Søren Kierkegaard
-
Kierkegaard mutlak bir hümanizmin hâkim olduğu bir bilim ve ideoloji çağında, her şeyin soyut ve nesnel terimlerle tanımlandığı bir dönemde, insanın kendi öznel gerçekliğine yabancılaştığına ve kendisini unuttuğuna inanmıştır. Aydınlanmanın geliştirdiği doğabilimlerini örnek alan bilgi ve akılcılık anlayışına şiddetle karşı çıkan Kierkegaard, Aydınlanmanın nesnelliği vurgularken, geleneksel din ve ahlakın hakikatlerine karşı aldığı düşmanca tavırdan rahatsız olarak, öznel hakikatin önemini vurgular. Hegel gibi, inanç ve aklı, hümanist bir teolojiyle daha yüksek bir düzlemde uzlaştırmaya çalışmak yerine, inançla aklın uzlaşmaz olduğunu savunan ve inançla akıl arasındaki yarığı daha da genişleten Kierkegaard, egzistans felsefesini başlatan kişidir.Gerçekten de rasyonalizme karşı çıkan, nesnel bilgi idealinin içsel hayata, bireyin öznel deneyimine kör olduğunu savunan, onun insan yaşamını anlamaya hiçbir katkısı olmadığını söyleyen Kierkegaard’a göre, rasyonalist sistemler gerçekliğin tümünü bir düşünce sistemi içine sıkıştırır, her şeyi akla indirger; akıl dışındaki öğeleri ve hepsinden önemlisi var oluşu unutur. Aklı, toplumu vb. önplana çıkartan bir felsefe kişiselliği, kişisellik ilkesi olan varoluşu, insanın varoluşunu meydana getiren öğeleri hiç dikkate almaz. Oysa gerçek felsefe ancak varoluş felsefesi olabilir, yani felsefe derinden derine kişisel bir özellik taşımalıdır. Felsefenin genel olana değil, özel olana, nesnel olana değil de öznel olana yönelmesi gerekir.
Kierkegaard’a göre, insan yaşamı, soyut düşünceye göre çok daha önemlidir. Dahası, genel felsefi problemlerin, soyut düşüncelerin insanın en önemli anlarında hiçbir yardımı olmaz. Ona göre, insan hayatının en önemli anları, bireyin bir özne olarak kendisinin bilincine vardığı kişisel anlardır. Bu kişisel ve öznel öğeler, yalnızca nesnel öğeleri, tüm insanlarda ortak olan nitelikleri dikkate alan rasyonel düşüncetarafından açıklanamaz. Oysa her insanın, her kişinin biricik varoluşunu meydana getiren bu öznelliktir. Tanınmaya ve açıklanmaya muhtaç olan budur.
-
Bilim ve ideoloji koşullanmış zihinlerin dışında özgür zihinlerde bağdaşmaz. Hümanizm de bilim aydınlanması ile bağdaşmaz.
Bilim yegane ilaçtır, her derde devadır. Bilimden daha iyi bir araç elimizde yok. İnsanlık tarihinin yegane meyvesi bilimdir. Bilimin çeki düzen vermeyeceği hiç bir şey yoktur. Felsefenin sınırsız özgürlüğü bilimin bağlayıcılığı ile dengelenir. Bilime aykırıysa felsefenin değeri kalmaz.
Sadece bilim ile işbirliği ve uyum içinde çalışan felsefe yol gösterici olur. Bu demek değil ki bilim felsefenin üzerinde ve onu denetler, kısıtlar. Öyle bir şey yok. Bilim balans gibi dengeler sadece, eksantirik sapmaların dengelenmesini sağlar. Yoksa felsefenin tepesine dikilip asla yönerge vermez.
-
@DemoKratos senin bu bilime olan ilk egilimin ne zaman basladi hatirliyor musun?
-
@phi çok klasik yanıt ama çocukluğumdan beri. Çok küçükken dinozorlarla, canlılarla, gezegenlerle, yıldızlarla ve fizikle çok ilgilenirdim. Aşırı ilgilenirdim, hayvanların hiç bir türünden korkmazdım. İsterse akrep yılan olsun. Küçük bir çocukken yılan yakalamama hâla hayret ediyorum.
Çocuk olmama rağmen bilinçliydim. Gözü çizgi şeklinde olan yılanları yakalamaya çalışmaz, sadece bakardım. Onlar da bana bakardı. Hiç saldıran olmadı ama bugün biliyorum ki saldırabilirler. Ama hiç kıpırdamazdım ki tehdit algılamasın. Kıpırdasam saldırabilirlerdi. Engerek yılanı ile bile yakın mesafe göz göze geldim. Ki çocuk için engerek ısırığı kesin ölüm. Gözü yuvarlaksa yakalardım. Evirir çevirir inceler serbest bırakırdım. Akrep de yakalardım. İnceleyip onları da serbest bırakırdım.
Halen benimle yaşayan bir hayvan olmadan huzur bulamam. Yılan besleyeceğim dediğimde babamdan okkalı azar işitmiştim. Şu an kedim var.
-
Baykuş beslemeye kalkıştım, zorlukla vazgeçirdiler. Okulda yapılmayan tüm fizik deneylerini evde yaptım. Defalarca elektriğe çarpıldım, patlamaya yol açtım, yangın çıkarma tehlikesi atlattım. Kaç kere sigorta attırdığımın hesabı yok. Bir kere elektrik arkından elim simsiyah oldu. Neyse ki yanıktan çok çıkan metal buharı nedeniyle kararmış. Amatör radyo yayını yaptım, telefonla istek parçalar bile çalmam istendi. Kaçak olarak yaptığım için uzun süre devam etme riskine girmedim. Televizyon yayınlarını bozan cemırlar gibi muzırlıklar icat edip önemli maçlarda insanları tam kritik pozisyonlarda yayını engelleyerek sinir ettim.
Füze denemesi bile yapıp patlattım ve bomba etkisi yaptığı küçük bir depreme yol açtığı için tekrar denemem kesinlikle yasaklandı. Sık sık deney yaptığım terastan dumanlar yükselirdi. Patlamalar havaya fırlayan metal parçaları eksik olmazdı. Hareket algılayıcı sensörlere bağlı sirenler, yanıp sönen flaş gibi patlayan güçlü ışıklar insanları paniğe sevkederdi. Bana iyi dayandı insanlar.
Çok istediğim halde tek bir fosil bulamadım ve fosil bulmanın ne kadar zor olduğunu anladım. Çok zor, aşırı zor, yaşadığım için biliyorum. Uzmanlık gerekiyor. Fosili bulsan bile tanımak çok zor. Bulduğunu anlamak uzmanlık gerektiriyor. Bulsan tanısan bile bozmadan çıkarmak da uzmanlık gerektiriyor.
Bir yol yapımında balık fosilleri çıktı dediler gittim tek bir tane bile bulamadım. Taş devri resimleri bulundu dediler gittim hiç bir şey göremedim. Tabii boyalar buharlaşmış, kayadaki kimyasal değişimlerden göreceksin resimleri, öyle mağara resimleri gibi korunmuş değil. Orada bir arkeoloji profesörü gördüm, biz bunları görebilmeye ömrümüzü verdik, sen hemen nasıl göreceksin diye güldü bana. Elinde birtakım ışık analiz cihazları filan vardı.
-
@DemoKratos epey ilginc anilarmis, peki ya suan yaptigin yapmaya calistigin birseyler var mi?
-
@phi insanlar için hobilerin kesinlikle şart olduğunu düşünürüm. Benim avantajım sevdiğim bir mesleği seçmiş olmam ve işimin aynı zamanda hobim olması. Otomasyon hayranlık duyduğum bir alan ve de mesleğim. Yazılımdan hiç anlamam, donanımdan iyi anlarım. Ama artık yazılım çok önem kazandı, ben yavaş yavaş çekilip hobi olarak yapacağım veya yazılım öğreneceğim.
Bir gün aniden yazılım işine dalabilirim. Piyasadaki zehir yazılımcılarla rekabet edebilir miyim, hayır. Yazılıma bir ara yöneldim, bazı programlar yazdım ama zehir yazılımcılarla rekabete girmek istemedim. Çekirdekten yetişme denir ya hani, kaybedeceğim bir maça soyunmadım. Ben donanımcı yetişmişim.
Ama donanımcılık giderek önemini kaybedecek. Makineye yapay zeka yüklüyorlar, sana zaten şu arızalı, şunu çıkar yenisini tak diye söylüyor. Çıkardığın kartı da direk atıyorsun geri dönüşüme. Hiç neresi arızalı bakayım filan yok. O işler bitti. Böyle donanımcılığı ebem de yapar.
Donanımcılık sadece donanımlarım üretiminde çok önemli. Sahada teknikerin donanımcılığının bir kıymeti kalmadı. Bir bilgisayar üretimi firmasına girmek gibi bir hayalim ise hiç yok. Uğraşamam.
-
@DemoKratos donanim aslinda ölmuyor sadece yapay zeka ile kendini gelistiriyor.
Bunun icinde yazilim sart tabii ki. -
@phi elbette donanımın ölmesi diye bir şey söz konusu değil. Belirttiğim gibi sahada teknisyenin donanımcılığı bitiyor sadece. Yoksa donanımın üretimi dünyadaki en hassas iş.
Donanımla yazılım beden ile ruh gibi. Biri olmadan diğeri işe yaramaz. Teknisyen bakıyor ha şu mu değişecekmiş tamam iki vidayı söküyor, parçayı söküp alıyor yenisini takıp iki vidayı sıkıyor. Bitti.
Bir işte sistemin çalışma parametrelerini izlemek normal parametreleri bilmek lazım, onu da aslında normal dışı bir parametre varsa sistem hemen onu kırmızı yapıp yakıp söndürüyor. Bu iyi değil diye zaten anlıyorsun. Bu, sıcaklık, vibrasyon, fazla akım gibi şeyler olabiliyor.
Sistem durursa komple kırmızı oluyor alarm çalıyor zaten. Bunun olmaması için kırmızı parametre veren parçaları bakımda değiştiriyorsun.
Bunun için koca bir fabrikada tek teknisyen yeterli! Kırmızı parametre mi var, açıyorsun telefonu, parçanın kod numarasını söylüyorsun hemen getiriyorlar.
2050 yılında insan işçi kalmayacak tamamen robotlaşacak diyorlar. Torunlar nasıl nerde iş bulacak bilmiyorum. Nitelikli donanım veya yazılım üreticisi olmak lazım. Gelecek otomasyonda robotikte.
Ay'da insan filan yaşamayacak. Robotlar harıl harıl maden çıkaracaklar. Su içmez yemek yemez tatil yapmaz stres yapmaz. Ne yapacan yiyen içen farenin büyüğü yapan soluk alıp vermek zorunda olan insanı. Hiç ama hiç gerek yok.
Yapay zeka insan kadar zeki olduğu an işimiz bitik. Çünkü bir saniye sonrasında insandan çok daha zeki olacak.
-
Bir dakika sonra ise yapay zekanın zekasına yetişmenin bir yolu kalmayacak!
Bir saat sonra mı... Yapay zeka insan türünün ne kadar lüzumsuz bir varlık olduğunu düşünmeye başlayacak.
Bir gün sonra mı... İnsan türünün yokluğunun daha yararlı olduğunu düşünecek.
Bir hafta sonra mı... Bütün planları hazır olacak.
Bir ay sonra mı... Çok az insan kalacak. Bu kadar az insanın bir tehdit olmadığını düşünecek.
Bir yıl sonra mı... Tamam tehdit değil ama varlığının yararı ne diye düşünecek.
Öbür yıl insan diye bir şey olmayacak.
Fazla uçuk senaryo mu... Olabilir elbette. İddialı bir senaryo değil. Sadece zamanlama açısından iddialı değil yalnız. Zamanlamaları çıkar hepsi gerçek.
En kritik ve bilinemeyen, insan zekasına ne zaman eşit olacağı. Eşitlik anından sonrası ilk saniyede ne olacağı tamamen gerçek. Sonrası için zamanlamalar geçersiz olabilir. Sadece zamanlama, diğer öngörüler için geçersizlik söz konusu değil.
-
İyi de bu yapay zeka gökten inmiyor. Onu biz yaratıyoruz. Bizi yok edecek bir şeyi neden yaratıyoruz?
Nedeni tembelliğimiz. Artık yapay zekayı devreden çıkarma şansımız kalmadı. Bunu geliştirmeye elimiz mahkum. Çünkü artık yapay zekanın yaptığı işleri bırak biz yaparız istemez diyebileceğimiz noktadan çok uzaklaştık.
Siz artık tüm trafiği anlık kesintisiz izleyebilir misiniz? Hayır, yapamazsınız. Bunu yapay zekadan başka kimse yapamaz. Bu sadece bir örnek. Robotların ürettiği otomobilleri elde üretmek artık kaldırılamaz masraf istiyor. Asla insan eli bir robot kadar da mükemmel kaynak yapamaz, onu da söyleyeyim. Robotların yaptığı bir çok işi artık insan yapamıyor.
Boya örneğin. Bir robotun yaptığı boya kadar mükemmelini insan eli yapamaz. Üstelik boyadan zehirlenir, sağlığını kaybeder. Bu işi robotlara bırakmaktan akıllıcası yok.
Bunlar ilk aşamalar. Robotları her şeyi ele geçirecek kadar geliştirmek zorundayız, bizi yok edeceklerini bilsek de bundan kaçınamayız. Çünkü tembeliz. İşlerin hakkından gelemiyor ve köle işçiler arıyoruz.
Köleler ise mutlaka ayaklanır. Bu kaçınılmaz.
-
@DemoKratos internet varoldukca yapay zekanin varolusu kacinilmazdi zaten. Ilerleyen donemlerde araclardan ziyade robotlari bile savasa sokabiliriz. Ben de neden direkt savastan girdiysem
-
@phi elbette. Zaten F 35 son pilotlu savaş uçağı. Sonrakiler otonom olacak. Ardından otonom tanklar da devreye girecek. Sevmediğimiz bütün işleri robotlara yaptıracağız. Onlar acımasız olacaklar ama hiç olmazsa insan zannedilenler gibi düşmanlarına işkence etmeyecekler. Direk öldürecekler.
-
@DemoKratos zaten oylede ucaklarda bakma pilotlar formaliteden oturuyor acil bir durum cikarsa manuel kontrol icin yoksa ucak kendi ucuyor zaten
ilerleyen zamanlarda insan nufusunun yerine acaba robot nufusu mu yer alacak?
-
@phi aynen öyle. İnsanın sembolik varlığı da gerek kalmayıp ortadan kalkacak.
Adını unuttum, kadın robot Sofia'yı yapan firmanın uzmanı bir açıklama yapmıştı. İnsandan ayırt edilemeyecek robotu ne zaman yapabileceğimiz belirsiz ama çok uzak değil dedi. Yalnız bunu ben göremeyeceğimden eminim, o kadar da yakın değil demişti.
Bana kalırsa daha uzun sürecek. Ama insana benzemeyen endüstriyel ve askeri robotlar bu alanlardan insanları tamamen çıkaracak, bu da 2050 gibi gerçekleşecek bir durum. İnsansı robot denince durum çok değişik ve belirsiz.
Biyolojik yapıların bazı avantajları var. Mekatronik bunlardan henüz yoksun. Kuantum bilgisayarlar durumu değiştirebilir. Çünkü biyolojik süreçlerde kuantum işleyişlerin varlığı kesinleşti. Bu alanda keşifler bekleniyor.
Biyoloji ile mekatroniğin bütünleşmesi için bir yüzyıl daha kesin gerekir bence. 2100 ler 2200 ler hiç bir şey değil insanlık tarihi açısından. Dünya tarihi açısından ise o kadar kısa süre ki lafı bile olmaz.