Hakikat
-
Hakikat hiçtir, ya da “hiç” hakikattir demeli… Bu sonsuz, aynı zamanda doğru ya da gerçek bir şey olarak öğrenip bilmemizin gerektiğini düşündüğüm bir şey. “Neden?” sorusuna cevap bulamayıp, “varlık var mıdır?” Sorusuna da “yoktur” deyince, hakikatin hiç olduğu gerçeğine yaklaşıyorum… Ben de hareketlenen bu yaklaşım, umutsuzluk, ve acı ile; sanki bütün sormuş olduğum sorularımın cevaplarını içerisinde saklamakta olan hiçi, kabul ederek ona ulaşmam gerektiğine dair bir sezgi uyandırıyor...
-
Mevlana bu konuda;
Bu dunyada herkes bir sey olmaya calisirken, sen hic ol... Menzilin yokluk olsun. İnsanın comlekten farki olmamali, nasil ki comleği ayakta tutan disindaki bicim degil, icindeki bosluk ise,insani ayakta tutanda benlik zanni degil hic'lik bilincidir.
-
@phi Mevlana'nın da sözünü ettiği, "hiçlik bilinci" için "hiçi sezmek" diyebilirim sanırım... Hatta bu dünyada bir şey olmaya çalışmakta hiçi sezdirir..? Bir Nasreddin Hoca hikayesi vardır, orada da Hoca: "Senin yıllar sonra gelebileceğin yerde, hiçlik makamındayım." Der bulunduğu konum, ve daha sonra edineceği mevkilerden bahsederek, övünen birine...
-
Hiç, tüm varoluşların zeminidir; gerçektir ve ancak herşey gibi mükemmel değildir; kaotiktir, herşeyi içine çeker ve herşeyi yeniden doğurur; bu nedenle düşünce mutlak hakikate yaklaşsa da asla ulaşamaz; zira; mutlak hakikat de yoktur.
-
@nejdet-evren
Ben de varoluşu, bu varlığı, bir şeyleri: "hiçi (hakikati) kabul etmemektendir" olarak ele alıyorum, evet, belki de hiç için "varoluşun zemini" diyebiliriz...
"Mutlak hakikate yaklaşmak" anca onu sezmek ile de mümkün olabilir diyebilirim, bu sezgi içinde: "varoluşta" ki "deneyimlerimizin" sayesinde, ya da deneyimlerimizin getirisi olarak da sezgiden bahsedilebilir, ona yer verebiliriz sanıyorum..? -
Mutlak hakikata (şimdilik) ulaşamayız, çünkü bir bakıma her canlı duyularının esiridir. Onlardan gelen verilere göre varlığı/hakikatı anlamaya çalışıyoruz.
Hiç/hiçlik tam bir muamma aslında. Varlığın karşıtı olarak görülse de tanımlaması imkansızdır. Muhtemelen böyle bir şey yoktur. -
@kereste
Evet, hakikate "şimdilik", ya da "kolay kolay" ulaşmanın söz konusu olmadığını/olamayacağını, hatta tam tersi bir şekilde "zor" olduğunu söyleyebiliriz...
Ben yakın bir zamanda, kim bir yerde, "nirvanaya ulaşmak öldükten sonra bile mümkün olamayabilir" gibi bir şey de okumuştum.
Tabii bu konunun da, şuan ki konuşuyor olduklarımız ile pek alakasının olmadığı da söylenilebilir....Ben de sizin bahsetmiş olduğunuz "canlı duyular" ile hakikati sezmekten bahsediyorum diyebilirim. Anlayacağınız gibi, "hakikat" ve "hiç" kelimelerini de eş anlamlı tutuyorum. Bizlerin "varlık" falan olarak tanımını yaptığı şey için ise: hiçi sezmemekten, ve hatta ve hatta (varoluşun) hiçi kabul etmemekten "olduğunu" söylüyorum...
-
Hiççilik çok yanlış olarak ateizme, materyalizme köken gösterilmek istenen saptırılmış bir kavram. Tam tersine hiççilik tasavvufun, idealizmin kökenidir.
Çünkü düşünüyoruz, o halde varız. Hiççiliği savunmanın hiçbir yolu yok. Buna rağmen hiççiliği savunmanın tek amacı var: Varlığı inkar edip tek varlığa indirgemek ve yeni bir varoluş istemek. Bu yüzden hiççilik kendi içinde çelişkilidir. Hem var olduğunu inkar eder hem başka bir varlık alanına çıkmak ister. Bu ise apaçık dindir, idealizmdir.
Görünürdeki ateist materyalistler hiçbir şeye inanmazlar hiççidirler yutturmacası son derece yanlış. Ateistler materyalist oldukları için her şeye, tüm evrene ve varlığa inanırlar. Hiçbir şeye inanmayan idealist oldukları için her şeyi inkar eder ama varlıklarını inkar edemeyecekleri için hayali bir öte alem özlemi içinde olan hiççilerdir.
Hiççilik yani nihilizm anarşizmden tasavvufa (la mevcude illa hu) anlayışına kadar bir çok sonuç vermiştir fakat bu sonuçlar içinde ateizm yoktur. Ateizm hiççiliğe dayanmaz, varlık bilgisine dayanır. Varlığı inkar etmez. Tam tersine varlığa inanır. Evreni bir yanılsama olarak görmez ve hologram evren söylemine metelik vermez.
Ateizm ile anarşizmin hiç alakası yoktur, anarşizm nihilizmin çocuğudur. Çünkü ateist doğaya olduğu gibi doğanın yasalarına da inanır. Gökten inme olduğu iddia edilen uyduruk yasalara hiç ihtiyacı yoktur ve metelik vermez. Çünkü doğayı ve doğanın gerçek yasalarını görmekte, bilmektedir. Bunlara yanılsama ve holografik filan demez.
-
@DemoKratos Hiççilik, hiççi olmak, benim içinde çok farklı anlamlara işaret ediyor...
"Hiççiliği savunmanın hiçbir yolu yok" diyorsunuz, belki henüz sizin "hiçi" savunacak kadar tanımadığınızı söyleyebilir, ve "hiççiliğin hem var olduğunu inkar etmesi, hem de başka bir varlık alanına çıkmak istemesi" ile de çelişkili bir duruma düşüyor olduğunu söylemenize de şunu diyerek arka çıkabilirim: Ben varlığı, hiçi yani hakikati kabul etmemekten meydana gelen bir şey olarak görüyorum... Burada da sıkça bahsetmeye çalıştığım bir şey idi. Hiçi kabul etmek, aslında böylece de hakikate ulaşmak: bu varlık durumundan da hiçbir eser kalmaması demek..? Son olarak da düşüncelerinizi yazıp bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim.
-
hiç denileni metafiziğe teslim etmeyi düşünmedim; zaten metafiziğin hiç denilen ile alakası da yok zaten; öyle ise, hiç, hep ve şey üzerinden düşünce üretmek sakıncalı olmasa gerek; zira, hiç denilen bir olgu var ve bunu kabul etmek gerek; nedir bu hiç?
-
Hiçlik diye bir şey olamayacağını Descartes apaçık ortaya koymuştur. Düşünüyorsak varız. Yanılsama, hologram filan değiliz, olsak bile neyin hologramıyız? Hologram olması için aslı olması gerekir. Sahte para olması için gerçek para olması gerekir.
Yokluk vardır veya yokluk yoktur denemez, bu ıslak su kuru su söylemleri gibi oksimorondur. Mantığa aykırı kendini yok eden savlamalardır.
Asıl olan varlıktır, Descartes'in kanıtlaması felsefede zor yakalanacak kesinliktedir. Hiç kuşku götürmez düşünüyorsak o halde varız. Adam noktayı koymuş.
-
@nejdet-evren "Hiç nedir?" Sorunuzun cevabını "hiçi sezmek" ile alabileceğinizi düşünüyorum. Burada ki bu sezgiciliğin gizemci bir hava katmasını istemiyorum...
-
"Sezgi" kelimesinin sözlük anlamına bakacak olursak "gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması" gibi bir tanım bizi karşılıyor. Ben hiçi sezebilmek için deneyimlerin gerekli olduğunu düşünüyorum, çünkü: @DemoKratos, senin ve Descartes'in de dediği gibi varız... @kereste'ye ithafen yazmış olduğum iletide de "bizlerin 'varlık' falan olarak tanımını yaptığı şey için ise: hiçi sezmemekten, ve hatta ve hatta (varoluşun) hiçi kabul etmemekten 'olduğunu' söylüyorum..." diyerek bu varlığı, varoluşu farklı bir şekilde ele almaya çalışıyor olduğumu görebilirsiniz... hatta hiç için "varoluşun zemini" diyebiliriz bile yazmışım.
-
İlk iletide de "ben de hareketlenen bu yaklaşım, umutsuzluk, ve acı ile; sanki bütün sormuş olduğum sorularımın cevaplarını içerisinde saklamakta olan hiçi, kabul ederek ona ulaşmam gerektiğine dair bir sezgi uyandırıyor" da diyerek "umutsuzluk" ve "acının" hiçi sezebilmek için bir "deneyim" olduğunu belirtiyor olmamın da şu an daha net anlaşılabileceğini sanıyorum...