İnsanların birbirini kandırdığı bireysel bazda normal bir durum sayılır ama bunu halk olarak yapınca karşımıza anormal bir durum çıkar.
Hele ki, kandırma işi halkı aşıp toplum olarak yapılınca daha da vahim bir tabloya dönüşür.
Zira dinlerin kitaplaşmasından ve sömürünün yasalaşmasından buyana kandırma davranışı kişisellikten çıkarak, halkların yegane kaynağı ve toplumsal bir görev haline geldi.
Hatta o kadar ileri gidildi ki, halkların yaşamları kandırmanın faydaları üzerine inşa edildi.
Bu yaşam biçimi binlerce yıldır süregeldiği için halklar farkına varmadan en iyi kandırma yöntemini en iyi yaşam standardı olarak algıladı.
"Vatana millete faydalı olmak, en iyi mümin olmak, vatansever olmak" gibi masum görünen, aslında yalana ve teslimiyetçilige kayan duruşlar başrol oynadı.
Bu vesileledir ki, halk en çok en yakınını kendi çocuğunu kandırır ve bunu da en önemli bir görev sayar.
Vatana, millete faydalı olmak adına kendi çocuğunu kapitalizme köle yetiştirir.
İyi bir mümin olmak adına kendi çocuğunu uyuyan ve iradesi kendinde olmayan, kökten bağımlı bir köle haline getirir.
Vatansever olmak adına kendi çocuğunu kapitalizmin talan ve gaspını korumakla yükümlü köle olarak yetiştirir.
Kendi çocuklarına yalanı söyleten iyi bir köle olmayanın sistemde yeri olmayacağı korkusudur.
Kendi çocuğunu köle yetiştirdiğinin farkında olmadığı içindir ki, köleliği onurla, takdiri ilahi ile karşılar.
Zira devlete, millete faydalı olmanın, iyi bir mümin olmanın veya katıksız bir vatansever olmanın kime ne getirdiğini, aslında bundan kimlerin yararlandığını sorgulamaz. Çünkü o da kandırılmış ve sisteme adapte edilmiş bir köledir.
Oysa kandırma veya kandırmamanın rolü doğrudan sistemin kendisiyle alakalıdır.
Bir ülkeye sermaye hakim ise, yasalar sermayenin çıkarına göre işliyorsa, en iyi mümin, kendi anne ve babası tarafından kandırılmış en iyi köle demektir.
Dolaysısyla sistemin türüne bağlı olarak halk en çok kendini ve kendi çocuğunu kandırır.
İleti
-
Halk en çok kimi kandırır?