Her insan eşit bir şekilde var olma hakkı olabilir mi? Sizce nasıl?
-
Eşitlik nedir?
Eşit bir şekilde var olma durumu, insanlar için yararlı bir durum mudur?Teşekkürler
-
Hukukun karşısında her bakımdan eşitlik gerek. Eşitlik derken evvela bu anlanmalı . Bu sağlanmadığı müddetçe eşitlikten bahsedilemez. Cinsiyet, millet, din, sosyal veya maddi durumu farketmeksizin alayının aynı haklara sahip olmasının vurgulanmasıdır, daha doğrusu korunmasıdır. Bir toplumda hukukun karşısında eşitlik varsa ve daha önemlisi icraata geçiriliyorsa, oradaki insanların hepsinin yararınadır. Ayrıca devletin kurumları ülkedeki tüm vatandaşlara eşit oranda hizmet etmek zorunda. Devletin herhangi bir kurumu örneğin din, mezhep veya ırk ayrımcılığı yapamaz, yapmamalı.
Yoksa kadın ve erkek fiziksel bağlamda elbette eşit değildir. Eşit olsaydı, cinsiyetleri aynı olurdu, diiii mi!
-
Hak kavramı her toplumda farklıdır. Tanımı değişkenlik arzeder. Kişiden kişiye bile değişkenlik arzeden bu kavramı ülkeleri tek hak anlayışı altında toplamak nasıl mümkün olabilir? İnsanların eşit yaşayış haklarına sahip olması anlayışı demek kendi içinde çürümüş bir anlayıştır. Çünkü insanların yaşayış haklarını belirleyen kesim istediği şekilde kullanabilir. Eşit kelimesi özgürlük kelimesi gibi büyüleyici olmuştur her zaman. Ahlaki anlayışa sahip olmayan kişiler, neyin hak kavramının içinde olması gerektiğini bilemezler. Herkes eşit yaşam koşulları içinde , hakkı olanı yaşamıyor olabilir. Mesala herkesi eşit yaşam koşulları içinde köleniz yapabilirsiniz.
-
Evrensel insan hakları her yerde aynı olmalı ve herkes faydalanmalı. Gerisi hikaye.
Bazı toplumlar gerici veya yobaz olabiliyor elbette ancak bunun temelinde cahillik ve bilgisizlik yatar ki, o ülkeyi yönetenler bunu kendi lehlerine kullanmaktan geri kalmazlar.
Yaşam hakkı, fikir özgürlüğü, bağımsız hukukun üstünlüğü ve bu noktada insanların eşit olması, tartışmaya açık değildir. Devlet, ülkedeki her bireye eşit davranmak zorunda. Bunu yapmayanlar/yaptırmayanlar diktatörün dik alasıdır. En basitinden örneğin kadınlar, tıpkı erkekler gibi dünyanın her ülkesinde okula gidebilmeli, kendi işini kurabilmeli ve bağımsız yaşama imkanlarına sahip olabilmeli. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu haklardan mahrum bırakılmamalı. Yani sadece erkeklerin borusunun öttüğü ve bu nedenle kadınların ikinci sınıf muamele gördüğü diyarlar olmamalı. -
İnsan hakları evrensel beyannamesi; dursun burada:
https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/10122019101449insanhaklaribeyannamesi.pdf
-
mesela "yaşama hakkı" söz konusu olduğunda bir insandan diğerine bu hak değişebilir mi? ya da eşit olmayan "yaşama hakkı"ndan söz edilebilir mi? eşitsiz yaşanılan sosyal-politik düzlemleri insan yaratmıştır ve fakat bu ebedi bir dengesizlik olarak kabul edilemez; bu dengesziliği insanın insan tarafından sömürüsü temelinde gerçekleştiren insanın ters-yüz edebilmesi gerekmez mi? en temel haktan yola çıkarak diğer hakları da sıralayabiliriz...eşitlik olmadan özgürlük hayalden ibarettir...
-
mesela "yaşama hakkı" söz konusu olduğunda bir insandan diğerine bu hak değişebilir mi? ya da eşit olmayan "yaşama hakkı"ndan söz edilebilir mi? eşitsiz yaşanılan sosyal-politik düzlemleri insan yaratmıştır ve fakat bu ebedi bir dengesizlik olarak kabul edilemez; bu dengesziliği insanın insan tarafından sömürüsü temelinde gerçekleştiren insanın ters-yüz edebilmesi gerekmez mi? en temel haktan yola çıkarak diğer hakları da sıralayabiliriz...eşitlik olmadan özgürlük hayalden ibarettir...
@nejdet-evren, içinde söyledi:
eşitlik olmadan özgürlük hayalden ibarettir...
Evet, bu meselenin özeti bu cümlede yatıyor.
-
Oysa ahlak olmadan ne hak hukuk olabilir ne eşitlik olabilir ne de özgürlük. Ahlaki anlayışa sahip kişi başkalarının haklarına, emeğine riayet eder. Adaleti, eşitliği gözetir. İnsanların yaşam haklarının eşitliğinde insani, vicdani, aklı selim kararlar vermesini de bilir.
Hep özgürlük denilir oysa ahlaki değerlere sahip olmayan özgürlük faciadır. -
varsayalım ki en temel hak olan "yaşama hakkında eşitlik" bir şekilde bozuldu ya da hiç olmadı, bunu hangi "ahlak/etik" anlayışı temelden çözebilecek güçtedir? ya da bunun formülüne sahip midir? "kişisel etik", "toplumsal kabul görmüş genel etik" bunlardan hangisinin devreye girmesi gerekecek ve üstelik yere, zamana, topluma ve sınıfa dair değişkenlik gösteren hangi etik anlayışı eşitliği sağlayacak?
-
Eşitlik nedir?
Eşit bir şekilde var olma durumu, insanlar için yararlı bir durum mudur?Teşekkürler
Her insan eşit bir şekilde var olabilir mi? Sizce nasıl?
olma hakkı silindi
Doğa ve kabile yaşamı. Eşitsiz olanın kabile de olmayışı. Lider, önder olmayışı. Yaklaşık kaplanlar ve hayvanlar gibi ya da yaklaşık Amazon insanları gibi. Baaka'lara (pigme-lere) bakın, gözden geçirin
Doğa dışında hayır (çok kısmen, zorlantılı)
Kentte hayır (neredeyse hayır ve tersi mümkünse bile denizde kum gibi olasılıklarda)
Organize toplum ve toplulukta da hayır ya da çok çok zor
Ayrı iç gruplaşmalar içerirdiEşitlik nedir?
Başkan olmaması, yönetici olmaması, önder olmaması, ilerici olmamasıEşit bir şekilde var olma durumu, insanlar için yararlı bir durum mudur?
Yara zarar subjektif
Teşekkürler
-
varsayalım ki en temel hak olan "yaşama hakkında eşitlik" bir şekilde bozuldu ya da hiç olmadı, bunu hangi "ahlak/etik" anlayışı temelden çözebilecek güçtedir? ya da bunun formülüne sahip midir? "kişisel etik", "toplumsal kabul görmüş genel etik" bunlardan hangisinin devreye girmesi gerekecek ve üstelik yere, zamana, topluma ve sınıfa dair değişkenlik gösteren hangi etik anlayışı eşitliği sağlayacak?
@nejdet-evren Güzel bir soru. Evet toplumlara baktığımızda ahlak kavramı değişkenlik gösteriyor. Bir toplumda gayet normal olan bir davranış diğer toplumda ayıp, abes olabiliyor. Öncelikle ahlaki kavramın içeriğinin biçimlendirilmesi gereklidir. Ve bu biçilmiş haliyle insanları eğitmek gereklidir. Ve bütün toplumlarda kabul görmüş ahlaki kurallarda vardır. Mesala yalan söylememek, zina yapmamak, sadakatli olmak, hırsızlık yapmamak, rüşvet alıp vermemek... gibi her toplumda kabul görmüş, gören ve görebilecek ahlaki değerlerdir. Hiçkimse yalan söyleyen, hırsızlık yapan vs birini kabul etmek istemez. Çünkü bu durum övgüyü değil yermeyi gerektiren bir durumdur.
-
@nejdet-evren Güzel bir soru. Evet toplumlara baktığımızda ahlak kavramı değişkenlik gösteriyor. Bir toplumda gayet normal olan bir davranış diğer toplumda ayıp, abes olabiliyor. Öncelikle ahlaki kavramın içeriğinin biçimlendirilmesi gereklidir. Ve bu biçilmiş haliyle insanları eğitmek gereklidir. Ve bütün toplumlarda kabul görmüş ahlaki kurallarda vardır. Mesala yalan söylememek, zina yapmamak, sadakatli olmak, hırsızlık yapmamak, rüşvet alıp vermemek... gibi her toplumda kabul görmüş, gören ve görebilecek ahlaki değerlerdir. Hiçkimse yalan söyleyen, hırsızlık yapan vs birini kabul etmek istemez. Çünkü bu durum övgüyü değil yermeyi gerektiren bir durumdur.
@Efruhte ,
“Mesala yalan söylememek, zina yapmamak, sadakatli olmak, hırsızlık yapmamak, rüşvet alıp vermemek “
diye evrensel olduğunu iddia ettiğiniz etik olgulardan söz etmişsiniz; lakin bunların eşitliği nasıl temin edeceklerini açıklamamışsınız; ancak bunlar hakkında da birkaç söz söylemek icap edebilir; şöyle ki; “doğru söyleyeni 9.köyden kovmuşlar” şeklinde bir ana/ata sözü vardır, aca bu söz yalan söylemeyi mi öğütlüyor!? On-bin-yıllık ceza yargısında sanığın yalan söyleme hakkı kabul edilmiştir; masumiyet karinesinin bir gereğidir. Üstelik kendine yalan söyleyen tek canlı türü de insandır. Zina yapmamak, sadakatli olmak aslında aynı şeylerdir ve eşlerin ya da yoldaşların samimiyetini ifade eder, lakin her ikisinin de örnekleri sayılamayacak kadar çok ve yaptırımı da vicdanla sınırlandırılamaz. Hırsızlık acaba nedir, düşünür diyor ki “hiç bir şey yoktan var olmaz” ve “ her zenginlik bir yoksullaşmanın karşılığında oluşur” acaba sömürüye dayalı mülkiyet bir hırsızlık olmasın mı? Rüşvet, sistemin yönetişimsel hastalığıdır çözümü de etik değil rüşvete gerek bırakmayacak düzenleme/yönetim şeklini yaratmakla mümkündür. -
@nejdet-evren Güzel bir soru. Evet toplumlara baktığımızda ahlak kavramı değişkenlik gösteriyor. Bir toplumda gayet normal olan bir davranış diğer toplumda ayıp, abes olabiliyor. Öncelikle ahlaki kavramın içeriğinin biçimlendirilmesi gereklidir. Ve bu biçilmiş haliyle insanları eğitmek gereklidir. Ve bütün toplumlarda kabul görmüş ahlaki kurallarda vardır. Mesala yalan söylememek, zina yapmamak, sadakatli olmak, hırsızlık yapmamak, rüşvet alıp vermemek... gibi her toplumda kabul görmüş, gören ve görebilecek ahlaki değerlerdir. Hiçkimse yalan söyleyen, hırsızlık yapan vs birini kabul etmek istemez. Çünkü bu durum övgüyü değil yermeyi gerektiren bir durumdur.
@Efruhte, içinde söyledi: Her insan eşit bir şekilde var olma hakkı olabilir mi? Sizce nasıl?
Mesala yalan söylememek, zina yapmamak, sadakatli olmak, hırsızlık yapmamak, rüşvet alıp vermemek...
Dini olarak rüşvet ve adam/akraba kayırmaca suç değil. Hatta teşvik ediliyor.
Osmanlı da sistem rüşvetle dönüyordu. Suudi Arabistan da rüşvetiyle ünlü bir yer.
Hırsızlık dersen o da rüşvete benzer. -
Tanrı veya Doğa insanları eşit yaratmadığı için eşit haklarımız yok.
Kimisi az yaşıyor kimisi uzun.
Zeka, hafıza fiziksel kapasitelerimiz yaşadığımız çevre vb şeylerde farklı.
Kanunları güçlüler yazdığı için kanunlarda çözüm sağlamıyor.
Herşey maddiyata dayanıyor.
Dokunulmazlığı olanlarda var.