Dünyanın dört bir yanından yaratılış mitleri...
-
@kâfir-imam
Zamanında kaynakları eklemeyi unutmuşum. Tekrar aynı konuya iliştirmeye başlayınca eksik olduĝunu gördüm. -
@kereste, içinde söyledi: Dünyanın dört bir yanından yaratılış mitleri...
@kâfir-imam
Zamanında kaynakları eklemeyi unutmuşum. Tekrar aynı konuya iliştirmeye başlayınca eksik olduĝunu gördüm.Teşekkürler şimdi aklına gelmesi de iyi birşey
-
Batı ve Kuzey Doğu Afrika: Dogon kabilesinin yaratılış miti
Kadınların gökyüzündeki yıldızları topladığı ve onları çocuklarına verdikleri bir zaman vardı. Küçük toprak parçalarından yıldızları yapıp onları uzaya fırlatan, tek ve büyük tanrı Amma idi. Amma, ayrıca ayı ve güneşi de topraktan yaptı.
Güneş, kor haline gelene kadar ısıtılmış ve kırmızı bakırdan kalaylanmış bir tencere idi. Ay o kadar çok ısıtılmadı ve beyaz bakırdan kalaylandı.
Afrıkalılar güneşin ışıgĝndan ve Avrupalılar ayın ışığından gönderildiler.
Amma bir parça balçığı uzaya fırlattı. Orada kuzeyi yukarda, güneyi aşağıda, batıda ve doğuda kolları olan, uzanmış bir canlıyı andıran bir vücut meydana geldi. Yeryüzü düz bir şekilde yayılmış vaziyette onun sırtında duruyordu ve dişi idi.
Ortasında karınca yuvasını andıran cincel organı vardı. Kilitoris ise bir termit yuvasıydı. Amma yalnızdı ve bu dişi varlığı arzuluyordu. Yeryüzüne yaklaştığında, termit yuvası erkeksi bir şekilde yükseldi ve karınca yuvasının girişini kapattı.
Güçlü cinsel arzusunu gidermek için termit yuvasını darmadağın etti ve yeryüzüyle cinsel ilişkide bulundu.
Ancak Amma doğanın tabiatını termit yuvasını darmağın ederek bozduğu için, bu birleşmenin çocukları umduğu ikizler değildi, bilakis problemlerin sembolü olan çakal idi. Yine de Amma yeni eşiyle cinsel ilişkiye devam etti ve onu hayatın tohumu olan su ile doldurduktan sonra, yeryüzü uzun zamandır beklenen ikizleri doğurdu.
Vücutları baştan bele kadar insansı, aşağısı ise yılandı. İnsan gözleri gibi açık olan kırmızı yılan gözleri ve çatal dilleri vardı. Gevşek kolları vardı ve vücutları su ve bereketi temsil eden yeşil tüylerden kaplıydı.
Amma´nın bu Nummo adlı çocuklarda babalarının özü vardı ve onun yanına yukarıya gittiler. O, onlara bilmeleri gereken herşeyi öğretti.
İkizler, Amma´nın özü için muntazam bir kaptı. Yeryüzünün birincil yaşam kaynağı olan sudan doğmuş olup, bugüne kadar bütün karasularda bulunuyorlar; okyanustan tutun, insanların bir gıdım içtiği suya kadar.
-
Kuzey Sumatra´daki Batak kabilesinin miti
Mula Jadi Na Bolon ilk tanrıydı. O yukarı, orta ve aşağı yerin biçimine büründü. Bu biçim, evrenin üç bölümünü birbirine bağlayan bir yeryüzü ağacı şeklinde yeryüzünün merkezi olarak temsil ediliyordu.
Bir kuş bu yeryüzü ağacında yumurtlayınca üçlü ortaya çıkar. Batara Guru yukarıda, Soripada ortada ve Mangalabulan aşağıda hüküm sürer.
İnsansı varlıklar şu şekilde yeryüzüne gelirler: Batara Guru´nun kızı Sorbayati, Magalabulan´ın oğlu Raja Odap-Odap´la nişanlandırılır. Ama Raja Odap-Odap , Sorbayati´nin küçük kız kardeşi olan Si Boru Deak Prerujar´i beğenince, Sorbayati bir dans merasiminde evin damından aşağıya atlar. Cesedi bambu ve kamış olur.
Ancak Si Boru Deak Prerujar amfibimsi Raja Odap-Odap´ı istemiyordu ve sonunda orta yerin denizine kaçmayı başardı. Orada yılan Naga Podoha´nın sırtında yeryüzünü yarattı. Sonra Raja Odap-Odap insan şekline dönüşünce, onunla evlenmeye razı oldu.
Bu çift ilk insansı varlıklar olan Si Raja lhat Manisia ve Si Boru lhat Manisia adlı ikizleri yarattılar. Sayısız çocuklarından birisi Si Raja Batak´tı.
Batak´ların ilki.
-
Avusturalya: Aborjinlerin rüya zaman mitleri
Yukarısı gökyüzüydü ve așağısı yeryüzüydü.
Hiçkimse gökyüzünü ve yeryüzünü ve Altjira´yı yapmamıștı.
Varlardı ve varlar.Büyük gökyüzü, büyük yeryüzü , büyük ve bilge Altjira.
"Altjira, rüyada bize konuș!"Gökyüzü boștu ve orada sadece Altjira´nın bir tane kamp yeri vardı.
Yeryüzü boștu, üzerinde sadece tuzlu su vardı.Büyük Altjira´nın ayakları Emu kușuna benziyordu.
Saçları uzundu ve güneș kadını gibi sarıșındı ve omuzlarından sarkıyordu.Teni kırmızıydı, kırmızı papağanın tüyleri gibi.
Beyaz bir bant alnını süslüyordu ve orta yerini insan saçından bir kemer çevreliyordu.Altjira gökyüzünde dolașıyordu, çünkü burası kendi diyarıydı.
Altjira ağaçların altında yürüyordu, çünkü bunlar kendi diyarında yetișiyordu.Altjira insanları yarattı, bu yüzden onu kalbimizde tașıyoruz.
O insanları yarattı, ancak sonra onları göz önünden kaybetti.Sadece rüyada onunla konușabiliriz.
"Altjira, rüyada bize konuș!" -
Kuzey Amerika: Michigan gölü civarında yașayan Sioux kabilesinin yaradılıș miti
Bilinçlendiğinde, babamızın nerede oturduğu ve tam olarak ne olduğu meçhuldu.
Ağlamaya bașladı ve göz yașları çok aktı.
Ama fazla uzun düșünmedi, hiçbir șey görmüyordu ki ve hiçlik her yerde vardı.Nihayet oturduğu tahtından bir șey aldı ve ondan yeryüzünü yaptı.
Sonra tahtının altındaki yeryüzünü kendisinden uzaklaștırdı ve yarattığını incelediğinde, o dünyamıza benzedi.
Üzerinde hiç birșey yetișmiyordu ve tamamen çıplaktı.Rahat durmuyordu ve kendi ekseni etrafında dairesel bir șekilde dönüp duruyordu.
Aniden düșündü :"Bir șey yaparsam, rahat edecek."
Böylece onun için saçlar ve örtü yarattı. Yeryüzünde otları olușturmak için tahtından bitkileri aldı ve onları yeryüzüne doğru gönderdi.Bunu yaptı ve yarattığını izledi. Bu ise hâlâ rahat durmuyordu ve hareket etmeye devam ediyordu.
"Bu yoldan bir kere daha deneyeceğim." diye düșündü.
Bir ağaç aldı ve yeryüzüne doğru gönderdi ve yarattığını yine izlediğinde, o hâlâ dairesel dönüyordu.Böylece 4 adam (kardeș) gönderdi; birini doğuya, birini batıya, birini güneye ve birini de kuzeye yerleștirdi.
Ve yarattığına yine bir baktı. Bu hâlen dönüyordu.
"Belki șu eylemden sonra duracak." diye düșündü.
Bunun üzerine su ruhları denilen varlıkları yarattı ve yeryüzünün altındaki yeri onlara tahsis etti.Bu nedenle onlara son ada deniyor.
Ardından bir diși ruhunu parçalayıp yeryüzünün her yerine dağıttı; onlardan tașlar oluștu.
Nihayet yarattığına doğru așağıya baktı ve sonunda dünyanın durduğunu farketti. -
Daha sırada sayısız mitler, efsaneler olmasına rağmen konuyu toparlayıp özet geçmek istiyorum. Belki birgün diĝer mitleri de yazarım. Mesela Asya ve Uzak Doĝu kökenli mitler içerik bakımından çok zengindir ve onlara henüz pek deĝinmedim.
Ancak korkarım ki günümüzün gençlerinin bu tür bilgilere olan ilgisi yok denecek kadar. Keza dindarlar için de aynısı söylenebilir; onlar da içine doĝdukları dinin ve kültürün dışına çıkma cesaretini gösteremiyorlar. Bu nedenle diĝer dinlere, mitlerine ve ritüellerine olan merakları pek yok. Ayrıca kutsal kitapların önemli bir bölümünü oluşturan mitlerin insan ürünü olduĝunu görmezden geliyorlar.
Dört bölümden oluşan özeti sırayla buraya iliştireceĝim:
- Yaratılış mitleri
- İlk varlık ve yaratılış
- İnsanın yaratılışı
- Yaratıcıya olan bağlantı
-
1. Yaratılış mitleri
Yaratılış mitlerinin dünyanın her diyarında, her kültürde ve her dinde olduğu, hepimizin malumu. Bu mitler yeryüzünün ve insanın yaratılışından bahseder. İlginç olan, dünyanın neresinde olursanız olun, yaratılış mitlerinin benzer motifleri içinde barındırıyor olması. Neredeyse her yerde kudretli bir varlık, kaostan veya hiçlikten bir kăinat yaratıyor.
Bilinen en eski yazılı yaratılış miti Sümer çivi yazıtlarında mevcuttur. Yaratılışın ilk anına Mısırlılar "Nun", Druidler "Arweyyn" derken, Budistler "boşluk", Lakota kızılderilileri "Hanhepi" der. Diğer kültürler, ilk anı ve başlangıcı karanlığa bandırılmış su veya sınırlandırılması mümkün olmayan biçimsiz bir kütle olarak tanımlarlar. Bu ilk kaosta yaratılış için gereken tüm ham maddeler bulunmaktadır. Japon mitlerine göre ilk başlarda yeryüzü ile gökyüzü (Izanagi ve Izanami) bir bütündü. Beraberce içinde tohumu barından ve bir yumurtaya benzeyen kaosu oluşturuyordu. O vakit erkeklik ve dişilik prensibi yoktu; başlangıç mükemmel bir birlikten meydana geliyordu.
Başlangıçtaki birliğin kırılması, yani yeryüzünün ve gökyüzünün birbirinden ayrılması, yaratılışın ilk perdesini oluşturur. Yumurta biçimindeki ilk an Çin´de, Hindistan´da, Endonezya´da, Polnezya´ya ve Afrika´daki mitlerde de bulunur. Sibirya ve Endonezya mitlerinde ise bir kuş biçiminde olan ulvi bir varlık sonradan yeryüzünün oluştuğu ilk sulara bir yumurta bırakmaktadır.
-
2. İlk varlık ve yaratılış
Mitlerde bahsi geçen ilk varlık çoğunlukla hep var ve bazen hiçlikten yükseliyor. Bir düzeni, bir kainatı, insanların sonradan yaşayacağı ve hayat yolunda ilerleyeceğı yeryüzünü yaratıyor.
Yaratıcı tanrı bazı yerlerde üçlü sahsiyet (Trimurti) olarak ortaya çıkar. Hindistan kökenli Rigveda´da bu üçlü sahsiyetin isimleri Brahma(Yaratıcı), Vishnu (Koruyucu) ve Shiva(Yok edici) olarak bilinir.
Söz veyahut sözün titreşimleri ile yaratılış da birçok kültürlerde karşımıza çıkar. Yuhanna İncilinde söyle yazar: "İlk anda söz vardı ve söz tanrının yanında idi ve tanrı söz idi. Her şey söz sayesinde meydana geldi. ......".
Sözü söyleyen, Tahiti´de Ta´aroa, Yeni Zelanda´lı Maori´lerde Io şöyle der: "Karanlık, ışıkla dolsun" ve ışık gözükür. "Işık, karanlığa bürünsün" ve ışık ile karanlık birbirini sarmalar.
Çoğu kere yaratıcı tanrının hep orada olduğundan ve çevresinin ise boş ve karanlık olduğundan bahsedilir. Etrafında hiçbir şey yoktur veya herşeyin olduğu ancak biçimsiz ve ışıksız bir hiçliğin, boşluğun tarifi yapılır. Bu boşluk bu nedenle karanlık olarak da adlandırılır. Varlığın bütün temeli ona atfedilir. Boşluktan ışık yaratılır.
Birçok yaratılış mitleri aynı zamanda yaratılış türküleridir. Kuzey Avrupa kökenli Völuspá, Edda şarkılarından tutun Güney Amerikalı Guarani kızılderililerin türkülerine kadar hemen her diyarda karşımıza çıkmışlardır.
-
3. İnsanın yaratılışı
Yaratılan insan sık sık topraktan biçimlendirilir ve yaratıcının nefesiyle canlandırılır.
Bu eylem İncil de şöyle geçer: "Jahwe, toprağın tozundan insanı oluşturdu ve hayat nefesini onun burnuna soludu; o, bu şekilde canlı bir mahluka dönüştü."
İslamın kutsal kitabında: "O ki, .... İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.... Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. ..."
Qumran yazıtlarında şöyle denir: "Ve O, Adem´i ve eşini yarattı, nefesiyle onu ayağa kaldırdı."
Kuzeydoğu Sibiryadaki Chukch´lular (maalesef Türkçesini bilmiyorum) şu şekilde bilir: "Yaratıcılar ellerine avuç dolusu toprağı alıp ona üflediler ve onu ot saçlı insanlara dönüştürdüler."
Benzerlerini Yeni Zelandalı Maori´lerde, Nijeryanın Güneybatısında yaşayan Yoruba´larda, Aztek´lerde, Arizonalı Hopi´lerde görmek mümkün.
Afrikalı Suaheli kabilesinin yaratılış mitine göre yaratılmış olan insani mahluk, söylenen söz sayesinde hayata gözlerini açar.
Yaratılış mitlerindeki yaratıcı tanrı, topraktan yaratılan insana akıl ve ruh verir. Winnebago kızılderililerine göre yaratıcı tanrı insana sırasıyla akıl, dil ve ruh verir. Ama ona nefesini üfledikten sonra o konuşabilmeye başlar.
Hopi´lerde çamurdan biçimlendirilen vücut, yaratılış şarkısı sayesinde hayat bulur.
Aztek´lerde insan, mısır ve tanrının kanından yaratılır ve burada da onu canlandırmak için ona nefes üflenir. Guetamala´daki Maya´larda da insan mısırdan yaratılır.
-
4. Yaratıcıya olan bağlantı
Bu şekilde yaratılan insanların etkili olabilmeleri için, yaratıcı tanrıya kadar giden sürekli bir bağın olmasına ihtiyaçları var bazı insanların. Bu bağ birçok dinlerde ve inançlarda gözlemlenen dinsel veya ruhsal ritüeller sayesinde kurulmaktadır.
Günümüzde icra edilen ritüellerden bazıları şunlar:
- Kurban ritüeli
- Bireysel veya ibadethanelerde toplu halde yapılan ibadetler
- Kutsal yer veya mekanlara yapılan ziyaretler
Bunun yanında Kuzey Cermenlerin kutsal ağacı olsun, Mikronezyadaki "Ataların ağacı" olsun, Sioux kızılderililerin güneş dansındaki Güneş Ağacı olsun veya Avusturalya yerlilerinin kutsal sırığı olan Kauwa-auwa olsun... Bunların üzerinden tanrı ile kutsal bağın kurulabildiğine inanılan ve bölgesel olarak çok farklı yerler var.
Kosmik bağın kutsal bir sırıkta vücut bulmuş halini Melanezya´da, Endonezya´da, Kuzey ve Güney Amerika´da da görmek mümkün. Kuzey ve Orta Asya´da ise şamanların bir ağaç veyahut bir sırık sayesinde gökyüzüne tırmandıklarına inanılır.
-