Charles Darwin'in Dini İnancı Neydi? Din ve Tanrı ile İlgili Görüşleri Nelerdi?
-
Charles Darwin'in Dini İnancı Neydi? Din ve Tanrı ile İlgili Görüşleri Nelerdi?
Charles Darwin, bilim tarihini değiştiren bir figür olarak birçoklarınca benimsenip, bazılarınca şeytanlaştırılmaktadır. Halbuki Darwin de, her bilim insanı gibi, en nihayetinde bir insandır ve hayata dair belirli görüşleri taşımıştır. Benzer şekilde, her insan gibi, onun da görüşleri yaşamı boyunca ve deneyimleri zenginleştikçe farklılaşmış, değişmiş, gelişmiş, evrimleşmiştir. Bunun bir örneğini Albert Einstein üzerinden de burada işlemiştik.
Bu yalın gerçeği unutan kişiler, ateşli bilim-din tartışmalarının kamplaştırdığı bir ortamda, Darwin'i kendi saflarına çekmek veya öteki safın şeytanı olarak göstermek için fazlasıyla emek harcamaktadırlar. Örneğin evrim üzerinden teizm eleştirisi geliştiren ateistler, Charles Darwin'in güçlü bir ateist olduğu iddiasındayken; evrimin ne olduğuna dair fikri bile olmayan bilim karşıtları, Darwin'in dinsizliğinin ahlaki yozlaşmaya ve bozulmaya neden olduğunu ileri sürmektedirler.
Halbuki Charles Darwin, bunların hiçbiri değildir. Evrim Teorisi'nin babasının din ve tanrı ile ilgili görüşleri, ömrü boyunca değişmiştir. Bir papaz olma hayalindeki genç doğa bilimcisi, İncil'deki Yaratılış Efsanesi'ni ispatlamak için 5 yıllık bir gemi seyahatine çıkmış ve bu süreçte doğanın işleyişine yönelik görüşleri değişmeye başlamıştır.
Darwin'in din ve tanrılara yönelik şüpheleri muhtemelen çok daha erken yaşlarda başlamıştı. 1838 yılında, yeni eşi olan Emma Darwin'e yazdığı mektubun kendisi bulunamamış olsa da, koyu Katolik Emma'nın yazdığı cevap, Darwin'in görüşlerinin çok erken yaşlarda şekillenmeye başladığını düşündürmektedir:
Mantığım bana, duyduğun dürüst ve vicdanlı bir şüphenin günah olamayacağını söylüyor; ancak bu şüphelerinin aramızda acı dolu bir boşluk yaratacağını hissediyorum. Bana dürüstçe açıldığın için sana tüm kalbimle teşekkür ediyorum ve bunları benden gizleyecek olsaydın bunun bana ne kadar acı vereceğinin korkusunu bile düşünmek istemiyorum. Benim canım Charley'm, artık biz birbirimize aitiz ve sana karşı açık olmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yok.
Sonrasında, yaptığı bilimsel ve saygın çalışmalar sırasında, gezisi boyunca gördüklerinin kendisinde yarattığı etki şiddetlenmiş; ancak hiçbir zaman toplumun bütünleştirici yapısını bozacak bir militarizm düzeyine ulaşmamıştır. Darwin, kendi teorisinin toplumu bir arada tutan değerlere zarar vereceği endişesiyle kitabını yayınlamaktan uzak durmuş, hiçbir zaman din-bilim tartışmalarına girmek istememiş, kendisini ve görüşlerini şu veya bu şekilde yaftalamaktan uzak durmuştur. Charles Darwin'in fikirsel gelişimini buradaki yazımızda detaylarıyla okuyabilirsiniz.
En baştan belirtmek isteriz ki, Evrim Ağacı olarak bize göre bir bilim insanının dini düşünceleri (ateist, teist, deist, agnostik, vs. fark etmez) kesinlikle önemli değildir. Sırf meşhur, popüler ya da zeki bir kişi, bir şeye inanıyor ya da inanmıyor diye, dini argümanlarımızı desteklediğimizi sanmak akılcı bir yaklaşım olmayacaktır. Bilim insanlarının inançlılığı dini veya tanrıları ispatlamaz; inançsızlıkları ise din veya tanrıların geçersizliğini ortaya koymaz.
Evrim Ağacı olarak Charles Darwin'in dini görüşlerine yer verme sebebimiz, art niyetli kişi ve gruplarca bu kişilerin görüşlerinin haksız yere çarpıtılmasındansa, tarafsız bir kurum olarak bizim tarafımızdan yalın gerçeklerin okuyucuya aktarılmasıdır.
Burada ise, sizi o veya bu görüşe yönlendirmeksizin, Charles Darwin'in ağzından, kronolojik olarak görüşlerinin nasıl değiştiğini ve şekillendiğini aktarmaya çalışacağız. Aşağıda okuyacaklarınız, Darwin'inkendi kaleminden çıkmış sözlerdir ve herhangi bir şekilde değiştirilmemiştir.
Darwin'in Din ve Tanrı İnancı (veya İnançsızlığı)İlk olarak, Darwin'in 1866 yılında Mary Boole isimli bir spiritüalist yazardan aldığı mektupla başlayalım. Çünkü bu mektup, bize Evrim Ağacı olarak gelen din ve tanrı inancımızla ilgili soruların da, Darwin'in din/tanrı görüşleriyle ilgili soru işaretlerinin de harika bir özeti gibidir:
Sevgili bayım, Size, zatınızın yanıtından başka hiç kimsenin yanıtının mümkün veya tatmin edici olmayacağı bir soruyu sormama izin verin... Doğal Seçilim Teori'nizin, aşağıdaki inançlarla uyumlu olduğunu düşünüyor musunuz: Tanrı'nın kişisel bir tanrı olduğu ve kendisinin sonsuz iyilikte olduğu inancı... Tanrı'nın ruhunun insan beynindeki etkisinin insanlara ahlak kazandıran bir dokunuş olduğu inancı... Benim şahsi izlenimim, yaptığınız çalışmaların bilimin gerçekleri ile dinin söz verdikleri arasındaki kayıp halkalardan sadece bir tanesini doldurduğu; ancak hepsini dolduramadığı yönündedir.
Görüleceği üzere, doğada "doğanın kendisinden fazlası" olduğu ve eğer sadece natüralist/materyalist bir perspektiften bakarsak doğanın anlaşılamayacağına yönelik görüşler yeni veya modern görüşler değillerdir. Bunlar, Darwin'in zamanında da, hatta çok öncesinde de tartışılmış; ancak nihai sonuçlara varılamamış olan felsefi konulardır. Buna rağmen, Darwin'in bu soruya verdiği yanıt, Evrim Ağacı olarak bizim de altına imza atabileceğimiz bir yanıttır:
Sorularınıza tatmin edici cevaplar verebilmek beni öylesine mutlu ederdi ki... (...) Ancak benim görüşüm, bu tür konularda kafa yormuş herhangi bir diğer insanın görüşünden daha kıymetli değildir. Teoloji ve bilimin kendilerine has yollarda gitmesi gerektiğine yönelik görüşünüz için size teşekkür ediyorum ve size saygı duyuyorum. Sanıyorum, bu ikisinin birbiriyle buluşma noktasının halen çok uzakta olmasından ben sorumlu tutulamam.
Bir yabancı ile din konusunda tartışmaya girmekten kaçınması, Darwin'in bu konudaki genel tutumu olmuştur. Ancak daha yakın tanıdıklarına yazdıkları mektuplarda, din ve tanrı görüşüne yönelik daha fazla bilgi bulabilmekteyiz. Örneğin 1879 yılında John Fordyce'a yazdığı bir mektupta şöyle demektedir:
[Din ve tanrı konusundaki] görüşlerim durmaksızın çalkalanmaktadır. Bir kişinin teist olarak anılıp anılamayacağı, bu kelimenin ne anlama geldiğiyle ilgilidir. En ciddi çalkantılarımda bile bir Tanrı'nın varlığını reddedecek kadar ateist olmadım. Genel olarak, özellikle de yaşım ilerledikçe düşünüyorum ki, akıl durumumu ve düşüncelerimi en iyi yansıtan terim, agnostik olacaktır.
Ölümünden sadece birkaç sene önce yazdığı mektuplar göz önüne alınacak olursa, Darwin'in net bir şekilde bir agnostik olduğu; hiçbir zamansa Tanrı'nın kesin olarak (mutlak ateizm) veya büyük olasılıkla (de facto ateizm) var olmadığını iddia etmediğini söylemek mümkündür. Bu, Darwin'in diğer hayat görüşleri ve ağırbaşlı doğası ile de uyumlu bir çıkarımdır. Bunu, 1881 yılında, ölümünden sadece 1 sene önce Aveling tarafından aktarılan, Büchner ve Muhterem John-Brodie Innes ile yemek sırasında söylediği şu sözden de anlayabiliyoruz:
Kendinize neden ateist diyorsunuz? Tanrı'nın var olduğuyla ilgili şiddetli ısrarların doğru olmadığını bildiğinizi biliyorum. Ben de, düşünce olarak size tamamen katılıyorum. Ancak kelime olarak ateisttense, agnostiği tercih ederim. Biliyorum ki agnostisizm ateizmin kibar halidir ve ateizm de agostisizmin agresif halidir. Ancak neden bu kadar öfkeli olmak zorundasınız? İnsan kitlelerinin akıllarına bu fikri dayatmanın verdiği bir kazanç var mıdır? Dinin kanıtlarla desteklenmediğini kabul ediyorum ve 40 yaşıma gelene kadar Hıristiyanlık'ı asla terk etmemiştim. Dönüşümüm çok yavaş bir şekilde tamamlandı.
Darwin, buradaki yazımızda da anlattığımız gibi, yasaların kendileriyle, onların olası koyucuları arasında işlevsel bir bağ bulunmadığını, bir doğa yasasının kendiliğinden mi oluştuğunun, yoksa bir süpergüç tarafından mı yaratıldığının, yasanın nasıl çalıştığını anlamamıza etki etmediğini düşündüğünü söyleyebiliriz. Bunu, şu sözü de net bir şekilde ortaya koymaktadır:
Uyduların, gezegenlerin, yıldızların, Evren'in ve olabilecek her türlü evren sisteminin yasalar çerçevesinde çalıştığını kabul edebiliyoruz; ancak en ufak bir böceğin bir seferde, özel bir etki ile yaratılmasını umuyoruz.
Türlerin Kökeni'ndeki şu sözü de bunu pekiştirmektedir:
Ayrı ayrı ve sayısız yaratma eylemine inanan bir kimse, böyle durumlarda [Evrimsel Süreç sonucu oluşmuş canlılardan bazılarının, atalarının yerini almasından bahsediyor] Yaradan'ın bir tipin başka birinin yerini almasını dilediğini söyleyebilir; ama bu, bana, gerçeğin yalnızca ağırbaşlı bir dille yeniden söylenmesi gibi görünüyor. (Türlerin Kökeni, 6. Bölüm, sf. 201)
Darwin, genel olarak din ile bilim arasında bir uyuşmazlık olmadığını, ikisinin ayrı alanlar olduğunu düşünmektedir. Bunu, şu sözlerle ifade etmiştir:
Bir insanın hem evrimi savunup, hem teist olabileceğini kabul etmemek, ciddi derecede absürttür.
Buna karşılık, din felsefesinin de yoğun bir şekilde tartıştığı üzere, Tanrı'ya atfedilen mutlak iyilik gibi kavramların geçerliliğini sorguladığı, dolayısıyla doğanın Tanrı'nın gözünden değil de, doğa yasalarının dinamikleri çerçevesinde anlaşılması gerektiğini düşündüğü, dolayısıyla tam bir natüralist olduğu söylenebilir:
Kendimi her şeye gücü yeten ve yarattıklarını çok seven bir Tanrı'nın, parazitik eşekarılarının canlı tırtılların bedenlerine yerleştirdikleri larvalarını özenle tasarladığına inandıramıyorum.
Darwin'in din ve tanrı konusunda çok katı ve ciddi görüşleri olmadığını, kendisine yazdığı notlardan anlamak da mümkün. Örneğin C Defteri isimli not defterinin 166. sayfasında şu notları görmekteyiz:
Düşünceler (daha doğrusu arzular) kalıtsal olabilir mi? Bunun, beynin yapısal kalıtsallığından başka bir şey olmadığını düşünmek gerekir. Analoji, bunu gerektirir. Organizasyon üzerindeki yaratıcı etkisine yönelik aşk... Ah, seni gidi materyalist seni!
Darwin, Ölümüne Yakın Dine Dönmüş müydü?
Son olarak, Darwin'in ölümüne yakın, ölmekten korkarak dine döndüğüne ve günahlarını itiraf ettiğine dair iddialara kısa bir bakış atalım. Bu iddialar, Evrim Teorisi'nin altını oymak adına bazı spiritüalist yazarlar tarafından, sonrasındaysa evrim karşıtı demagoglar tarafından bolca yayılmıştır. Ancak bu düşüncelerin asılsızlığı, iki alıntı ile rahatlıkla gösterilebilir:
Ölmekten asla korkmuyorum. Bana çok iyi davrandınız ve bunun için size teşekkür ederim. (Ölümünden önce, eşine ve çocuklarına, oğlu Francis Darwin'in ağzından)
Diğer alıntı ise şöyle:
Sizin tarafınızdan tedavi edileceksem, hasta olmaya bile değer! (Ölümünden önce, doktorlarına, oğlu Francis Darwin'in ağzından)
Sonuç
Dolayısıyla, Darwin'i tek bir kalıba sokup da belli bir kampa ait olarak görmek, kendisinin kesin olarak hoşlanmayacağı bir davranış olurdu. Onun görüşlerinin teorisiyle hiçbir ilgisi olmadığını anlamalı, her neye inanıyor olursa olsun sonucun değişmediğini fark edersek, Darwin'in görüşlerini de sıradan bir insanın görüşleri olarak alabilir ve teolojiyle ilgili daha makul çıkarımlara varabiliriz.
-
Darwin agnostiktir. Görüşlerini de kendisinden çok arkadaşı Huxley hararetle savunmuş ve din adamlarıyla polemiklere girişmiştir. Darwin böyle ortamlardan uzak dururdu. Fakat Huxley hiç çekinmeden Darwin'in görüşlerini sonuna kadar her ortamda savunmaktan geri durmazdı.
Darwin'i kitabını yayınlamaya yönelten de Wallace olmuştur. Wallace aynı görüşteydi fakat bunu kitap olarak yayınlama onurunun Darwin'e ait olduğunu kabul etmişti. Neden böyle düşündü bilmiyoruz. İstese Darwin'e haber vermeden kendi kitabını yayınlardı.