Allah ve illallah arasında sıkışmak
-
Bu ülkede okuma, araştırma ve sorgulama yok.
Bütün bildikleri, allah ve illahlahtan ibaret.
Olayları din ve hak arasına sıkıştırıp akıllarınca prof kesiliyorlar.
Bu yüzden bir kişiye, bir kuruma, bir savaşa veya herhangibir olaya reel görüş belirtemiyorlar.
Haliyle bu da ülkenin ekonomisinden teknolojisine varana kadar olumsuz yansıyor.
Zengin kaynaklara sahip olduğumuz halde yetmiş yıldır ambargo altında olan Küba'dan birçok konuda daha gerideysek ki, öyleyiz, o halde ülkenin durumu bizzat halkın bilinç düzeyinin yansımasıdır.
Gerçi Türkiye'de yirmi yıldır BOP projesinin ambargosu altında ama bu ambargoyu yiyen ve yemekten mutlu olan yine halkın kendisidir.
İşte savaşlar bu yüzden allah ve illahlah arasından çıkıp gerçek hüviyetine kavuşamıyor.
Oysa savaşların ne için yapıldığı çok basit.
Güçlülerin zayıfları ezmesi ve malına, canına, toprağına el koymasıdır.
Dünyadaki bütün savaşlar ABD'nin çıkarı ve İsrail'in genişlemesi için yapılır.
Yani burada din, milliyetçilik veya insanlık sadece birer bahanedir, aslolan güçlülerin çıkarıdır.
Örneğin Filistinliler toprağını sattı veya satmadı, değişen birşey olmayacak, elli yıldır yine saldırı altında olacaktı.
Yani olay hak, hukuk, din veya insanlık olayı değil, temelde güçlülerin çıkarına dayanır.
Artık eskisi gibi herşey sadece fiili savaşla olmuyor, daha ziyade güçlülerin uyguladığı projelerle işler yürütülüyor.
FKÖ örgütünü yok etmesi için Hamas'ı kuran ve besleyen bugün Hamas ile savaşan İsrail'dir.
Esad İsrail'in emirlerini yerine getirmediği için Suriye'ye saldıran bütün örgütler bizzat ABD ve İsrail tarafından kuruldu.
Halkın dernek ve sivil toplum örgütleriyle etkisizleşmesi için Türkiye'deki bütün sivil toplum örgütleri AB'den beslenir.
ABD, AB çıkarına çalışmayan hiçbir siyasi parti bu ülkede faal olamaz, meclise giremez, mecliste aksi temsilde bulunamaz.
Hiçbir basın, yayın veya herhangibir etkinlik ABD, AB çıkarına aykırı yazamaz, program yapamaz, yorumda dahi bulunamaz.
Dini örgütler, dini vakıflar ABD, AB çıkarını koruyup, kollamakla görevlidirler, aksi halde yaşamları sona erer. Örneğin, Atatürk'ü savunamazlar, kurtuluş savaşını Atatürksüz bir çizgiye getirirler.
Bütün bu savaşlar ve projeler hep ABD, AB, AB'den ayrılan İngiltere ve İsrail'in çıkarı için yapılır.
Yani burada isimler önemli değil, zamana göre güçlü her kimse dünyadaki olaylar da onun çizgisine göre yürütülür.
Dolayısıyla olayları din, milliyetçilik, hak, hukuk ve insanlık üzerinden yorumlamak yanıltıcıdır. Çünkü bütün olaylar dünyaya eğemen olan güçlülerin çıkarına dayanır.
Daha başka ifadeyle, söz konusu güçlünün çıkarıysa gerisi teferruatır.
Bu yüzdendir ki, bugünün güçlüleri potansiyel güç olan Çin, Rusya gibi ülkelerin önünü kesmek için her yolu deniyorlar.
Tayvan'ın Çin'e, Ukrayna'nın Rusya'ya ve İsrail'in Orta Doğu'ya karşı desteklenmesinin ve beslenmesinin nedeni budur.
Afrika ülkelerinin sürekli çatışma içine sokulması, Pakistan/Hindistan sürtüşmesi, Kore ülkelerinin birleşmesinin engellenmesi, Türkiye ile Yunanintan'ın düşman olarak sürdürülmesi ve bütün ülkelerin komşularıyla kavgalı hale getirilmesinin nedeni hep aynıdır, ABD, AB, İsrail çıkarlarıdır.
Ülkeler ne kadar bölünürse o kadar çatışma ve o kadar zayıflama demektir.
Türkiye'de bundan nasibini alarak, sorgulamayan, ümmetçi ve güçlülerin çıkarına riayet eden bir ülke haline getirildi.
Gerçi Türkiye'nin ülkelik durumu da kalmadı. Sığınmacı bahanesiyle işgal edilerek ve taşınmazların yabancılara sürekli satılmasıyla milli bir devletten koparıldı.
Tarım ve hayvancılığın bitirilerek, buğdayın savaşta olan Ukrayna'dan karşılanması bile tek başına herşeyi ifade eder.
Lakin bu ülkede ifadeyi anlayacak çok kişi kalmadı. Zira başta da dediğim gibi artık herşey allah ve illallah arasına sıkıştı.