tartışmak nedir
-
biliyor muyuz?
-
@nejdet-evren her şeyi bilmek olanaksızdır. Insan bildiginin alimi bilmediginin cahilidir. Bilmemek degil ögrenmemek ayıptır demişler o zaman bilmiyoruz degil ögrenmiyoruz demektir. Insan ogrenmeye kendinden başlamalıdır.Kendini bilmek diğer tüm bilgilerden üstündür bana göre. Bilmek bir keşif surecidir ve insan ömrü boyunca her gün yeni bir şey ögrenmeye aç( ık) tır.
-
Düşüncenin bağsızlığı/öznelliğinden ayrılmaz. Her düşünce öznel olmak zorundadır ki gerekli olan da budur. Aslında öznel olmayan düşünce ne bağsız ne de bilim etiketlidir. Kütle çekimi öznellikten uzak bir belirlemedir; ancak, bu bir olgu/gerçekliktir; yorum/düşünce/değerlendirme değildir; düşünceden bağsızdır. Her şeyden önce, bağsız olan ve değerlendirilen olguların netleştirilmesi gerekir. Düşünce vardır hiç bir kalıba sığmaz ve düşünce vardır inadına savunulur; bilimsellik adına düşünceleri kim mahkûm edebilir ki? Bu ayrıcalığı kim ve kime karşı kullanma yetkisine/hakkına sahip olabilir? Bir düşüncenin ne kadar aykırı olsa da inadına savunulması ile bir düşüncenin açıklanmasının bir şekilde bastırılıp susturulması için çaba harcanması çok ayrı olgulardır. Çoğunlukla ikinci yöntem seçilir; kolay olanı seçmecilik insan doğasına sonradan eklemlenmiş olsa de sürdürme eğilimini taşır; ancak, payesi yoktur.
Tartışma bir yönüyle karşı-düşünceyi/karşı-tezi ortaya koymak sayılır; karşı düşünce/tez ortaya konulmadan “tez”in apriori/peşinen yanlış olduğunu söylemek bir ön-yargıdır ve tartışma değildir. Ne “tez” in ne de “karşı-tez”in ön-koşulu/sınırlandırılması yapılamaz. Eleştiri bir yönüyle yergiyi içerebilir; ancak, yergi sınırları aşılarak karşı-düşünce geliştirilmeden küçümsenmeye başlanır ise, o zaman artık eleştiriden söz etmek olanaksızdır. Bir düşünceyi tümden red etmek onu eleştirmek sayılmamalıdır; eleştiriden söz edebilmek için red nedenleri kendi içerisinde tutarlı olarak açıklanabilmelidir. -
tartismayi tartisma programlarindan ogrenirsek ki cogumuz oradan ogreniyoruz maalesef tartisma disiplininin temelinden uzaklasmis oluyoruz.
bagirmanin, cagirtkanligin, ses yukseltmenin, kendi fikrini sabitleyip karsiyi asla dinlememenin tartisma oldugunu, laf carpmanin, karsi tarafi ezmenin keyif verdigini oh be ne guzel tartistim diyerek biten tartismalar tartisma degildir elbet. -
Tartışmak bilgi alışverişi yapmak için karşılıklı sorular sorup cevaplar alıp vermektir.
Bilgi alışverişi durduğunda tartışma ya konu dışına çıkıyor yada küfür ve hakaretleşmeye dönüyor. -
Tartışırken karşı-tavrı dikkate almak psiko-sosyal bir olgudur. Bu tavır dikkate alınmıyorsa orada/o yerde artık tartışma bitmiş ve yerini başka bir olgu almış demektir; kavga mıdır, çatışma mıdır, neyse nedir ama tartışma değildir. Karşı-tavrı dikkate almak onu önemsemektir; ancak, bu durum onun düşüncelerine katılma/katılmama ile karıştırılmamalıdır. Bir düşünceyi önemsemek ayrı katılmak/eleştirmek/katılmamak kesinlikle ayrı olgulardır. Zamanla hoş-görünün küçümsendiği, hor-görünün bir erdem/güç/özgür-birey sayıldığı; tartışmak yerine karşılıklı sataşmaların/kırmaların/dökmelerin egemen olmaya başladığını görmek üzücü olsa gerek. Bir düşüncenin doğruluğu tartışıldıkça ortaya çıkar; tabulaştırılan hiçbir düşünce sırf bu nedenle doğru değildir. Tartışma kültüründe hoş-görünün egemen olabilmesi için hiyerarşik yapılanma yok edilmelidir. Mevcut/sistematik/biçimsel yapılanmalar/düşünceler peşin-kabul olmaktan çıkarılmalıdır. En-aykırı düşüncenin dahi eleştirisi yapılmalıdır ki; aykırı olduğu ve belki de yanlış olduğu onu ileri süren kişi tarafından da benimsenebilsin; bu yapılamıyorsa hiçbir doğrudan söz etmek olanaklı olmayacaktır. Karşı-tavrı dikkate almak bir hassas dengede duran terazi gibidir; denge karşı taraf için/kendi için bozulursa öz-düşünce ilk halde kırılacak ikinci durumda ise hor-görülü olacaktır; her iki halde de gerçek/içtenlikli düşünce açığa çıkamayacaktır.
Düşünce özgür olmadıkça tartışmalar kısır kalmaya mahkûmdur! -
Tartışmanın zenginliği farklı ses ve düşüncelere açık olmakla sağlanabilir. Bunun için her şeyden önce dinlemeyi/anlamayı önemsemek gereklidir. Öylesine dinlemek hiçbir zaman anlamak değildir. Anlaşılmayan bir düşünceye karşı/hem-düşünce/eleştiri geliştirilemez; yapılan ise salt/tek-düze aktarım ile yetinmek olur; çoğu kez yapılan da budur.
Düşüncenin bağsızlığı ve özgürlüğü tüm düşünceler için bir teminat/güvencedir. Çünkü, baskılanan hangi düşünce olursa olsun çıkış bulmak için mutlak surette zorlayıcı olacak ve maskelenecektir. Hiçbir düşünce asla yok edilemez. Düşüncenin doğruluk/yanlışlığı tartışıldıkça ortaya çıkar ve yok olmayacak tüm düşünceler bir-diğerlerine eğilerek değişip dönüşürler. Bu da, tartışma ile olanaklıdır. -
Bir konunun, iki veya daha fazla kişi tarafından irdelenmesine tartışma denir. Taraflar konu hakkındaki fikirlerini argümanlarla ve somut kanıtlarla destekleyerek dile getirirler. Ancak argümanların yerini kişisel saldırılar veya kulaktan dolma bilgiler almış ise, ona tartışma denmez. Olsa olsa ağız kavgası denir.
Diğer yandan her konu tartışılabilir ve eleştirilebilir olmalı ancak bazılarımız nedense kırmızı çizgiler çiziyorlar. Bazı mevzulara kutsallık atfederek, tartışmanın dışıya taşımaya çalışıyorlar. Bunu yapanlar tartışmak istemeyenlerdir genellikle.
-
Tartışma ne değildir?
Yukarıdaki soruya verilecek cevapları içerisinde barındırmayan, haz dolu ve farklı perspektif geliştirebildiğimiz değerli anlardır.
-
Doğrusu tabular, dogmalar sayesinde tartışma kültürüne yaklaştığımızı, yaklaşabildiğimizi sanmıyorum; herkesin doğrusu sarsılmaz, ilanihaye gerçek sanılmakta, tersine her görüş ve düşünce açıklaması şiddetle ret edilmektedir; yetinilmeyip küçümseme, alay konus yapma, basite indirgeyerek safdışı bırakılmak istenmektedir. Bu yapı tüm düşüncelerin dogmatizmin bataklığına saplanmasının nedenlerdinden biridir.
-