Fil Vakası ve Ebrehe
-
Kuran'da adı geçen fil vakası Muhammed'in doğumundan önce olmuş. Ancak kuranın temeline ters bir olay olduğu için bunu irdelemem gerekti.
1- Muhammed'in doğumundan önce olmasına rağmen Allah Mekkelilere "fil sahiplerine Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?". Diye soru soruyor. Üstelik Muhammed dahil çoğu kişinin bu olayı görmediğini bildiği halde.
2- Fil olayı meydana geldiğinde Mekke sakinleri putlara tapıyordu. Bunu yine kuran söylüyor. Ebrehe ise hristiyandı. Ve kabedeki putları yıkmak için bir ordu düzenlemişti. Halbuki müslümanlık henüz yokken hak din Hristiyanlıktır. Ebrehe tek tanrıya taparken Mekkeliler bin tanrıya tapıyordu.
Ama Allah tek tanrıya tapanı değil putperestleri korudu. Yani Allah taraf tuttu. Hemde putperestlerin tarafını tuttu.
3- İnsanları "sizi yok eder yenisini yaratırım" diye tehdit eden Allah için neden Kabe çok önemliydi. Kabe yıkılsa yenisini yapmak insandan daha mı zor? Nolcak ki yenisini yapardı. Acaba?
4- Arabistan hala daha fil olayının yaşandığı yeri araştırmaya açmıyor. Orada pişmiş taşlar , at ve fil kalıntıları olması gerekir.
Neden bu sorular cevaplanmıyor da iman etmemiz isteniyor.
-
@kâfir-imam, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
4- Arabistan hala daha fil olayının yaşandığı yeri araştırmaya açmıyor. Orada pişmiş taşlar , at ve fil kalıntıları olması gerekir.
Benim kafama takılan nokta bu.
Fil deve gibi çölde uzun yol gidemez.
Su ister 100 kg civarında ot yiyormuş birde.
Ot bitmeyen yerde fili doyuramazlarsa sahiplerini bile öldürür. -
@TENTEN şimdi sen neyi sorguluyorsun. Allah kafaya koymuş ise filleri öldürmeyi susuz da geçirir çölü. Canı öyle istemiş. Allah bu.
-
Böyle bir olay olmamıştır. Bu bir masaldan ibaret.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
Böyle bir olay olmamıştır. Bu bir masaldan ibaret.
Ben Mekke'nin fethinden bile şüpheliyim.
-
@kâfir-imam, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
@DemoKratos, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
Böyle bir olay olmamıştır. Bu bir masaldan ibaret.
Ben Mekke'nin fethinden bile şüpheliyim.
Çok da haklısın. Bu din baştan sona kadar kurgudur. Muhammed diye bir adamın yaşamış olduğu da dahil olmak üzere tamamı kurgudur. Anlatılan olayların tamamı.
İran fethine bile inanmıyorum ben. Öyle bir şey olmadı. Bu din Arap-Fars ortak yapımı. Kuzey Arapları Hristiyandı, Mekke'nin aşağısı çok tanrıya inanıyordu. Hristiyan Araplarla Mecusi Farslar kafa kafaya verip yeni bir din tasarladılar. Rahman ismini de Hint kültüründen arakladılar. Arapçada böyle bir sözcük yok.
İran hiç Arap egemenliğine girmedi. Sadece Araplarla Farslar arasında din anlayışı kısa sürece farklılaştı. İran fethi diye yutturdukları bu mezhep çatışmaları. İran filan fethedilmedi.
Tersine Farslar Arapları Türkler üzerine kışkırttı. Bu dini bu iki millet ortak imal etti. Ben buna kesin gözüyle bakıyorum. İkisi Türklere saldırdılar ve Türkleri kardeş gören Moğollar buna çok öfkelendiler. Hulagu Kabe'yi yıkmaya yemin etti. Timur Osmanlılara Araplara boyun eğdiği için çok öfkeliydi.
Türkler ise Moğolları hiç kardeş olarak görmediler. Moğollar hâla Türkleri kardeşleri olarak görüyorlar. Türklerde ise böyle bir duygu yok.
Moğolların bütün öfkesi bu Araplarla Farslar bir olup Türklere nasıl saldırırlar! Türkler de nasıl olur da bunlara boyun eğer! Moğolların öfkesini açıklayacak başka bir açıklama yoktur.
Fakat Moğol ordusunu da bir Türk olan Memlük komutanı Baybars ilk kez yenmiş ve imha etmiştir. O zamana kadar Moğol ordu hiç yenilgi almadan Filistin'e kadar gelmişti.
Hulagu İslam dinini yok etmeye yemin etmişti fakat ülkesinde taht kavgası çıkınca ordunun yarısını alıp Moğolistan'a döndü. Kalan orduya komuta eden Ketboğa Mekke'ye yürümektense orası zaten çantada keklik, Mısır öncelikli hedef diye düşündü.
Bunu haber alan Baybars orduyu hazırlayıp Filistin'e yürüdü ve Moğolları ilk kez yenen komutan olmayı başardı. Bu savaşta Moğolların aşırı kendine güveni sonlarını hazırladı. Çünkü o güne dek hiç mağlup olmamışlar eze eze gelmişlerdi.
-
Yani bir tasavvur etmek lazım. Hulagu Moğolistan Filistin arasında babasının çiftliği gibi at oynatıyor. Yan gözle bakabilen yok. Canı istiyor eze eze geliyor canı istiyor serbestçe kimse ilişemeden geri dönüyor.
Yolda Farslar vurur Araplar vurur hiç endişesi yok. Her yer sanki babasının çiftliği. Sindirmedik kimse bırakmamış eze eze gelmiş.
Fakat Mısır Memlükleri henüz Moğollarla savaşmamış taze bir güç ve güçlüler. Arapları alaşağı edip yönetimi ele almışlar. Bunlar Arapların en güçlü kuvvetli olanlardan devşirdiği Türk köleler. Efendilerini yenecek yönetimi ele alacak kadar güçlüler. Maddide efendilerini yenmişler ama efendilerinin dinini yenmekten acizler. Bunlar bu din ile bizi köle yaptılar diyemiyorlar. Daha doğrusu tarihte işler böyle yürür. Galipler yendiklerinin kültürüne çoğunlukla yenilirler. Bunun olmamasının tek yolu işgal edilen yeri komple soykırımdan geçirmektir. Başka olmaz. Yoksa yerliler ne yapar eder galiplere kültürlerin aşılarlar.
Dünyanın en büyük fatihi kabul edilen İskender bile işgal ettiği yerlerin kültürlerine uyum gösterir onlar gibi giyinir onların inançlarını desteklerdi. Hiç bir yere inanç götürmemiş, hep yerel inançları desteklemiştir. Bu işler böyle oluyor.
İşte Memlükler bir anda İslam dünyasının en güçlü aktörü olmuşlardı ve Moğollara bir tek onlar kafa tutabildi. Halbuki Moğollar Türklerin İslamlaşmasını kabullenmedikleri için gelmişlerdi fakat darbeyi onlar için geldikleri Türklerden aldılar.
İşte dünyada olan çelişkili tuhaf olaylar.
-
Ben uzun yıllardır Moğollara bakışı çözemiyordum. Burada bir çelişki vardı. Bu çelişkinin nedenini uzun süre anlayamadım. Fakat bugün anlıyorum ki Türkleri müslüman yaptıkları için Araplara ve Farslara, ayrıca boyun eğen Türklere de çok öfkelenmişler.
Yani bu Moğollar Türklere yakın bir ırk mı, öyle görünüyor ama niye yıldızları barışık değil, anlayamıyordum.
Bugün anlıyorum ki evet çok yakınlar, önemli farklar olmakla birlikte oldukça yakın iki ırk fakat aralarına İslam dini girmiş. Ondan ayrışmışlar. Timur'un tüm öfkesi Osmanlı'nın Araplaşmasına. Bunu hiç bir zaman hazmedemedi. Tüm öfkesi bunaydı.
İnsan tabii bazı şeyleri zamanla anlıyor. Bunları okulda hiç bir zaman anlatmazlar. Resmi tarihte bunlar yazmaz. Fakat görüyorsun, olayların nedenlerini objektif bakabildiğin zaman görüyorsun. Dini bakış açısından ha onlar mı onlar müslüman değilse zaten tamam kafadan düşman ve kafir.
Din kısıtlamasından çıkmadan bir şey görmenin anlamanın yolu yok. Dinden bağımsız düşünmeye başladığın anda olaylar netleşiyor.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
Din kısıtlamasından çıkmadan bir şey görmenin anlamanın yolu yok. Dinden bağımsız düşünmeye başladığın anda olaylar netleşiyor
İstanbul'un fethi de böyle. Bir çağ kapatıp bir çağ açtı diyorlar. Doğrudur ama kimin açısından çağın açıldığına bağlı bu.
Kutsal yalanlarla süslenen fetih olgusu aslında Osmanlıyı gerileme dönemine sokmuştur. Çünkü bütün Bizans aristokratları ve bürokratları isim değiştirerek saraya devşirildi. İdam edilen yok içlerinde. Fatih hepsini affetti. Az bir kısmı venedik'e geri gitti. Çoğunluk sarayda kaldı. Miçotakis Mehmet Ali paşa oldu , Helena Halime hatun oldu. Tıpkı Osmanlı kuruluşundaki Bizans gelini haloferia hatunun Nilüfer hatun olması gibi.
Aslında Bizans Osmanlıyı fethetti. Yeni çağ ise Avrupa lehine açıldı. Zaten sonraki gelişmeler bunu ispat ediyor.
-
Doğru çağ kapatıp çağ açtı ama açılan çağ Avrupa'yı ileriye götürürken Osmanlı'yı geriliğe çakılı bıraktı. Çağ böyle kapanıp böyle açıldı. Avrupa aydınlanma çağına geçti, Osmanlı karanlıklara gömülme çağına girdi.
-
İstanbul fethi bir başarı filan da değildir. Bizans'ın çökmekte olan son kalıntısının direnmesi diye bir şey söz konusu zaten değildi. Buna rağmen Bizans imparatorunun zırh kuşanıp askerlerinin yanında savaşması ve kılıç sallayarak can vermesi Bizans askerlerine büyük bir motivasyon sağladı. İmparatorun halen ölmediğine göğe çekildiğine inanır fanatik Hristiyanlar. Adam çok kahramanca davrandı gerçekten.
Bu nedenle alınması hiç de zor olmayan şehrin alınması zorlaştı. Alındığında üç gün her türlü yağma serbest bırakıldı. Yeniçeriler üç gün her şeyi yağmaladılar. Üç günden sonra asayiş sağlandı.
Yeniçerilere evlenmek ve mülk edinmek yasaktı. Neden, savaş çıksın da önümüze çıkanı yağlamayalım desinler diye. Bir yer fethedildiğinde her türlü yağmanın üç gün serbest bırakılması bir kuraldı. Bu yeniçerilerin mükafatıydı. Yeniçeriler bu şekilde birer terminatöre dönüştürülüyorlardı. Çoluk yok çocuk yok mal yok mülk yok. Ne yağmalarlarsa kâr. Savaşa gidelim yağma yapalım diye dört gözle beklerlerdi.
-
@DemoKratos, içinde söyledi: Fil Vakası ve Ebrehe
Çoluk yok çocuk yok mal yok mülk yok. Ne yağmalarlarsa kâr. Savaşa gidelim yağma yapalım diye dört gözle beklerlerdi.
Zaten yeniçeriler de hepsi devşirme
Hiçbiri müslüman bile değil
Osmanlı'nın paralı askerleri. Savaş çıksın para kazanalım, padişah gebersin para kazanalım, olmazsa biz öldürürüz anlayışında katiller.Yeniçeri ocağına alınan askerlerin çoğu 7 krallık yada germenlerin hüküm giymiş askerlerinden oluşuyor. Malkoçoğlu , kara murat gibi kahraman gösterilen tipler hepsi Britanya zindanlarından kaçırılarak Osmanlıya devşirilmiş.
İstanbul konusunda ise Fatih'in fazla abarttığı çok belli oluyor. Yıkılmakta olan Osmanlıyı heyecanlandıracak bir olay gerekiyordu sadece hepsi bu. Ama buna rağmen Roma'nın son kalıntısından bu kadar korkmalarının sebebi olarak padişahların annelerini görüyorum.
İstanbul'u alamasaydı 2. Beyazıd Osmanlı'nın son padişahı olurdu.
Osmanlıyı ayakta tutan en önemli etken Avrupa'daki siyasi birliğin bozulmasıdır. Aksi halde Osmanlı'nın kendi başına çok bir başarısı yok. Bunu tüm tarihi kitap film dizi ve belgesellerde görmekteyiz. Sadece asker ve silah zoruyla elegeçirme yağmalama yapılmış.
Bir toplum 630 yıl nasıl olurda hep aynı hayatı yaşar diye kimse sormamış.
Örneğin Roma kuruluşundan yıkılışına bir çok alanda yaşam kalitesini yükseltmiştir.
Ama Osmanlıda 1299 da ölen biri 1915 de dirilseydi hiç yabancılık çekmeyecekti.
-
@kâfir-imam devşirme tüm sömürü imparatorlukları tarafından uygulanan bir yöntem. Osmanlı da bunu kullandı. Şimdi devşirmede ne yapıyorsun, gidiyorsun düşmanının işgal ettiğin köylerine. Her köyün en gürbüz en sağlıklı çocuklarını toplayıp getiriyorsun. Bunun adı yapay seçilim. Doğal seçilime göre daha hızlı işler ve aynı sonucu verir: Güçlünün hayatta kalması zayıfın ölmesi.
Bir de evrimi kafirler kullandı derler. Hayır Osmanlı alasını kullandı. Böylece ne yapıyorsun hem en güçlüleri ordunda topluyorsun, hem düşmanı güçsüz bırakıyorsun. Bu da senin daima ezen sömüren taraf olmanı garanti altında tutuyor. Devşirmeye devam ettiğin sürece gücü elinde tutar ezer sömürürsün.
Mohaç ovasında Sırpların diktiği bir anıt bulunuyor. Bu anıtın kitabesinde bu savaştan kaçanlara ağır lanetler ediliyor. Çünkü bu savaştan kaçanlar yüzünden Sırplar Osmanlı sömürüsüne boyun eğmeye devam etmek zorunda kaldılar. Bu savaşın amacı Osmanlıların gelip devşirme yapmasına isyan etmekti. Çünkü Sırplar anlamışlardı ki bu devşirmeyi önlemeden güçlenmenin bir yolu yok. Nerde güçlü askerler olacak çocukların varsa alıp götürüyor sonra da sana karşı savaştırıyorlar. Bu döngü kırılmadıkça Osmanlı sömürüsünün bitmeyeceğini anlayıp devşirmeye isyan ettiler. Ancak Osmanlı sömürüsünün kırılmasına daha uzun zaman vardı. Başaramadılar.
-
Eski KullanıcıDemoKratos başlığına tarihinde cevap verdi Son düzenleyen: Eski Kullanıcı
@DemoKratos evet herkesin bir fiyatı vardır sözünün ispatı niteliğinde.
Osmanlı ve Ortadoğu'yu tartışırken asıl konu görmezden geliniyor. Batı Roma ve Doğu Roma çekişmesi bu coğrafyaları şekillendiriyor.
Osmanlı kuruluşundan beri Doğu Roma etkisinde kalmış bir hanedanlıktır. Devşirme yöntemi de bunun etkilerinden biridir.
Batı Roma bu devşirmelerden kendini korumak için siyasi birliğini ırkçılık üzerine kurmuştur. İstanbul'un fethi ile Roma diplomatlarının bir kısmı Portekiz'e gitmiş diğerleri de Osmanlı sarayında görev yaptıktan sonra yine Avrupa'ya geri dönmüştür.
Geri döndüklerinde ilk başta hain olarak karşılanmışlar hatta idam ile yargılananlar da olmuştur. Ancak Bizans oyunlarını iyi bilen tecrübeli diplomatlar Avrupa kırallarının papa etkisinden kurtulmasını sağlayınca kabul görmüşler.
Böylece Batı Roma yeni Bizans olmuş ve kendini devşirmelerden korumanın yolunu ırkçılık ile halletmiştir. Bu sayede de Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü kendi halkları ile tehdit eder hale gelmiştir.
Bu noktada tarih tersine dönerek Avrupa siyasal yapısını güçlendirirken Osmanlı'nın toprak sistemi bozulmaya başlamıştır.
İstanbul'un fethi aslında Osmanlı'nın çöküş festivalidir.
Avrupanın devşirme anlayışı Osmanlı gibi şekillenmemiş , onlar insanı değil bilgiyi devşirerek daha çok kendilerini geliştirme yolunu tercih etmişler. Bunun sanayi devrimi öncesinde çok örneği vardır. Doğudaki çoğu aydın insanın kitaplarını almışlar ama kendilerini topraklarına davet etmemişlerdir.
Batı Roma topluluğunun aynı politikası günümüzde de devam etmektedir. Birçok Hintli Çinli Pakistanlı profesörleri tez yazmaları için ülkesine davet edip sonra da geri göndermektedirler.
Tabiki Osmanlıyı bu karanlıkta bırakan en önemli etken dinleridir. Kaba kuvvet ve hurafelere dayalı düşünce sistemleri bilgi karşısında yenik düşmüştür.
Okunmuş su aşıya yenilmiştir. Kaba kuvvet ise laboratuvara yenilmiştir.