Farabi Etik Anlayışı
-
Maddi evrendeki ya da ayaltı âlemdeki bütün varlıkları madde-suret, varoluş-öz ayrımına tabi tutan Fârâbî’ye göre, insanın maddesi bedeni, onu her ne ise o yapan özü veya formu da ruhudur. Başka bir deyişle, o nefis ya da ruhu “güç halindeki doğal organik cismin ilk yetkinliği” diye tanımlarken, ruhun bedenin bir sureti olduğunu söyler. Yani ruh, Platon’da olduğu gibi, birtakım parçalardan ziyade, Aristoteles’in belirttiği üzere, birtakım kuvvetler veya yetilerle karakterize olur. Bunlardan birincisi,
(1) hiç kuşku yok ki akıl kuvvetidir; akıl kuvveti, yine teorik ve pratik akıl diye ikiye ayrılır. Fârâbî’ye göre, bunlardan pratik akıl teorik akla hizmet için vardır; insan, teorik aklı sayesinde kendi gayreti ile elde etmeyi düşünemeyeceği her tür bilgiyi elde eder. Bununla birlikte, teorik aklın nihai amacı mutluluktur.
(2) İkinci temel kuvvet olan şehvet kuvveti ise insanın bir şeyi istemek veya istememek, tercih etmek ve ondan kaçınmak, bir kimseye dostluk veya düşmanlık beslemek şeklindeki eğilimlerini ortaya çıkarır. Burada söz konusu olan şey hoşa gideni elde etme doğrultusunda hayvanı tahrik eden istek gücü ile sevilmeyen, zararlı ve korku verici şeylerden uzaklaşmayı sağlayan öfke gücüdür. Buna mukabil,
(3) hayal kuvveti, duyumların etki alanına giren nesnelerin etkilerini duyusal idrak alanına kaydırdıktan sonra korumayı sürdüren bir yetidir. Başka bir deyişle, burada söz konusu olan güçler beş duyu ile hayal, vehim, düşünme ve hatırlama şeklindeki psikolojik güçlerdir. Bunlardan duyum kuvveti, duyu organları aracılığıyla duyusalları, iyi ve kötüyü, yararlı ve zararlıyı ayırt etmeden kavramaya yarar. Ve nihayet,
(4) besleyici kuvvet, bedeni ayakta tutmaya yarayan, besinle veya besinden kaynaklanan belli bir fiili yapan melekedir. Özellikle akıl kuvvetiyle temayüz eden ve aklı sayesinde tüm diğer canlı varlıklardan ayrılan insan Fârâbî’ye göre, esas en yüksek mükemmellik olan mutluluğa erişmek üzere yaratılmıştır.
İnsanın nihai ve en yüksek amacı mutluluktur. İnsanın mutlu olmak için yaratılmış olduğunu ve sınırlı da olsa bu mutluluğu tek başına gerçekleştirme güç ve imkânına sahip bulunduğunu bildiren Fârâbî’ye göre, mutluluk öyle bir değerdir ki hiçbir şeye bir araç olmayıp, doğrudan doğruya bir amaçtır ve bu, apaçık bir şeydir. Mutluluk insanın kendini gerçekleştirmesinden, özellikle teorik boyutu içinde akıl kuvvetini hayata geçirmesinden meydana gelir. Mutluluk ya da kemalin teorik
özünü vurgulayan Fârâbî’ye göre, aklın işlevi birey için en yüksek tatmini aratmaktır.