“Bilinenin aksine her şeyi güç değil zayıf yaratır.”
Çok iddialı bir önerme ; ancak, toprağı kazmak için bir güç-efor gerekir. Öküzün karasabana koşulması insan gücünü katbe kat aştığından uygarlaşmanın önemli aşamalarından biri olmuştur.
“Zayıflık, var olmanın dayanılmaz özelliği nedeniyle güce ihtiyaç duyar, bu nedenle kendisi zayıf olsa da temel yaratıcı güç konumundadır.”
İnsanın ilk aleti elidir. İki ayak üzerinde yürümeye başlaması ile elini bir alet olarak kullanmış ve bugüne evrimleşmiştir. Varolma istenci tüm canlıların ortak özelliğidir; evrimsel süreçte ortama uyum sağlayan tür varlığını koruyabilmiştir. Temel belirleyen evrimin baskısı ve ona karşı geliştirilen dirençtir; bu, ortak bilinçle gerçekleşir ve gücü aşar.
"Örneğin tarım savaşları devleti doğurdu, devletin gücü köleliği ve ardından feodal sitemi getirdi. Feodalizmi yıkmak için zayıfların desteğiyle daha güçlü olan kapitalizm doğdu. Zayıfların kapitalizmden daha güçlü sistemlerin arayışı halen devam ediyor."
İlk çiti çeken özel mülkiyeti müjdelemiştir. “mülkiyetin, ailenin ve devletin” kökenlerine baktığımızda ilk çiti çekenin fizik olarak güçlü olduğunu görürüz. Sınıflı toplumlara geçilmeden önce uygarlaşmanın ilk köleleri kadınlardır. Aynı zamanda taneli bitkileri neolitik dönemde artık ürüne dönüştürenler de onlardır. Kadınlar fizik olarak hiçbir zaman ayrık durumlar dışında erk-güce ihtiyaç duymamışlardır. Kapitalis öncesi tüm toplumlar haraççıdır.
“Doğa genelde cezalandırıyor, bu da zayıfları farklı arayışlara itiyor. Deyim yerindeyse, her yanlışta doğa haddini bildiriyor.”
Doğal kaynaklar sayesinde insan kendini yaratmıştır. Lakin sosyo-ekonomik-politik yanılsamalar aynı şekilde sosyo-ekonomik-politik karşılık bulurlar; doğa bu duruma asla müdahil olmaz.
“Sosyalizm deneyinin hedefi bulmamasının ana nedeni ise zayıfların kapitalist sistemi diskalifiye edecek kadar gelişmeyişleridir.
Zayıfların özel mülk hevesleri, sermaye ile güç elde etme hırsları ve kişisel yeteneklerinin diğerleri üzerinde kullanma içgüdüsü ağır basmış, sosyal ve eşitlikçi toplum anlayışı sindirememişlerdir.”
“üretici güçler”in “üretim ilişkilerini” belirlemesi kişisel gelişme ile doğrudan orantılı değildir. Bu güç ve ilişki simbiyotiktir. Muazzam Ekim ve Kültür Devrimlerinin başarısızlıkları “üretici güçler”in henüz olgunlaşmamış olması ve kapitalizmden geride ve ona ulaşma çabasının bir sonucudur.
Not. Düz yazılar tırnak içinde verildi ve bilgisezgi'ye ait. Kalın ve italik olanlar benim yanıtlarımdır.