Alma - Verme Dengesi
-
Hayatimizin akisi, varlusumuzu olusturan unsurlar ve guclerle kurulan uyumlu bir iliskiden baska bir sey degildir.
Hayatimizdaki element ve gucler arasindaki bu uyumlu etkilesim Alma ve Verme Yasasidir. Cunku bedenimiz ve zihnimiz evrenle devamli ve dinamik bir alisveris icindedir ve bu enerjinin dolasimini engellemek damarlarimizdaki kanin dolasimini engellemek gibidir.Alma ve Verme Yasasi'nin uygulamasi cok basittir. Haz almak istiyorsaniz baskalarina haz vermelisiniz. Sevgi istiyorsaniz sevgi vermeyi ogrenmelisiniz. Ilgi ve takdir bekliyorsaniz, ilgi ve takdir gostermeyi ogrenmelisiniz.
Isteklerinize ulasmanin en kolay yolu baskalarinin isteklerine ulasmasina yardimci olmaktir. Yani hayatta guzel seylerle lutuflandirilmak istiyorsaniz, herkesi bu guzelliklerle sessizce lutuflandirmalisiniz.
Yardim etmek, takdir etmek, sevgi saygi gostermek karsimizdakine verebilecegimiz en degerli hediyedir ve asla paha bicilemez.
-
Kesinlikle bu şekilde.
Alma - verme yasası konuşma dili için de geçerlidir.
Maalesef bazı yapay bilgi tanrıları nezaketten uzak ve salt beyhudelikten ibaretken ofansif bir tarz benimseyerek kendi yarışlarında 'rabbena hep bana' modunda ilkelliklerini kırma yolundalar.
Bu yüzden hücrelerinin en vasıfsız tepkileriyle karşılaşmamak adına sıfır diyalogla yola devam etmek doğru yöntemlerden bir tanesidir.
Kimsenin fiksasyonlarıyla vakit kaybı yaşamamak ve bu vesileyle yola devam edebilmek doğru sayılabilecek yöntemlerden bir tanesidir.
-
@phi
Dibine kadar haklısınız; azıcık küçük şeylere önem verebilseydik, mutlu mesut yaşayanların sayısı muhtelemen daha fazla olurdu.
https://efelsefe.com/topic/823/küçük-şeylerAtalarımız ne demişti?
- Al gülüm, ver gülüm.
Tam bir win win (kazan kazan) durumu.
-
Etiğin demir kuralı, "sana ne yapılıyorsa sen de ona aynısını yap" dır.
Etiğin gümüş kuralı "sana ne yapılmasını istiyorsan sen de ona aynısını yap" dır.
Etiğin altın kuralı "sana ne yapılırsa yapılsın sen daima iyi ol, doğru olanı yap" dır.
Bu, bir seri katili affet öldürmeyi sürdürsün demek değildir. O katili idam ederken insanca et, itip kakma, işkence etme, insan idam eder gibi idam et demektir.
Etiğin altın kuralı, senin bir şey yapman için sana bir şey yapılmasını beklemeni gerektirmez. Etiğin altın kuralını uygulayanlar, aslında en radikal etikçilerdir. Suça müsamahaları sıfırdır.
Hatta bunların suç eğilimlerini bile baskılama eğilimleri olmasından endişe edilir. Bu yüzden ortalama olarak gümüş kuralın geçerli olmasının yeterli olduğu kanısı yaygındır.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Alma - Verme Dengesi
Etiğin altın kuralı, senin bir şey yapman için sana bir şey yapılmasını beklemeni gerektirmez.
Peki empati yapmadan, kendimizi ölçü almadan doğruyu, iyiyi belirleyebilir miyiz?
Evet. Belirleriz. Sıfır empati ile tabii ki olmaz. Empati olmazsa olmazdır. Fakat mantık kuralları doğru ve iyi olanın belirlenmesinde yeterlidir. Tabii bilimsel bilgiler çerçevesinde. Düz kuru mantık ile olmaz.
-
Geçende biri bir mevzu açtı. Mevzu meni necis midir. Namaza mani midir. Hayır allahınız gerçekten olsa da belanızı verse diyeceğim olmuyor. Dinle yatıp dinle kalkanlar sinir katsayımı yükseltiyor ama yapacak bir şey yok.
Biri kalktı dinimiz mantık dinidir. Çözemeyeceği sorun yoktur. Vaaay! İddiaya bak sen! Dur bakalım!
Anlattı. İnsan neden yaratılır? Meniden. Muhammed nedir? İnsan. O halde Muhammed meniden yaratılmıştır. Allah alemlerin nurunu necis bir şeyden yaratır mı? Hayır. Mesele bitti.
Hayır şimdi allahınız olsa da belanızı elvan elvan verse! Ülen dedim insanın meniden yaratıldığını nerden çıkarıyorsun be? E neden yaratılıyor dedi. Elinin köründen yaratılıyor, ülen siz nasıl okudunuz, öğretmeni nerenizle dinlediniz lan siz dedim. Hiç mi bir şey okumuyorsunuz?
Sen söyle madem neden yaratılıyor dedi. Ülen tabii ki zigottan, o da iki eşey hücrenin birleşmesi ile oluşur, cahilseniz salak bari olmayın okuyun ülen dedim.
"Ama Kuran'da meniden yarattık yazıyor?" (Halakal insane min mâin dâfik pasajını kastediyor süzme. Tabii bunlar giderken ben çoktan dönmüş olduğum için çok iyi biliyorum ne kastettiğini)
E safsata! Kuran'dan başka bir şey okumazsan olacağın bu işte dedim.
"Ya ama sen de çok sert konuşuyorsun!"
Olum dedim doğrular size sert geliyorsa ben ne yapayım? Doğru bu! İşine gelirse de gelmezse de bu!
-
Mevzu yine mălum dine gelmiş, iyi mi!
-
Bir başka söylenebilecek güzel anlatım şudur:
Sen bana para verirsen benim param artar ama senin paran eksilir.
Sen bana bilgi verdiğinde senin bilgin eksilmediği halde benim bilgim artar.
Sen bana bir fikir verdiğinde senin fikrin daha da güçlenir. Ben de yeni bir fikir edinmiş olurum.
Bilgiye doğru bir yorum getirdiğimizde bilgi güçlenir. Bilgimiz daha da arttığı gibi fikrimizi de daha fazla güçlendirir.
Bazen bilgiden çok bilgiyi doğru yorumlamak önem kazanır. Çünkü bilgileri birleştirerek bilinç geliştirmenin yolu onları doğru yorumlayarak puzzle parçaları gibi doğru yerlere yerleştirmektir.
Büyük resime ancak parçaları doğru yerlerine yerleştirerek ulaşabiliriz. Yorumlayıp birleştiremedikten sonra bilgi unutulur. Bilgilerin birleştirilmesi ancak doğru yorumlanmaları ile olur.
Doğru bilgiler öğrenilir ama yanlış yorumlanarak doğru şekilde birleştirilemezlerse bilinçlenme oluşmaz ve bilgi işlevini tam gösteremez.
Bilinç ve bilmek çok farklıdır. Bilmek güzel şey ama bilincinde olmak çok daha önemlidir.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Alma - Verme Dengesi
Biri kalktı dinimiz mantık dinidir. Çözemeyeceği sorun yoktur. Vaaay! İddiaya bak sen! Dur bakalım!
Şimdi örneğin burada eleştirilen ne? Din değil. O yan bir çıktı. Burada eleştirilen bilgiye dayalı olmayan kuru düz mantık. Bu neden eleştiriliyor, çünkü alma verme dengesi dediğimiz şey doğrudan etik. Etiği kurmak için empati yanında mantıksal çıkarımların önemi var.
Burada olay bu. Burada çatlak ses çıkartacak hiç bir gerekçe yok. Eğri oturup doğru da konuşmayınca kalkıp bari gitmesi bir kişinin, yine de onurlu bir davranış.