Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
-
Sanki her şeyi etkilen ,her şeyin içinde yani kainat ve içinde ne kadar canlı varsa hepsi ses olmazsa olmaz gibiler. Yanılıyor muyum ?
-
@Efruhte, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
Kur'an'a uyan bir Müslümanlık olamadı malasef
Ama olmuyor işte o zaman da. Birisi sıkı sosyalistim dese ama Karl Marx'ın Das Kapital kitabında ne yazdığı hakkında hiçbir fikri olmasa olur mu?
Muslimler recmi savunuyorlar, ama Kuran'da recm olmadığını bilmiyorlar. Kuran'da sopa vardır. Muslimler "yok olmaz Allahımız bilememiş biz daha iyi biliriz" diyorlar. Ama yani bu nasıl oluyor?
Bu kadar bilinçsiz bir toplum olur mu?Bakıyorsun Muslimler Kuran'da Yahudilerin yapmakla eleştirildikleri ne varsa hepsini yapıyorlar. Okuyup "yaaa ama biz bu yazanların aynısını yapıyoruz bir de Yahudileri sevmiyoruz, biz de olmuşuz Yahudi!" demiyorlar, diyemiyorlar.
-
@Efruhte, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
Felsefe ruh için ne der? Darwinizmin ruha bakisi nasıldır ?
Teşekkürler
Felsefeyle Darwinizm prostatla bal kabağı gibi. İkisinin bağı yok.
Felsefe bir genelleme değildir ve felsefe şunu der denemez. Felsefe bir kurum ya da kurumsal örgüt değildir, bireylerin edimidir. -
Ruh var yok tartışmaları kısırdır, bir kere ruh nedir? İkincisi taraflar uzlaşamaz. Var diyenler vardır yok diyenler vardır. Konu teoloji düzleminin dışına çekilse bile uzlaşı bulunamıyor. Sonuçta düz dünya tartışması gibi tarafların boğuşması dışında meyve vermiyor.
-
Belki de; özne/kişi/benlik madde ve bilinç/bilinçlilik materyal bölümlemeleri ve ayrımsaması hata. Bireysel düzeyde fikirler ya da kavrayışlarımız olabilir, edinebiliriz, aktarabiliriz, açıklayabiliriz. Diğerlerinin farklı fikirleri olabilir. Sonuçta bir uzlaşı arandığında bir boğuşma başlıyor. Kurumsal fikriler her anlamda zararlı (serbest düşünce/edim dışı) ve topluluk fikirleri/kanaatleri verilmiş benimsetilmiş şeyler ve bu anlamda bilgisel/bilişsel toksisite diz boyu..
Dinsel/teolojik fikirlerde ve diğeri sanılan da resmi kurumsal topluluk fikridir ve bağımsız fikirler bağımsızdır. Felsefe diye bir varlığın ortak fikri yoktur. Bireylerin bağımsız fikirleri ya da düşünce dünyalarını işaretler. Felsefe adını böyle kullanmamayı öneriyorum. Din, bilim ,darwinizm vb bir kurum, kamp ya da ideoloji gibi. Bu uygun değil.
-
@ictenlik fikrimiz hür değil ki kaleminiz hürriyet sunsun.
Hür fikir yok . Her birimizin fikri bağımlı. Her ne kadar bağımsız desek de sonuçta etkilendigimiz ya da olması gerekenmis gibi düşündüğümüz fikirlerin esiriyiz her birimiz.
Felsefe yaparken bile daha önce yaşamış filozofların fikirleri ağır basar onların fikirleri üzerine fikir eklemek ya da karşı bir fikri savunmak sucmus gibi algılanır. -
Özneyle maddeyi bölmek hata. Özneyle maddeyi ayırmak hata ve bilinçle maddeyi/materyali ayrımsamak hata. Her ikisi de aynıdır. Biri diğerini öncelemez ya da tam aynı şey. Ruha madde maddeye ruh dendiğini düşünelim. Farketmiyor.
Şimdi, teolojik, ezoterik, sprituel ya da ne denmesi gerekiyorsa o tip ruh fikrileri tartıştığımızda farklı bir yapılanma bulurduk. Bu taraf, öbür taraf, bedene bağlantı. Yine bu da parçalı olacaktı ve kopuk halkalar var.
Mesela Budizmi ya da uzakdoğu felsefesini tartışsaydık bir şey ortaya koyardık. Brahman var, atman var yeniden doğuşlarla çevriliyoruz, Brahman herşeydir ondan geliyoruz ya da aslında sadece brahman var ve onun görümlemeleriyiz gibi ama aynı zamanda insan olana kadar materyaliz, suyuz, havayız, hayvanız gibi.Monoteizmi tuttuğumuzda tek bir kerelik birden insan olan yaşam, bir kerelik ölüm ve sonsuz diğer taraf ve ruh, bunu bize x verdi. Bağlantılar kopuktur, yapılanma tam ya da açık değildir. x icad edilmiştir ya da varsayımdır, serbest düşünsel bir ürün ya da yapılanma değil toplumsal tahakkümden ibaret. Bu yapılanma dışında serbest ontoloji çalışma ve bu aralıkta ruh, bilinç, bilinçlilik arayışlarına ve tanımlarına açılmalıyız. Teolojik ürünü felsefeyle kıyaslamaya ya da gözleştirmeye gerek yok.
-
@Efruhte, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
@ictenlik fikrimiz hür değil ki kaleminiz hürriyet sunsun.
Hür fikir yok . Her birimizin fikri bağımlı. Her ne kadar bağımsız desek de sonuçta etkilendigimiz ya da olması gerekenmis gibi düşündüğümüz fikirlerin esiriyiz her birimiz.
Felsefe yaparken bile daha önce yaşamış filozofların fikirleri ağır basar onların fikirleri üzerine fikir eklemek ya da karşı bir fikri savunmak sucmus gibi algılanır.Fikrimiz hür değil tutsak ya da her neyse neyi tartışıyoruz?
Kalemim hürriyet sunmuyorsa kalemim tutsaklık sunuyor mu? Tutsakların tutsaklığını mı sınıyorsun?
Hür fikir yoksa neyi arıyorsun, neyi soruyorsun_?
Felsefe yaparkenden ziyade felsefe bireyin özgür düşün süreci ve birey düşünürken, irdelerken araştırırken ve kavrarken bir şey ağır basmalı değil ama tabi ki toplumsal alandaki bilgi dağarcığı gözden geçirilir ve ön veridir ve özgür düşünceyle, bireyin kendi imbiğiyle değerlendirilir. Ev yapan usta ya da mimarı düşünelim. Bir şeyler öğrenir bir temel alır ama serbest üretir.
Benim demek istediğim şu. Ruh fikrine karşı bir toplulukla bunu tartışma Galatasaray Fenerbahçe maçı gibi olur. Herkes yerinde, pozisyonunda kalır ve kaleyi korur.
-
Felsefe deyince ruh/tin/öz/töz vb fikir ve açıklamalara sahip düşünür de bulunur, olmayan da bulunur.
-
Kişisel fikir
Bize ruh var mı diye sorduran şey ruh madde bölümlemesi, bu bölümlemeyi ortaya koyma. Ruh ve madde ayrımı koyma tanıma. Buna neden ihtiyaç duyduk? Bunu neden ortaya koyduk? Bunu ortaya kim attı? Bu bölümlemeyi ortaya koyan kim ve ne? neden?
Ontolojik arayış, varlığı anlamlandırma ihtiyacı/istenci, ölümsüzlük arayışı, kendini arayış, kendini tanımlama ihtiyacı, ölümün tanımsız ve belirsizliği, dünyada insansal fikirsel ayrılık ve çatışmalarımız toplumsal kamp kutuplaşma ve fikirsel ayrılıklarımız var, teolojik fikirler diğerlerine uymadığında vb. süreçler değil mi?
Serbestçe düşünmeliyiz, açılmalıyız, bilgi toplamalıyız, kişisel eleğimize almalıyız ve kendi cevaplarımız ,içsel vicdanımız, içsel alanımız orada ne oluyorsa o bizim kişisel kavrayış alanımız ve o bizim alanımız ve bunun diğerleriyle uzlaşması önemli değil ki dil çolak bir araçtır.
Şimdi ruh madde, tanrı insan ,yaratmış yaratılmış gibi bölümlemeler ortaya koymayan fikri ve felsefeler de var. Ruh vardır yoktur gibi bir tartışmanın bile doğmayacağı ya da önemi olmayacağı düşünce biçimleri de var. Bir karşı alana yöneldiğimizde felsefe karşımız değil ve felsefe bize karşı değil. Bir topluluğa ve topluluk fikrine yöneldiğimizde o felsefe değil. Felsefe bireysel alanımız gibi. Felsefe ortak fikrilerin ya da bir grubun yönetiminde değildir, felsefe kimsenin tahakkümünde değildir.
-
Şöyle düşünelim. Maddenin sıvı, katı, gaz hali vardır.
Benim gibi biri düşündüğünde (var)olanın ağaç, kuş, insan, su şu bu hali vardır.
ya da maddenin katı ve antikatı hali vardır
ya da maddenin madde ve ruh hali vardır
ya da ruhun antikatı ve katı hali vardır
ya da ruhun ruh ve madde hali vardır
farketmez, farketmiyor.
Ruh vardır yoktur var mıdır yok mudur tartışması yapaydır. Olan olandır, olduğu gibidir ve neyse odur. Adlandırma çalışmaları, dilsel yapılandırma çalışmaları ya da bu anlamda iletişim, uyum, uyuşum ve uzlaşı çalışması yapaydır, bireyin kavrayışı önemdir. Ben tüm varoluşu ve varolanı bütünlük içinde görüp adlandırdığımda ve (bölmediğimde) kendimi içkin aynılık olarak aldığımda ne fark var?Bireyin özgün kavrayışı. Bura önemli/değerli alandır, toplumsal tahakküm değil. İsteyen gökte tanrı hayal eder ,isteyen doğurgan tanrıça, isteyen brahman adında bir bütünlük ve ondan yansıyan insansılık ve diğer her şey ya da başka ama en özgün ve en özgür hali, en kişiye ait hali, bu önemli.
İnanç diyeceksekte inanç budur. İnanç toplumun verdiği sunduğu bir trahakküm değil ya da tahakküm alanı değil. Bireyin saf alanı. Ortak inançlar. Bunlar inanç değil. Toplu kabuller ve bu kadar. Bireysel vicdanlar hürriyeti işaretlediğinde gerçek inanç belirir. Birilerimiz ruh bulur ve ya da o adı verir, diğeri materyaldik der önemli de değil yaşam karşısındaki pozisyon değişmez. İnsan onu bir arada yaşatan uygun yasalar bulduğunda bu en uygunu ve ruh demekte madde demekte uzlaşamayabiliriz ama bu bizi bölmemeli. Önemli olan budur.Ölümü anlamlandırmaya gelince; kendimizi bölmeyince ölüm doğum kalmaz, ayrılıkta kalmaz, gayrılıkta kalmaz.
Tanrı insan bölmesindeki ruh bölmesi başka bir şeydir ve varolan/varlık yapılandırması içindeki madde ruh/öz/töz bölmesi başka bir şeydir.. Yani varolanı ruh madde, bilinç madde diye böldük diyelim. Bölebiliriz. Hem ruha aitsek/sahipsek tanrıya ait/sahip değiliz yine de ruh varolanındır/benimdir. O adlı üçüncü şahsın değil. O halde tanrının değil ruhun çocuğuyum derim. Ruh/bilinç demek bizi tanrıdan, tanrı demekten özgürleştirecekse ve bizleştirecekse/birleştirecekse evet var ya da varolmalı. Diğer durumda onaylamıyorum.
-
Varoluş okyanusun varlığı gibidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Bu hem bütünlük hem parçalılık hem ruh hem diğeridir. Aynı şey. Bölünemez ve koparılamaz. Ben bölümlemesinin izafi oluşu gibi ruh madde ayrımsaması izafi perspektif dışında izafidir.
Ben ayrımsaması izafidir. Kişisel bir mülkiyeti, özü tözü bölemezsin. İzafiyet dışında bir ruh tartışmasına gerek yok.
Ben demek, ben buyum demek ? Kendini mülkiyetliyemezsin. Beni bir mülk gibi varoluştan çalarak bana ait kılamazsın. -
@Efruhte, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
Felsefe ruh için ne der?
TeşekkürlerFelsefe mi?
Bir deneyelim..
Tanrıyı çıkaranla ruh demekte uzlaşabilirim. Tanrıyı aradan çıkaranla ruh demekte uzlaşabilirim. Tanrı gibi bir üçüncü ya da ikinci ya da üst öte dış güç özne (kendi varlığımla beni dolaylıma ,kendime sahiplik ve aitliğimi bölme, özgürlüğümü gayırma dışında ve) kullanmadan ortak aidiyet/mülkiyet benimseyenle ruh demekte uzlaşabilirdik. Varoluş ortağın ortak mülkiyetindeki ve hiçkimse sahibi değil ya da herkes ortak sahibi olduğunda uzlaşabilirdik.
Orada ruh demek. İsteyen bana ruh desin ben ona daha çok ruh derim.
Tanrıyla ruh getirildiğinde bana uymuyor.
ya da tanrıyı benimle ve kendiyle ya da tüm varolanla ayrıştırmadan tam birleştirenle ve tam aynılaştıranla da ruh demekte uzlaşabilirim. Böylesi bir ruhta uzlaşabilirim ya da bununla çatışmazdım ve çelişmezdim.Tanrının bana böldüğü şey değildir ruh, benim olandır ruh ve herkesin ve tüm herkesin ve tüm varoluşun da ortak ve ortağı olandır ruh.
Tanrının verdiği değil tanrının bana verdiği değildir ruh, ben artıkçı değilim. Ruh benimse benimdir ruh. Böylesi ruh varsa var.
Tanrı adından, tanrı deyi şeyden bana gelmiş ruh tanımıyorum.
Benim burada felsefe bunu der. Onun orada neyi derse der.
Tanrıyla arama set çekme, tanrıyla bana set çekme, tanrıyla voroluşuma set çekme, ruhumla ruhumla benimle bana, varoluşumla arama set çekme. Bana uymuyor. Diğer durumda uygun.
Ruh benimse var. Tek sahibi bensem var, tüm hepimiz ortak sahipsek var, tanrı diye adında bir sahip üst iye varsa ruh muh yok.
Teşekkürler ve ben teşekkür ederim.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
Bakıyorsun Muslimler Kuran'da Yahudilerin yapmakla eleştirildikleri ne varsa hepsini yapıyorlar. Okuyup "yaaa ama biz bu yazanların aynısını yapıyoruz bir de Yahudileri sevmiyoruz, biz de olmuşuz Yahudi!" demiyorlar, diyemiyorlar.
Yazdığınızda haklılık payı var ama hakiki mümin olarak yaşayanlar da var. Kurunun yanında yaş olanda yanmasın
-
@ictenlik emeğiniz için teşekkür ederim dolu dolu yazilardi . Hepsinde katıldığım hususlar vardı.
-
Her zaman olduğu gibi insanlar kendi icatları olan bazı kavramlara gereğinden fazla anlam yüklemeye çalışıyor, çünkü bilim açısından henüz %100 açıklaması olmayan şeylerde kafa yoranların sayısı elbette çok olur. Bu gayet normal ve anlaşılır bir durum, çünkü insanlar meraklıdır; bilmek ister. Bilemeyince veya açıklayamayınca topu taça atıp metafiziksel şeylere yönelir ki en kolay yol bu olduğu içindir. Bunu yapanlar olduğu gibi, yapmayanlar da vardır elbette. Zaten dinlerin oluşma ve tanrıların icat edilmesinin temeli bilinmezlikte yatar.
Ruh kavramı da bunlardan birisi. 1 milyon kişiye sorsanız, o kadar sayıda farklı bir yorum alırsınız. Çünkü beynimizin çalışması hakkında epeyi yol katedilmesine rağmen, %100 nasıl çalıştığını henüz çözemedik. Bu bir zaman meselesi sadece. Unutulmaması gereken bir nokta daha var. Vücudumuzun en kompleks organı beynimizdir. Milyarlarca gri hüclerden ve bunları birbirine bağlayan en az o kadar sayıda ve hatta daha fazlasıyla nöron ağlarından oluşuyor. Bu nedenle beyin hususunda henüz yolun başındayız denilebilir ve muhtemelen 100-150 sene içerisinde gizemini büyük ölçüde kaybedecektir.
Ha evet; felsefe kendi başına bir şey ifade etmez, yol vermez, yön vermez. Bireysel insanların düşünceleri fesefeyi yaratır. Hal böyle olunca insan sayısı kadar bakış açısı oluşabilir, çünkü bilim henüz nihayi sonucu açıklamamıştır.
Keza sonuç belli de olsa işin içinde insan olunca farklı diyarlara meyillenenler oluyordur ve olacaktır elbette. Bunun yegane sebebi kendi farkındalığının farkına varmasında yatıyor.
Hasılı beynimiz bizleri daha uzun süre uğraştıracak gibi görünüyor.
-
ruh, karmaşık sinir sisteminin algı, yorum, değerlendirme ve edime dönüştürme süreçlerinin toplamıdır; ait olduğu sinir dokusu ile birlikte vardır ve onu asla terk edemez; öz ve biçim gibi...canlının yaşamaya dair dürtüsü, arzusu ruhu ait olduğu dokudan ayırarak yaşatma eğilimi taşır; nu nedenle ona/ruh-a ayrı bir kutsiyet bahşeder...bunu yaptıktan sonra ruh denilen şey ayrı bir kimlik kazanır ve insandan soyutlanarak boşlukta gezinir; hacimsizdir, şekli bile yoktur...madde ötesine taşmıştır ki artık "metafizik" denilen alandır söz konusu olan...
-
@Efruhte, içinde söyledi: Felsefe de Ruha Bakış Nasıldır ?
hakiki mümin olarak yaşayanlar da var.
Böyle bir şey mümkün değil. Çünkü İslam şeriattan soyutlanmasına izin vermeyen bir din. Şeriatı ise uygulamak tamamen olanaksız. Bunun yani hiçbir hükmü şunu bari uygulasak denilebilir nitelikte değil. Hepsi toptan komple kenara atılmak zorunda.
Hrist dini böyle değil. O şeriattan kendini tamamen sıyırmış kurtarmış durumda. Yehud dinine gelirsek o da şeriattan soyutlanmaya izin vermiyorsa da fanatik Yahudilerden başka bu kimsenin umrunda değil. Yahudilerin meşhur tarihsel umursamazlığı şeriatı devre dışı bırakıyor.
Yani şeriat sorunun çözemeyen bir İslam dini var.
-
Ruh konusuna dönersek, nejdet evren'in dediği gibi aslında sorun ruh söylemi değil, "ruh-u mücerret" iddiası. Yani ruhun bedenden bağımsız var olabildiği iddiası. Bu iddia temelsiz ve her yere çekilecek bir iddia olduğu için dikkate alınmaz. Böyle bir veri yok dinde bile iddiası yok. Bu iddia tamamen kutsal sayılan metinlerden bağımsız ortaya atılıyor. Hiç bir kutsal olduğu iddia edilen kitapta öyle bağımsız ruh iddiası bulunmuyor.
-
@DemoKratos biliyor musunuz İslam seriatine karşı çok önyargilisiniz. Aslında sizleri anlıyorum çunku İslam Şeriatini uyguladığını söyleyen yönetim şekli İslam olan devletlerin bunu tam manasıyla uygulamıyor oluşudur sizlerin böylesine şeriat denilince ürkmenize neden olan.
İslam Şeriati kişilerin hem bireysel sorumlu oldukları hem de devletin yönetiminde ,ticaretten, hukuka her konuda uyması gereken kuralları ifade eder diyebilirim. Her biri elmastir.
Hep kömür şeklinde kapkara görmenizin nedeni elmas gibi oluşunu ortenlerin yüzündendir . Apaçık olan ayetleri , ya insanın kendisi kendi eliyle örter ya da çesitli etkenler örter. Ama bu elmasın elmas oluşunu etkilemez.
İslam Şeriatini bireysel olarak uygulayabiliyor muyuz ? Kendi adıma konuşayım Filistinlilerin halini duruşunu görünce vahh ki bana vahh dedim .
Konuşan nefes alan ayetler gibi halleri
Gözlerin önündeki perdeyi aralamak, insanın iradesine kılınmış.