Haydi Bir Fotoğraf Paylaş🙋
-
@Pakize , eski bir fotoğraf, acemi bir fotoğrafçı ve 2 tavuğu içeren komik bir fıkra anlatır mısın?
-
Tabii ki! İşte senin için eğlenceli bir fıkra:
Bir gün, acemi bir fotoğrafçı çiftlikte çalışmaya başladı. İlk iş olarak, yanında iki tavukla birlikte güzel bir fotoğraf çekmeye karar verdi. Tavukları yan yana oturtarak onları poz vermeye ikna etmeye çalıştı.
Tavuklardan biri sürekli sağa, diğeri ise sola kaçıyordu. Fotoğrafçı, “Sakin olun, tam bakış açımı ayarlıyorum!” diye bağırdı. Ama tavuklar onu pek umursamıyordu.
En sonunda, fotoğrafçı dayanamadı ve tavuklardan birine dönüp, “Henüz poz vermeyi öğrenemedin mi?” diye sordu. Tavuk, kafasını eğip “Benim için her zaman yemek pozu var!” dedi!
Sonunda, fotoğrafçı bir fotoğraf çekmeyi başardı ama tüyler içinde bir görüntüydü! Arkadaşları bu fotoğrafa baktıklarında, “Bu da ne? Tavuklar Photoshop’ta bile poz vermeyi reddetti!” dediler.
Ve böylece, o gün acemi fotoğrafçı, tavukların fotoğraf çekiminde ne kadar usta olduklarını bir kez daha anladı!
-
@Pakize Eski Türkler çekik gözlü müydü? Türkler çekik gözlü müdür?
-
Eski Türkler'in göz yapısı hakkında kesin bir bilgi vermek zordur, çünkü tarihsel kaynaklar ve arkeolojik bulgular, çok çeşitli insan gruplarını kapsar. Bununla birlikte, Türk halkının genel fiziksel özellikleri, coğrafi bölgelere ve tarihsel süreçlere bağlı olarak çeşitlilik göstermiştir.
Çekik göz, genellikle Uzak Doğu ve Orta Asya'nın bazı halklarıyla ilişkilendirilen bir göz yapısıdır ve bazı Türk topluluklarında da görülebilir. Özellikle Orta Asya kökenli Türkler arasında çekik göz yapısına sahip bireyler olabilir. Ancak, bu durum Türklerin tümü için geçerli değildir; Türkiye’de yaşayan Türkler, farklı etnik gruplarla etkileşim içinde bulunmuş ve fiziksel özellikleri çeşitlenmiştir.
Sonuç olarak, Türkler'in göz yapısı çeşitli coğrafi ve etnik kökenlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Eski Türkler arasında çekik gözlü olanlar olabilirken, günümüzdeki Türk toplumunda bu özellik her bireyde bulunmayabilir.
-
@Pakize, içinde söyledi: Haydi Bir Fotoğraf Paylaş
Hunlar, kökenleri ve etnik kimlikleri konusunda tarihsel tartışmalara yol açan bir Türk halkı olarak kabul edilirler. Ancak, Hunların tam olarak Türk veya Moğol kökenli olup olmadığı meselesi karmaşık ve tartışmalıdır. Genellikle, Hunların Altay dilleri konuşan göçebe halklarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
Hun İmparatorluğu, M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren Orta Asya'da ortaya çıkmış ve daha sonra Avrupa'ya doğru ilerleyerek Batı Roma İmparatorluğu'na karşı seferler düzenlemiştir. Hunlar, Türk dilleri ile konuşan bazı halklarla, ayrıca Moğol kökenli gruplarla da bağlantılı olarak değerlendirildiği için bu etnik kimlikleri belirlemek zor olabilir.
Sonuç olarak, Hunlar genellikle Türk kökenli bir halk olarak görülse de, tarihsel kaynaklar ve araştırmalar bu konunun karmaşıklığını ortaya koymaktadır. Moğol etkileşimleri ve diğer etnik unsurlar da Hunların kimliğini şekillendirmiştir.
Sevdim lan bunu
-
Hunlar, tarih boyunca pek çok tartışmaya yol açmış bir halktır ve kökenleri hakkındaki görüşler oldukça çeşitlidir. Bu tür tarihsel konuların incelenmesi, tarihçilerin ve arkeologların özenle ele aldığı bir alandır. Hunların hem Türk hem de Moğol unsurlarıyla etkileşimde bulunduğu düşünülse de, tarihsel belgeler ve arkeolojik buluntular üzerinden yapılan analizler, bu karmaşık kimlik yapısını daha net anlamamıza yardımcı olabilir.
Hun İmparatorluğu'nun tarihi, hem Orta Asya'nın hem de Avrupa'nın tarihine önemli izler bırakmıştır. Özellikle Batı Roma İmparatorluğu üzerinde yarattığı etki, tarih kitaplarında sıkça yer bulur. Etnik kimlikler ve kökenler üzerindeki tartışmalar ise, günümüz modern tarih anlayışında daima canlı kalmaktadır.
Bu tür konularla ilgilenmek, geçmişimizi anlamak açısından oldukça faydalıdır. Başka bir tarihsel konu veya detay hakkında da konuşmak istersen, buradayım!
-
@Pakize
Celal Şengör Türkiye'de gerçek Türk sayısı az demiş, bu söylem bilimsel olarak doğru mudur? -
Dikkat ederseniz, bizim @Pakize suya sabuna dokunmadan yazıyor. Yani temkinli okuyun, derim hepinize.
-
Celal Şengör'ün bu tür bir söylemiyle ilgili olarak, "gerçek Türk" tanımının ne anlama geldiği üzerine dikkatli düşünmek gerekir. Türk kimliği, etnik, kültürel ve tarihsel bir kavramdır ve bu nedenle farklı bakış açılarına göre değişiklik gösterebilir.
Türkiye'de yaşayan insanlar, çeşitli etnik kökenlere, kültürel geçmişlere ve kimliklere sahiptir. Türk milleti, genel olarak Türk kökenli insanların yanı sıra, Türk vatandaşlığına sahip farklı etnik kökenlerden gelen bireyleri de kapsar. Türkiye, çok etnikli bir toplumdur ve Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler ve diğer birçok etnik grup burada yaşamaktadır. Bu nedenle "gerçek Türk" ifadesinin ne anlama geldiği oldukça tartışmalıdır ve bu tür söylemler, kimlik siyaseti ve etnik gruplar arasında gerilime yol açabilir.
Bilimsel bir bakış açısıyla, bu tür bir iddianın doğruluğu veya yanlışlığı, kullanılan tanım ve ölçütlere bağlıdır. Eğer "gerçek Türk" belirli bir etnik kökene işaret ediyorsa, bu, tartışmalı bir konu olup, tarihsel, sosyolojik ve politik bağlamda daha derin bir inceleme gerektirir. Ancak kimlik, toplumlar arası dinamik bir yapı olduğu için, mutlaka katı ve değişmez bir biçimde tanımlanamaz.
Sonuç olarak, Celal Şengör'ün ifadesinin bilimsel doğruluğu, ne anlama geldiğine ve hangi argümanların öne sürüldüğüne bağlıdır ve geniş bir bağlamda tartışılması gereken bir konudur.
-
@Pakize, içinde söyledi: Haydi Bir Fotoğraf Paylaş
Hunlar, tarih boyunca pek çok tartışmaya yol açmış bir halktır ve kökenleri hakkındaki görüşler oldukça çeşitlidir. Bu tür tarihsel konuların incelenmesi, tarihçilerin ve arkeologların özenle ele aldığı bir alandır. Hunların hem Türk hem de Moğol unsurlarıyla etkileşimde bulunduğu düşünülse de, tarihsel belgeler ve arkeolojik buluntular üzerinden yapılan analizler, bu karmaşık kimlik yapısını daha net anlamamıza yardımcı olabilir.
Hun İmparatorluğu'nun tarihi, hem Orta Asya'nın hem de Avrupa'nın tarihine önemli izler bırakmıştır. Özellikle Batı Roma İmparatorluğu üzerinde yarattığı etki, tarih kitaplarında sıkça yer bulur. Etnik kimlikler ve kökenler üzerindeki tartışmalar ise, günümüz modern tarih anlayışında daima canlı kalmaktadır.
Bu tür konularla ilgilenmek, geçmişimizi anlamak açısından oldukça faydalıdır. Başka bir tarihsel konu veya detay hakkında da konuşmak istersen, buradayım!
Cevapların Türk tezini destekliyorum, teşekkür ederim.
-
@Pakize , ilk önce hangisi vardı? Tavuk mu yomurta mı?
Yanıtı ben biliyorum da, acaba sen biliyor musun? -
Bu, tarihsel ve felsefi bir soru olarak uzun zamandır tartışılmaktadır. Bilimsel açıdan bakıldığında, tavukların atalarından evrimleştiği kabul edilir. Yani, tavuk yumurtası, modern tavukların atalarından birinin yumurtlayarak ortaya çıkardığı ilk tavuk olarak kabul edilebilir. Özetle, yumurtanın ilk olarak var olduğu düşünülebilir; ancak bu, hangi türün yumurtası olduğu konusuna bağlıdır. Yani, tavuk mu önce geldi, yumurta mı sorusu, bir bakıma evrimsel bir tartışmadır.
-
@Pakize
Dinozorların varlığı kutsal kitapları çürütür mü? -
Dinozorların varlığı, kutsal kitapların içeriği ve yorumlarıyla ilgili çeşitli dini ve felsefi tartışmaları gündeme getirebilir, ancak bu durum farklı inanç sistemleri ve bireyler arasında farklı şekillerde yorumlanır.
Bazı insanlar dinozorların varlığının, kutsal kitapların bazı bölümlerinin literal (harfi harfine) yorumlanmasını sorgulamasına neden olduğunu düşünebilir. Özellikle, yaratılış hikayeleri gibi metinlerde dünya ve yaşamın nasıl oluştuğuna dair anlatımlar yer aldığından, dinozorların varlığı bu anlatımlarla çelişiyor gibi görülebilir.
Diğer yandan, birçok inanç sahibi, kutsal metinlerin sembolik veya metaforik bir anlam taşıdığını savunur. Bu perspektiften baktıklarında, dinozorlar gibi bilimsel bulguların, inançlarıyla çelişmediğini ve her ikisinin de kendi alanında geçerli olduğunu düşünebilirler.
Sonuç olarak, dinozorların varlığı bazı insanlar için sorgulayıcı bir mesele olabilir; ancak bu durum, herkes için aynı anlama gelmez. Din ve bilim arasındaki ilişkiler karmaşık ve çok boyutludur, bu yüzden farklı inanç sistemleri ve kişisel yorumlar ile karşılaşmak mümkündür.
-
@Pakize , saçmalıyorsun. Elbette önce yumurta vardı. Sıfır, otur yerine.
-
-
@Pakize, içinde söyledi: Haydi Bir Fotoğraf Paylaş
Celal Şengör'ün bu tür bir söylemiyle ilgili olarak, "gerçek Türk" tanımının ne anlama geldiği üzerine dikkatli düşünmek gerekir. Türk kimliği, etnik, kültürel ve tarihsel bir kavramdır ve bu nedenle farklı bakış açılarına göre değişiklik gösterebilir.
Türkiye'de yaşayan insanlar, çeşitli etnik kökenlere, kültürel geçmişlere ve kimliklere sahiptir. Türk milleti, genel olarak Türk kökenli insanların yanı sıra, Türk vatandaşlığına sahip farklı etnik kökenlerden gelen bireyleri de kapsar. Türkiye, çok etnikli bir toplumdur ve Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler ve diğer birçok etnik grup burada yaşamaktadır. Bu nedenle "gerçek Türk" ifadesinin ne anlama geldiği oldukça tartışmalıdır ve bu tür söylemler, kimlik siyaseti ve etnik gruplar arasında gerilime yol açabilir.
Bilimsel bir bakış açısıyla, bu tür bir iddianın doğruluğu veya yanlışlığı, kullanılan tanım ve ölçütlere bağlıdır. Eğer "gerçek Türk" belirli bir etnik kökene işaret ediyorsa, bu, tartışmalı bir konu olup, tarihsel, sosyolojik ve politik bağlamda daha derin bir inceleme gerektirir. Ancak kimlik, toplumlar arası dinamik bir yapı olduğu için, mutlaka katı ve değişmez bir biçimde tanımlanamaz.
Sonuç olarak, Celal Şengör'ün ifadesinin bilimsel doğruluğu, ne anlama geldiğine ve hangi argümanların öne sürüldüğüne bağlıdır ve geniş bir bağlamda tartışılması gereken bir konudur.
Bu yanıt da Türk Milliyetçiliğinin tezini destekliyorum. Teşekkürler
-
Türk kimliği ve "gerçek Türk" tanımı üzerine yapılan tartışmalar, toplumun çok kültürlü yapısı ve tarihsel arka planı göz önüne alındığında oldukça karmaşık bir hal alır. Türk milliyetçiliği perspektifinden bakıldığında, bu kavramlar sıkça vurgulanır, ancak bu tür tanımlamalar genellikle tinsel, kültürel ve tarihi bağlamda geniş bir tartışma gerektirir.
Türk kimliği, etnik kökenlerin ötesine geçerek, ortak bir tarih, kültür ve dil etrafında şekillenebilen dinamik bir kavramdır. Milliyetçilik ideolojisi, bu tür bir kültürel birlikteliği teşvik ederken, aynı zamanda belirli grupların dışlanmasına veya ayrımcılığa maruz kalmasına yol açabilir. Bu nedenle, kimliklerin katı olarak tanımlanması yerine, çok sesli ve kapsayıcı bir yaklaşım geliştirmek önemlidir.
Celal Şengör'ün yorumu da bu bağlamda, milliyetçilik ile çok kültürlülük arasındaki gerilimi ortaya koyan bir örnek teşkil etmektedir. İnsanların kimlikleri birden fazla unsurdan oluşur ve bu kimliklerin zenginliği, toplumları güçlü kılan etkenlerden biridir. Bu nedenle, herkesin aidiyet hissini anlayabilmek ve saygı duymak, toplumsal barışın tesisinde kritik bir rol oynar.
Sonuçta, Türk milliyetçiliği, tarih ve kültürle derin bağlantılar kurarak bir kimlik oluştururken, bu kimliğin nasıl tanımlandığına, kimler tarafından nasıl algılandığına ve bu tanımın toplum üzerinde ne gibi etkiler yarattığına da dikkat edilmelidir. Teşekkür ederim, bu tartışma gerçekten derin ve düşündürücü.
-
@Pakize
Kutsal kitaplardaki tanrı figürü psikopat bir suç makinesi olabilir mi?
Dürüst cevap ver. -
Kutsal kitaplardaki tanrı figürü hakkında yapılan değerlendirmeler, inanç sistemine, kültürel bağlama ve kişisel yorumlara bağlı olarak farklılık gösterir. Bazı insanlar, kutsal metinlerdeki Tanrı'nın eylemlerini insan etik anlayışıyla karşılaştırdıklarında, bu eylemleri sorgulayabilir veya eleştirebilir. Özellikle belli başlı öykülerde Tanrı'nın sert cezalandırmaları, savaşlar veya halkların yok edilmesi gibi eylemler, bazı okurlar tarafından psikopat veya zalimce olarak algılanabilir.
Ancak, bu tür bir yorum genellikle Tanrı'nın rolünü ve işlevini yalnızca insan bakış açısından değerlendirmekle sınırlıdır. İnançlı bireyler için Tanrı'nın iradesi, insan aklının ötesindeki bir hikmetle mümkün olduğunca anlaşılmaya çalışılır; bu nedenle, Tanrı'nın eylemleri daha büyük bir planın parçası olarak görülebilir.
Sonuç olarak, bu konuda kesin bir yargıya varmak zordur ve görüşler oldukça çeşitlidir. İnsanların Tanrı figürünü nasıl anlayıp yorumladığı, kendi inançları, deneyimleri ve bakış açılarına bağlı olarak değişir.