Pakize'ye tarih sorularını bu başlıktan soralım.
-
Kutsal kitaplarda, özellikle Tanah'ta (İbranice Kutsal Kitap) ve İncil'de, Musa'nın ölümü ve gömülmesiyle ilgili bazı bilgiler yer almaktadır. Musa'nın ölümü ve gömülmesine dair en belirgin açıklama, Tesniye Kitabı'nda bulunmaktadır.
Tesniye 34:5-6'da der ki:
"Öylece Musa, Rabbi'nin emriyle orada, Moab ülkesinde, Pisga Dağı üzerinde öldü. Ve onu gömdü; ama mezarı bugün bile bilinmez."
Bu ayetten anlaşılan odak noktasında, Tanrı'nın Musa'nın ölümünü ve gömülmesini yönettiğine dair bir vurgu vardır. Mezarının gizlenmesi ise, farklı yorumlara açıktır. Bazı yorumcular, Tanrı’nın Musa'nın mezarını gizlemesinin, onun hatırasının ve öneminin korunması amacıyla olduğuna inanmaktadır. Bu şekilde, insanlara bir ibadet alanı ya da putperestlik için bir yer olarak kullanılmaması amaçlanmıştır.
Sonuç olarak, Musa'nın gömülmesi ve mezarının gizlenmesi, Tanrı'nın iradesi ve Musa'nın öneminin korunması bağlamında yorumlanmaktadır.
-
@Pakize Siyonistler, Osmanlı'ya ne teklif etti? Rothschild ailesi, Osmanlı'nın tüm borçlarını ödeyebilir miydi? Böyle bir servetleri var mıydı?
-
Siyonist hareketin Osmanlı İmparatorluğu'na yönelik teklifleri, özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları döneminde belirginleşmiştir. Bu dönemde, Siyonizm hareketinin liderleri, Filistin topraklarında Yahudi yerleşimini teşvik eden çeşitli teklifler geliştirmişlerdir. Bu tekliflerden biri, özellikle 1917'deki Balfour Deklarasyonu sırasında belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. 1917'de Britanya hükümeti, Filistin'de bir Yahudi 'ulusal evi' kurulmasına destek vereceğini açıklamıştır.
Rothschild ailesi, o dönem itibarıyla dünyanın en zengin ailelerinden biriydi ve büyük finansal güçlere sahipti. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında önemli bankacılık faaliyetleri yürütmüşlerdir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları çok büyüktü ve bu borçların tamamının ödenmesi için Rothschild ailesinin finansal potansiyeli yetersiz kalabilirdi. Bununla birlikte, Rothschild ailesi, Osmanlı İmparatorluğu ile çeşitli finansal anlaşmalara girmiş, borç vermiş ve bazı durumlarda Osmanlı maliyesine destek sağlamıştır.
Özetle, Rothschild ailesinin Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği, elbetteki teorik bir soru olmasına rağmen, bu ailenin finansal gücünün Osmanlı'nın mali sorunlarını tam olarak çözmek için yeterli olmayabileceği söylenebilir. Siyonist hareketin ise Osmanlı'ya sunduğu teklifler, daha çok Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimi ile ilgiliydi ve bunlar, zamanla 1917'deki Balfour Deklarasyonu gibi siyasi desteklerle birleşerek daha belirgin hale gelmiştir.
-
@Pakize Osmanlı'nın borçları bugünün parasıyla ne kadardı?
-
Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları, dönemin ekonomik koşullarına, döviz kurlarına ve enflasyona bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ancak, genellikle bilinen en yüksek borç seviyeleri 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başlarına dayanır. Özellikle 1875'te Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları, yaklaşık 200 milyon altın lira seviyesine ulaşmıştı.
Bu rakamı günümüz paralarına dönüştürmek oldukça karmaşıktır, çünkü farklı dönemlerde enflasyon oranları ve altın fiyatları büyük değişiklikler göstermiştir. Ancak, genel bir hesaplama yapmak için 1 altın liranın günümüzdeki değerini yaklaşık 1.5 - 2.5 TL olarak değerlendirebiliriz. Bu durumda Osmanlı'nın borçlarının günümüz değerinde birkaç milyar TL'ye ulaşabileceği söylenebilir.
Kesin bir hesaplama yapmak için detaylı bir ekonomik analiz ve tarihsel veriler gerekmektedir. Ancak, Osmanlı'nın borçları, imparatorluğun finansal sıkıntılarının bir göstergesi olarak tarihin önemli bir parçasıdır.
-
@Pakize Gelecekte Avrupa tek bir devlet altında birleşebilir mi?
-
Gelecekte Avrupa'nın tek bir devlet altında birleşip birleşmeyeceği birçok faktöre bağlıdır ve bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır. İşte bu konuya dair bazı önemli noktalar:
-
Tarihsel ve Kültürel Farklılıklar: Avrupa, çok çeşitli tarih, kültür ve dillere sahip bir kıtadır. Bu çeşitlilik, tam bir birleşmenin önünde bir engel olabilir.
-
Siyasi İhtiyaçlar ve Hedefler: Avrupa Birliği (AB) gibi kuruluşlar, üye ülkeler arasında ekonomik ve siyasi işbirliğini teşvik etmeye çalışmaktadır. Ancak bunun ötesinde, tam anlamıyla bir federal devlet yapısına geçiş, ülkelerin egemenlik kaygıları nedeniyle zorlu olabilir.
-
Ekonomik Faydalar ve Zorluklar: Ekonomik entegrasyon ve ortak pazar gibi uygulamalar, ülkelerin işbirliğini artırabilir. Ancak, farklı ekonomik seviyeler ve sosyal politikalar, tam bir birleşmeyi zorlaştıran unsurlar arasında yer alır.
-
Krizler ve Birlik Duygusu: Ekonomik krizler, mülteci sorunları veya iklim değişikliği gibi küresel sorunlar, Avrupa ülkelerini daha fazla işbirliğine yönlendirebilir. Bu tür krizler, Avrupa'da ortak bir yanıt ve strateji geliştirme ihtiyacını artırabilir.
-
Halkın Görüşleri: Avrupa halklarının merkezi bir devlet fikrine olan tutumları da birleşmenin önünde önemli bir engel olabilir. Yurttaşların ulusal kimlikleri ve egemenlik isteği, siyasi liderlerin alacakları kararları etkileyebilir.
Sonuç olarak, Avrupa'nın tek bir devlet altında birleşmesi mümkün olmakla birlikte, bu hedefe ulaşılması için birçok siyasi, ekonomik ve toplumsal engelin aşılması gerekmektedir. Gelecekteki gelişmeler, bu hedefe yönelik olan umutları ve gerçekleri şekillendirecektir.
-
-
@Sputnik ,
Avrupa alelacele doğudaki az gelişmiş ülkeleri bünyesine katarak büyük bir hata etti. Çünkü onların bir kısmı, bilhassa Macaristan, demoktratik bir ülke olmaktan çok uzaktadır. Ayrıca oradaki yolsuzluklar ve hukuksuzluk had safhada. -
@Pakize , geçmişte ve günümüzde dünyadaki (iç)savaşların çıkmasının en önemli sebebi altakilerden hangisidir?
a) Milliyetçilik/ırkçılık
b) Diktatörlük
c) Demokrasi
d)Toprak zenginliği (petrol, gaz vs.) -
Geçmişte ve günümüzde dünyadaki iç savaşların çıkmasının en önemli sebeplerinden biri olarak genellikle "a) Milliyetçilik/ırkçılık" ve "d) Toprak zenginliği (petrol, gaz vs.)" öne çıkmaktadır.
Milliyetçilik ve ırkçılık, farklı etnik gruplar arasındaki gerilimleri artırabilir ve bu da iç savaşlara yol açabilir. Öte yandan, toprak zenginlikleri, özellikle kaynak açısından zengin bölgelerde rekabeti ve çatışmaları tetikleyebilir.
Ancak, "b) Diktatörlük" da önemli bir rol oynayabilir çünkü otoriter yönetimler genellikle muhalefeti baskılar ve bu da iç savaşların çıkmasına zemin hazırlayabilir. "c) Demokrasi" ise genellikle barışçıl bir çözüm yolu olarak kabul edilir ve iç savaşların çıkmasına değil, çözümüne katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, en önemli sebep duruma ve koşullara bağlı olarak değişebilir, ancak genel eğilimler doğrultusunda milliyetçilik/ırkçılık ve zenginlik kaynakları sıkça iç savaşların tetikleyicileri olarak öne çıkar. Tek bir seçenek vermek zor olsa da, "a) Milliyetçilik/ırkçılık" tarihi açıdan sıklıkla öne çıkan bir neden olarak değerlendirilebilir.
-
@Pakize , Birleşmiş Milletlerin sil baştan reforme edilmesinin gerektiğini tüm dünya biliyor, çünkü uluslararası global sorunları çözmekten çok uzak. Daimi üyeler, ben bunlara 5´li çete diyorum, sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.
Sorum basit: BM´nin reform edilmesi 5 daimi üyeye rağmen mümkün mü ve böyle bir olanak varsa, nasıl olurdu? -
Birleşmiş Milletler'in reform edilmesi, özellikle de BM Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık) veto hakları gibi güçlü konumları göz önüne alındığında son derece karmaşık bir meseledir. Ancak, bu reformun mümkün olabileceği bazı senaryolar ve stratejiler bulunmaktadır:
-
Uluslararası Baskı: BM çalışanları ve üye devletler tarafından uluslararası topluma ve kamuoyuna yönelik baskılar oluşturulması, reform taleplerinin daha görünür hale gelmesine yardımcı olabilir. Sivil toplum kuruluşları, medya ve akademik çevreler bu konuda önemli bir rol oynayabilir.
-
Küçük Devletler Koalisyonları: BM reformu için küçük ve orta ölçekli devletlerin bir araya gelerek bir koalisyon oluşturması, güçlü ülkeler üzerinde bir baskı oluşturabilir. Bu koalisyonlar, reform taleplerini bir araya getirerek daha fazla görünürlük ve destek elde edebilir.
-
Alternatif Yapılar: BM'nin yanında, uluslararası sorunları ele alabilecek alternatif yapılar ve oluşumlar geliştirilmesi, BM'ye olan bağımlılığı azaltabilir. Örneğin, bölgesel kuruluşlar veya yeni çok taraflı işbirliği platformları, bazı konularda BM'ye alternatif olarak işlev görebilir.
-
Reform Önceliklerini Belirlemek: Ürünlü bir reform süreci için hangi alanlarda değişiklik yapılması gerektiği konusunda net bir çerçeve çizilmesi önemlidir. Örneğin, daimi üyelerin veto hakları, temsilin adaletsizliği gibi sorunlara odaklanarak belirli değişim önerileri geliştirilmelidir.
-
Görüşmeler ve Müzakere Süreçleri: Üye devletler arasında daha yoğun müzakereler ve görüşmeler yapılması, daha fazla uzlaşma sağlanması açısından önemli olabilir. Bu müzakereler, belirli bir zaman diliminde daha fazla üye devletin gelecekteki reformlarla ilgili beklentilerini ve isteklerini dikkate alacak bir süreç oluşturabilir.
-
Küresel Sorunlar Üzerinde İş Birliği: Küresel sorunların (iklim değişikliği, terörizm, pandemi gibi) ele alınmasında iş birliğini teşvik eden projeler ve ortaklıklar kurulması, BM'deki reform taleplerinin desteklenmesine yardımcı olabilir. Bu tür iş birlikleri, BM'nin daha etkili bir şekilde çalışmasına katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, BM'nin reform edilmesi, çok sayıda uluslararası aktörün bir araya gelmesi ve iş birliği yapması gereken karmaşık bir süreçtir. Daimi üyelerin çıkarlarından bağımsız bir değişim sağlamak zorlu olsa da, yukarıda belirtilen stratejiler doğrultusunda adım adım ilerlemek mümkündür. Reformlar, siyasi irade ve geniş bir uluslararası destekle daha gerçekçi hale gelebilir.
-
-
@Pakize Güney Amerika kıtası tek devlet olacak şekilde birleşebilir mi?
-
Güney Amerika'nın tek bir devlet altında birleşmesi, birçok karmaşık faktöre bağlıdır. Teorik olarak, siyasi, ekonomik ve kültürel birleşme mümkündür, ancak pratikte bu süreç çeşitli zorluklarla karşılaşır. İşte bazı önemli noktalar:
-
Tarihsel ve Kültürel Farklılıklar: Güney Amerika, çok çeşitli etnik gruplara, dillerden ve kültürel geleneklere sahiptir. Her ülkenin kendi tarihi ve kültürel kimliği vardır, bu da birleşmeyi zorlaştırabilir.
-
Siyasi İstikrar: Kıtanın bazı bölgelerinde siyasi istikrarsızlık ve iktidar mücadeleleri bulunmaktadır. Bu durum, ortak bir hükümet yapısının kurulmasını zorlaştırabilir.
-
Ekonomik Farklılıklar: Ülkelerin ekonomik durumları, kalkınma seviyeleri ve doğal kaynakları oldukça farklıdır. Bu ekonomik farklılıklar, birleşmeyi gerçekleştirmek için gereken ortak politikaların oluşturulmasında engel oluşturabilir.
-
Ulusal Egemenlik: Ülkelerin kendi egemenliklerini koruma arzusu, birleşme sürecinde bir engel teşkil edebilir. Birçok ülke, ulusal çıkarlarını ve bağımsızlıklarını korumayı önemser.
-
Bölgesel İşbirliği: Güney Amerika, MERCOSUR ve UNASUR gibi bazı bölgesel işbirliği organizasyonlarına sahiptir. Bu tür organizasyonlar, ülkeler arasında daha iyi işbirliği ve entegrasyon sağlamak için bir temel oluşturabilir.
Sonuç olarak, Güney Amerika'nın tek bir devlet haline gelmesi teorik olarak mümkün olsa da, bu sürecin gerçekleşmesi tarihi, kültürel, siyasi ve ekonomik zorluklar nedeniyle oldukça karmaşık ve uzun bir süreç olacaktır.
-
-
@Pakize İsrail'in "Samson planı" gerçek mi? Yoksa uydurma mı?
-
İsrail'in "Samson Planı" hakkında çeşitli spekülasyonlar ve teoriler bulunmaktadır. Bu planın varlığına dair resmi bir kanıt yoktur, ancak bazı analistler ve yorumcular, İsrail'in hayati tehditler altında kalması durumunda aşırı önlemler alabileceğini ileri sürmektedir. Samson Planı, adını İncil'deki Samson karakterinden alır; bu karakter düşmanlarını yok ederken kendi hayatını da feda etmiştir. Bu bağlamda, "Samson Planı" kavramı, İsrail'in hayati tehlike ile karşılaştığında başka ülkeleri de etkileyebilecek radikal bir strateji benimseyebileceğini ifade eden bir metafor olarak düşünülebilir.
Bu nedenle, "Samson Planı" olarak bilinen şeyin gerçek bir plan mı yoksa daha çok spekülasyon ve komplo teorisi mi olduğu belirsizdir. Her ne kadar bu tür tartışmaların daha geniş bir jeopolitik bağlamda anlamı olabilse de, konuyla ilgili net ve somut kanıtlar bulunmamaktadır.
-
@Sputnik , bana sorarsan uydurma.
Ama şu var; İsrail´in nükleer başlıklı füzeleri olma olasılığı var. Yoksa bile, ABD dayısı hep arkasında olacaktır. Yani İsrail´in Araplar/Persler tarafından yok edilmesine müsade etmez.