Yarar İlkesi
-
Hazcı psikolojisinin ve dolayısıyla haz etiğinin sınırları içinde, eylem hazırlığında, kişinin kendi hazzına dönük arzusunu başkalarının hazzını dikkate almaya gönüllü olmaya bağlayacak sağlam bir halkadan kesinlikle yoksun bulunan Bentham, her şeye rağmen bireysel bencillikle toplumun iyiliği arasındaki uçurumun aşılabilmesi için birtakım çareler arar. Bunlardan birincisi, elbette eğitimdir. Aydınlanma çağının birçok reformisti gibi, eğitime büyük bir inanç besleyen, zamanına göre çok ileri olan bir halk eğitimi sistemi öneren Bentham’a göre eğitim, insanların zihni yeterliklerini artırır; insanlar, eğitim sayesinde kişinin kazandığı mutluluğun başkaları için sevgi, iyi niyet ve hayırhahlığı da içine aldığını anlayabilirler. Kişisel çıkar ve mutluluğun genelin iyiliği, çıkar ile ödev arasındaki uçurumu ortadan kaldırmanın ikinci yolu ise, kurumsal bir çevre yaratmaktan geçer; öyle ki bu çevrede, insanın bencil zorlamaları toplum için yararlı amaçlara sevk edilebilir ve böylelikle de başkalarına zarar verecek kişisel çıkara karşıt bir yön tutulmuş olur.
Bentham bundan sonra, bireysel çıkarı genelin mutluluğuna, haz ve çıkarı ödeve bağlayacak bu halkalara da dayanarak “ahlaki bir eylemin iyi olabilmesi için onun mümkün en yüksek sayıda insanın en büyük mutluluğunu meydana getirmesi gerektiğini” bildiren yarar ilkesiyle, bireysel mutluluktan toplumsal yarar ve mutluluğa geçer. Yani ona göre, sadece yarar ilkesidir ki, bir yandan haz ve acının hayatımızı yönetmekte olduğu olgusuyla uyumlu kalıp, diğer yandan kişisel eylemleri olduğu kadar, yönetimlerin eylemlerini veya yasamanın görevlerini temellendirir, tek tek her birinin görevlerini bildirir: “Yarar ilkesi, yararı söz konusu olan tarafın mutluluğunu artırma ya da azaltma eğilimine bağlı olarak, her ne olursa olsun her eylemin tasvip edilmesi veya edilmemesini sağlayan bir ilkedir.”