Dağların Gölgesinde, Adriyatik’in Kıyısında: Montenegro Günlüğüm
-
Yaz sonu hafif serinliği henüz Adriyatik kıyılarına uğramamışken, 1 Ağustos’ta Montenegro’ya indiğim anda içimi hem bir huzur hem de tatlı bir heyecan kapladı. Kotor Körfezi’nin Muo bölgesinde, deniz kenarında kiraladığım ev; karşı kıyının ışıklarını, akşam güneşinin vurduğu dağların ihtişamını ve dalga seslerinin eve dolan sakinliğini bana armağan etti. Kaldığım ilk andan itibaren buranın bana unutulmaz bir hikâye yazdıracağını biliyordum.
Akşam olduğunda kendimi The Square of Arms meydanının hareketli atmosferine bıraktım. Dar sokakların içine saklanan butik dükkânlar, meydanı dolduran canlı müzikler ve karşıma çıkan bira festivali sürprizi… Işıklar, danslar, kahkahalar ve eski taş binaların arasında süzülen bir tarih kokusu. Günün yorgunluğunu, Konoba Kantum’da yediğim nefis akşam yemeğiyle sonlandırdım.
İkinci gün Muo kıyısından kalkan tekneye binerken önümde nasıl bir güzellik olduğunu tahmin bile edemiyordum. Mağaraların serinliğinden geçerek Perast açıklarındaki Our Lady of the Rocks adacığına ulaştık. Kayalıkların üzerine batırılan gemilerle oluşturulmuş bu yapay ada, hikâyesiyle bile sizi içine çekiyor. Maviyle gri arasında asılı kalmış bir tablo gibi duran kilisesi, küçük müzesi ve adanın huzurlu sessizliği insanı bir anlığına zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Tekne turunun ardından Perast sokaklarında yürürken, dağların eteklerine kurulmuş bu kasabanın dinginliğine hayran kaldım. Şık mekânları, sahile vuran sessiz dalgaları ve bir o kadar lezzetli dondurmasıyla adeta küçük bir masal köyü. Günün sonunda rotamı Kotor Beach’e çevirdim. Adriyatik Denizi’nin masmavi ve kristal berraklığındaki sularında yüzmek, o günün en güzel kapanışı oldu.
Son günümde taze sıkılmış portakal suyunun eşlik ettiği avokadolu sandviçle Gastro Pub MojaKafanica’da keyifli bir kahvaltı yaptım. Ardından hediyelik eşya dükkânlarını dolaştım, küçük bir butik kahvecide Americanomu yudumlayıp yine kendimi denizin kucağına bıraktım. Akşam ise Pjaca od brasna’da harika bir yemekle günü tamamladım.
Dördüncü gün geldiğinde ayrılık içimi burktu. Kotor’un geceleri insanı ürperten ama gündüzleri büyüsüyle içine alan dağları, sakin denizi ve güler yüzlü insanları… Tüm bu üç günlük maceranın sonunda, kalbimin bir parçasını burada bıraktığıma eminim.
Eğer bir gün yolunuz Karadağ’a düşerse, bu küçük körfezin sizi de benim gibi büyülemesine hazır olun. -
fotograf var ise, paylasmani ve yazini fotolar ile suslemeni isterdim.
-

Bu fotoğraf evimin balkonundan görünen eşsiz manzara.

The Square of Arms meydanının akşam saatlerindeki kalabalığı...

Our Lady of the Rocks adası...

Perast...

Kotor beach...