İnanmak mı, bilmek mi?
-
Tüm mesele bu.
Hangisi önceliklidir?
Hangisinin peşinden gideceğiz?
Bir tarafta hiçbir bilimsel kanıtı olmayan şeyler, diğer tarafta her zaman ölçülebilir ve yanlışlanabilir olgular.
Temeli olmayan inancın neye ve kime ne faydası var?Örnek mi istiyorsunuz?
Buyrun...
Ouja tahtası, piyasadaki tüm dinler ve tanrıları, griler, gelecekteki bizler, cinler, melekler, şeytanlar.
İlk aklıma gelen bunlar. -
Birisi geliyor ve diyor ki: "Şu var; bunu yapar, şunu yapar, şöyle ve böyle."
"Eee," diyoruz ve ekliyoruz "Bir daha göster."
Olmaz, diyor. Bana güvenmen lazım, çünkü ben yalan söylemem.
"Eee," diyoruz yine ve ekliyoruz yine "Uyduruyorsun veya yanılıyorsun, çünkü kanıtlayamıyorsun."
Evet, hikaye bundan ibaret. Aslında hikaye değil, tüm olan bu. -
daha önce söylediğim bir sözüm aklıma geldi; inandığımızı bilmeyiz, bildiğimize inanmayız...bilgi öncelikli olsa da ikisinden de vazgeçmek mümkün görünmüyor...
-
Ne yapalım, bilimi mi çöpe atalım?
Bunun yerine ne idiğü belirsiz viya tahtalarına bel bağlayalım, öyle mi? -
Melekleri, cinleri, şeytanları da kaale alalım, çünkü bunların da bilimle hiç işi olmaz.
-
Müritlerin uçurttuğu şıhları da kaale alalım, çünkü öyle ya, bilim bunları uçurtamaz.