Dini kitaplara hangi sorunlarınızı çözmek için başvuruyorsunuz?
-
Tepki vermediğimi nereden biliyorsun? Belki de senden daha fazla tepki veriyorumdur.
Ezan sesi kulağıma hoş geliyor işte. Ne var bunda?
Ne yapayım, kulağımı mı keseyim?! -
@kereste tepki duyuyorsan kulağına hoş gelmez, bu kesin bir şey. Bunun tartışılabilir bir yanı yok.
-
@DemoKratos
Yok ya!
Kulağıma hoş geliyor diyorsam, öyledir. Bu, aynı zamanda tepki göstermeyeceğim anlamına gelmez.Ki zamanında koydum da. Bizim köyün imamı ile bu ezan meselesinde kavga da etmişimdir. Kendisinden sabah zamanı ya kısık sesle ya da ezan okumamasını rica etmiştim.
Normal sesle olursa ve hele kişinin sesi de güzelce şayet, beğenirim, çünkü ilk 10 sene boyunca(çocukluğumda) ezanla yatıp kalktım denebilir.
-
Benim mantığıma uymaz. Tepki duyduğum bir şeyden hoşlanıyor olamam. Benim mantığım böyle çalışıyor. Tepki duyduğum bir şeyden hoşlanıyorum demek benim mantığıma göre çelişik.
-
Ohooo...senin mantığına uymasını bekleyeceksek, işimiz iş. Madem mevzuyu mantığa getirdin, al sana bir mantık fıkrası...
Mantıkçı
Canı sıkılan Temel, bir birahanede zaman öldürürken, orada bir matematikçi ile tanıșır.
Matematikçi: "Ben mantıkçıyım."
Temel: "Mantıkçı? O da ne?!"Matematikçi: "Tamam, açıklayayım. Senin bir akvaryumun var mı?"
Temel: "Var."Matematikçi: "İçinde balıklar da vardır, değil mi?"
Temel: "Evet..."Matematikçi: "Balıklar varsa, o zaman hayvanları da seversin."
Temel: "Evet."Matematikçi: "Hayvanları seviyorsan, çocukları da seversin."
Temel: "Evet."Matematikçi: "Çocukları seviyorsan, bir eșin de vardır."
Temel: "Evet."Matematikçi: "Bir eșin varsa, o zaman kadınları seversin."
Temel: "Elbette severim."Matematikçi: "Kadınları seviyorsan, erkekleri sevmezsin."
Temel: "Mantıklı!"Matematikçi: "Erkekleri sevmiyorsan, o zaman ibne değilsin."
Temel: "Evet, gerçekten de öyle."Bir müddet daha devam eden sohbetten sonra, matematikçi birahaneden ayrılır. Arkasından Temel´in arkadașı İdris birahaneye damlar.
Temel: "Gel gel, biraz önce bir mantıkçı ile tanıștım."
İdris: "Kimle tanıștın?"Temel: "Bir mantıkçı ile. Gel sana izah edeyim."
Temel: "Bir akvaryumun var mı?"
İdris: "Hayır, yok."
Temel: "Vay ibne ... !" -
Ben konuyu tartışılabilir bulmuyorum. Apaçık olan bir konu tartışılmaz.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Dini kitaplara hangi sorunlarınızı çözmek için başvuruyorsunuz?
Ben konuyu tartışılabilir bulmuyorum. Apaçık olan bir konu tartışılmaz.
Tartışmayın, sizi zorlayan yok.
-
Aklı başında, kafası çalışan, insanlık değerlerine sahip bir toplum bu ezan sorununu çözer. Üç ihtiyar bir ayağı çukurda oldukları için tapınacaklarsa bundan koca bir topluma ne, niye hoparlörün son sesiyle avazımız çıktığı kadar biz tapınacağız bir tapınacağız diye çığlık atalım der. Buna kafası basmıyorsa nasıl olur da din kurumu sekiz bakanlık bütçesi kadar para yer, böyle iş mi olur bari der!
Hayır son sesinizle çığlıklar niye atıyorsunuz tapınacaksanız yahu? Tapının, size tapınmayın diyen mi var ama bundan bize ne de hoparlörün son sesiyle çığlıklar atıyorsunuz?
Daha gece yarısı davul çalmaya gelmiyorum bile! Hayır bir şu sorunları çözemeyen toplum mu olur, halk mı olur yahu?
-
Hoparlörle ezan okumanın bidat olduğu görüşü de vardır üstelik. Kim savunmuştur bunu, Hüseyin Hilmi Işık. Belli bir benimsemiş kitlesi de vardı zamanında, şimdi bilmiyorum.
Fakat görüşleri asla yankı bulmadı. Aklın yolu birdir, tapınacağız diye tapınmayanlar rahatsız edilemez. Tapınacaksan tapınırsın.
Toplumsal akıl diye bir şey olsaydı, Işık'ın görüşleri yankı bulurdu. Para bol, sekiz bakanlık bütçesi kadar bütçe yetmiyor, bir de utanmadan iban veriyoruz, bastır parayı en güçlü anfiyi al, sesini de sonuna kadar aç diye bir terör olmazdı.
Toplumsal akıl yok. Bu kesin. Toplum yeni fikirlere kapalı. Bunun da nedeni din.
-
Müftü köye gitmiş bakmış köy yerinde muhteşem bir cami. Bunu nasıl yaptırdınız diye sormuş muhtara.
-"Bizim köyün ekseri yurt dışında, cami yaptıracağız deyince yığdılar parayı" demiş muhtar.
-"E doluyor mu bari cami" diye sormuş müftü. "Vakit namazlarında kaç kişi oluyor?"
-"İki saf oluyor" demiş muhtar.
-"Hadi ya! Çok iyi, koskoca camide iki saf oluyorsa çok iyi" demiş müftü.
-"Yanlış anladın hocam, iki safın biri Memmedemmi, bir de Hasanağa..."
-
Yani diyeceğim en güçlü anfiye nasıl olsa para denizde kum gibi deyip parayı bastırıp alıp da sesi de sonuna kadar açmakla cami dolmaz.
Her işin bir adabı usturubu var. Kimse başkasının tapınma vaktinin geldiğini zorla öğrenmeye mecbur tutulamaz. Tapınacaksan senin allahın, var tapın doya doya da bundan bana ne? Niye bağırıyorsun tapınacam ben tapınacam ben diye?
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Dini kitaplara hangi sorunlarınızı çözmek için başvuruyorsunuz?
Müftü köye gitmiş bakmış köy yerinde muhteşem bir cami.
Şİmdi bu camiye kuşkuzuz ki en güçlü amfi alınmış ve düğmesi de sonuna kadar çevrilmiştir. Onca saray gibi cami yapmış, para akıtmışsın. Amfinin stereosunu değil kuadrofonunu alsan kaç para yazar? Al gitsin!
Tapınma saati geldi mi artık köy inliyordur çığlıklardan kesin! Peki tapınmaya sadece iki safın, bir Âmedağa biri Memmedağa gelecek olması kimin umurunda? Hiç kimsenin. Bas çığlığı tapınma vakti geldi haydi tapınmaya haydi tapınmaya diye!
-
Dindar toplumların tarihlerine bakmak yeterlidir
Örneğin dindar toplumlarda milattan önce 500 den milatta sonra 1900 a kadar yaşam tarzında hiçbir değişiklik olmamıştır. Dinleri sayesinde ne açlık sorunun ne salgın hastalıkları ne de eğitimle olan sorunlarını iyileştirmemişlerdir.
Sanayi devrimi sayesinde son 150 yılda hızlı bir değişiklik oluşmuştur. Bunu da dindarlar yapmamıştır zaten.
Dindarlar kendi inançlarında bu büyük boşluğu görmezden gelip önceleri elektirik şeytan işi , araba ve bilimum makinalar gavur icadı demişler.
Sonraları bakmışlar ki işler istedikleri gibi gitmiyor o zaman da kutsal dedikleri kitaplardan elektiriği , atomu, uçağı , ampülü falan çeşitli çarpıtma ve ağız oyunlarıyla bulma yolunu seçmişlerdir.