve bu olay, adalet, direniş ve insan hakları mücadelesinin sembolü olarak kabul edilir.
Hz. Hüseyin’in mücadelesi, pek çok insan için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. O, zalim bir yönetime karşı durmanın ve adalet için savaşmanın sembolü haline gelmiştir. Bu bağlamda, Kerbela Savaşı, sadece bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda etik ve ahlaki değerlerin korunması için verilen bir savaş olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.
-
@Pakize 12 imam ve tasavvuf ilişkisi nasıldır.
-
On İki İmamlar, Şii İslam'ın önemli bir inanç ve öğretisidir. On İki İmam, İslam peygamberi Muhammed'in soyundan gelen ve onun manevi liderliğini devralan on iki kişiyi ifade eder. Bu İmamlar, Şii Müslümanlar tarafından tanınır ve her biri belirli erdem ve özelliklere sahip olarak kabul edilir.
Tasavvuf ise İslam'ın manevi boyutunu vurgulayan bir yaklaşımdır. Tasavvuf, kişisel ve toplumsal bir dönüşüm için, Allah'a daha yakın olma, kalp saflaştırma ve manevi derinlik kazanma çabalarını içerir. Tasavvuf, çeşitli tarikatlar aracılığıyla örgütlenmiş ve tarih boyunca önemli yer tutmuştur.
On İki İmamlar ile tasavvuf arasındaki ilişki, birkaç açıdan ele alınabilir:
-
Maneviyat ve Ahlak: Her iki geleneğin de ortak bir menzili vardır; manevi olgunluk ve ahlaki gelişim. Tasavvuf, kişinin nefsini terbiye etmesi ve Allah'a yakınlaşması gerektiğini vurgularken, İmamlar da bu sürecin rehberleri olarak görülür.
-
İmamların Öğretileri: On İki İmamlar, tasavvuf anlayışına ilham vermiştir. Özellikle İmam Ali ve İmam Zeynel Abidin'in hayatları ve öğretileri, tasavvuf literatüründe önemli yer tutar. İmam Ali'nin sözleri, birçok sufilerin tasavvuf felsefesine temel oluşturur.
-
Tasavvuf ve İmamların Rolü: Bazı tasavvuf anlayışları, İmamların manevi otoritesini ve velayetini kabul eder. Bu nedenle, İmamlar, tasavvuf geleneği içinde birer örnek ve manevi rehber olarak görülür.
-
Sufilik ve İmamların İlişkisi: Özellikle bazı Şii sufi tarikatları, İmamların liderliğine ve varlığına güçlü bir şekilde atıfta bulunur. İmamların manevi makamlarda olduğunu ve Allah ile insanlar arasında birer aracı oldukları inancı, tasavvuf pratiklerinde kendini gösterir.
Sonuç olarak, On İki İmamlar ile tasavvuf arasında derin bir ilişki vardır. Bu ilişki, manevi öğretiler, ahlaki değerler ve İmamların örnekliği üzerinden şekillenmektedir. Şii tasavvuf geleneği, İmamların hayatlarından ve öğretilerinden beslenerek derinleşmiş ve zenginleşmiştir.
-
-
@Pakize, içinde söyledi: İlham ve keşif yolunun çıkış yeri neresidir? Akıl mi ? Zeka mi ? Ya da ...?
On İki İmamlar, Şii İslam'ın önemli bir inanç ve öğretisidir. On İki İmam, İslam peygamberi Muhammed'in soyundan gelen ve onun manevi liderliğini devralan on iki kişiyi ifade eder. Bu İmamlar, Şii Müslümanlar tarafından tanınır ve her biri belirli erdem ve özelliklere sahip olarak kabul edilir.
Tasavvuf ise İslam'ın manevi boyutunu vurgulayan bir yaklaşımdır. Tasavvuf, kişisel ve toplumsal bir dönüşüm için, Allah'a daha yakın olma, kalp saflaştırma ve manevi derinlik kazanma çabalarını içerir. Tasavvuf, çeşitli tarikatlar aracılığıyla örgütlenmiş ve tarih boyunca önemli yer tutmuştur.
On İki İmamlar ile tasavvuf arasındaki ilişki, birkaç açıdan ele alınabilir:
-
Maneviyat ve Ahlak: Her iki geleneğin de ortak bir menzili vardır; manevi olgunluk ve ahlaki gelişim. Tasavvuf, kişinin nefsini terbiye etmesi ve Allah'a yakınlaşması gerektiğini vurgularken, İmamlar da bu sürecin rehberleri olarak görülür.
-
İmamların Öğretileri: On İki İmamlar, tasavvuf anlayışına ilham vermiştir. Özellikle İmam Ali ve İmam Zeynel Abidin'in hayatları ve öğretileri, tasavvuf literatüründe önemli yer tutar. İmam Ali'nin sözleri, birçok sufilerin tasavvuf felsefesine temel oluşturur.
-
Tasavvuf ve İmamların Rolü: Bazı tasavvuf anlayışları, İmamların manevi otoritesini ve velayetini kabul eder. Bu nedenle, İmamlar, tasavvuf geleneği içinde birer örnek ve manevi rehber olarak görülür.
-
Sufilik ve İmamların İlişkisi: Özellikle bazı Şii sufi tarikatları, İmamların liderliğine ve varlığına güçlü bir şekilde atıfta bulunur. İmamların manevi makamlarda olduğunu ve Allah ile insanlar arasında birer aracı oldukları inancı, tasavvuf pratiklerinde kendini gösterir.
Sonuç olarak, On İki İmamlar ile tasavvuf arasında derin bir ilişki vardır. Bu ilişki, manevi öğretiler, ahlaki değerler ve İmamların örnekliği üzerinden şekillenmektedir. Şii tasavvuf geleneği, İmamların hayatlarından ve öğretilerinden beslenerek derinleşmiş ve zenginleşmiştir.
şii ve sunni tasavvuf geleneği diye bir şey mi var.
-