Skip to content
  • 0 Oy
    4 İleti
    153 Bakış
    D

    Uçamıyor oluşum, uzaya çıkamıyor oluşum, bir de kuantum dolanıklıktan kuşku duymam.

  • 2 Oy
    8 İleti
    224 Bakış
    K

    Kelim, sağırım, solağım, şen şakrak birisiyim...daha sayayım mı?!😀

    Yoksa bunlar eksiklik sayılmıyor mu?!

    Şaka bir yana...
    Hep şuna aldanıyoruz: Dünya hep bizim etrafımızda dönüyor.
    Bunun verdiği gazla, dünyaları yaratacağımızı zannediyoruz. Halbuki bizim bireysel olarak yaşayıp yaşamadığımızın hiçbir kıymeti yok aslında.

  • 0 Oy
    10 İleti
    286 Bakış
    D

    @bagimsizkoala, içinde söyledi: Sizi Farklı Kıldığını Düşündüğünüz Bir Özelliğiniz Var Mı ?

    @Struma bana iyi gelmeyen kişilerden anında uzaklaşmam sanırım. Buz gibi olur ve umrumda olmaz. Yani bir anda sevgim hiç yokmuş gibi olabiliyorum.

    Bu önemli bir konu. Psikologlar size negatiflik bulaştıran kişilerden uzak durun diyorlar. Belki onun da yardıma ihtiyacı var, pozitiflik aşılayan bir dosta ihtiyacı var ama sen ona pozitif vermeye çalışırken o sana sürekli negatif gönderiyorsa ne yapabilirsin de? Kendini düşünmek lazım başta. Ona iyi geleyim diye onun sana kötü gelmesini göze almamak gerekiyor.

    En kötüsü suskun kalayım, kalbini kırmayayım, yazık onun da psikolojisi iyi değil yardımcı olayım demek. Sesini çıkarmadıkça negatifi habire verecektir. Uzak durmaktan başka çare yok.

  • 1 Oy
    15 İleti
    321 Bakış
    D

    Bence bisiklet insan türünün yaptığı en iyi icattır. Ne bilgisayar, ne uzay mekiği, ne uydu.

    Bir bisiklete atlar ve dünyayı dolaşır, hiç yakıt kullanmazsınız. Yok böyle bir icat. Hayatta hiç kimsem olmasa, yapayalnız bir adam olsam kesin bisikletle dünya turuna çıkar, nerede ölürsem orada kalırdım.

    Yanımda bir köpeğim olurdu. Hayatım boyunca kediler besledim, kaç kedim oldu sayamam. Bir kedi ordusu olurlar. Hayatımda sadece bir tek köpeğim oldu. Köpeğin sadakati bambaşkadır. Kedide işte bir tek bu eksiktir.

    Nerde köpeğim dinlenmek istedi, orada mola verirdim. Ben ne yersem o da onu yer, ben nerde yatarsam o da orada yatardı.

    Bağımsız, hiç kimseye karşı hiç bir sorumluluğu olmayan başına buyruk, canı ne istiyorsa onu yapan bir adam olmak isterdim doğrusu. Zaten de öyleydim, hiç kimse bana ne yaptığımı soramazdı. Hesap vereceğim hiç kimse yoktu. Ama bir kez bağlandın mı bir daha kurtuluş ancak ölüm ile.

    Sözümü tutamadığım olmamıştır. Ölüme kadar sözü verdiysem ölüme kadardır, sözden dönmek asla yok. Öyle alıp başımı gidemem söz verdiysem.

    Kedilerimi de ölüm bizi ayırıncaya kadar diye alırım. Şimdiye kadar hep kedilerin ölümü beni onlardan ayırdı. Bakalım son kedim hangisi olacak ve beni ondan benim ölümüm ayıracak merak etmiyor değilim.

    Kediler aynı benim gibi özgürlük düşkünüler ve özgüvenleri aşırı yüksek. Bu yüzden zaten kısa olan ömürlerini bile tamamlayamayabiliyorlar.

    Önceki kedilerimden aldığım derslerle şimdiki kedimin bütün risklerini önledim. Dışarı çıkmaz, istemez zaten çıkmak. Bütün balkonlar pencereler kedi güvenli. Onun yaşlanıp ölmesini istiyorum, kucağımda son nefesini vermeli. Ondan önce ölmezsem tabii.

    Onu sevgimle çok mu sıkıyorum diye endişe ediyorum ama çıkmayı gerçekten kendisi istemiyor. Ne zaman çıkarsam koşarak geri geliyor. Sürekli deniyorum, özgür bırakıyorum, gitmiyor. Kapıdan on metre uzaklaşmış değil.

    Onu bir kez uzun seyahate çıkardım, eve dönünceye kadar huzur bulmadı. Ama bin kilometre yol yaptı, beni eve hapsettin gün göstermedin diyemez. Gittiğim yerler çok güzel yerlerdi, istese orada kalırdı. Eve dönünceye kadar evi özlediğini açıkça söyledi. Ağzıyla değil, kedi dilini artık öğrendim. Birbirimizin ne dediğini anlarız. Aynı dili konuşmayız ama anlarız.