Telepati, Sempati, Antipati, Empati
-
Psikolojinin ötesinde açıklanması zor olan parapsikoloji dalına giren bu dört tane pati kısaca şu şekilde tanımlanıyor.
Telepati
Düşünce yoluyla bağlantı kurulması.Sempati
Kendini birine, birşeye yakın görmek.Antipati
Benmerkezci kişilere, kötü huylulara, farklı görüşlere, bazı eşyalara, bazı simgelere karşı olmak. Sempatinin zıttıdır.Empati
Akıl ve duygunun birleşmesiyle birilerinin düşüncesini, acı ve mutluluğunu anlamak.Bu dört pati bazılarınca birbirine karıştırılsa da birbirinden tamamen farklıdır.
Düşünce yoluyla iletişime geçildiğini iddia eden telepati şovmenleri aslında empati konusundaki yeteneklerini kullanarak telepati yaptığına inandırmaya çalışır. Dünyada bugüne kadar telepati yaptığını idda ederek çeşitli şov gösterileri yapan Rus ve İsrail'li iki kişi vardı. Bu kişilerin daha sonraları çeşitli araç kullanarak izleyenleri yanılttığı ve telepatiyle alakası olmadığı ortaya çıktı.
Lakin ikiz kardeşlerin arasındaki bazı etkileşimin ikisini de etkilemiş olduğu ve buna telapati dendiği savında bulunanlar da var. Hipnoz yoluyla insanın bir yerinin acıdığı ve oranın kızardığı gibi duruma da telepati deniyor.
Her ikisi de ne derece telepatik bir sonuç bilemeyiz ama insan kendi vücudunda neresini çok düşünürse orasının olumlu veya olumsuz olarak çok duyarlı hale geldiği bir gerçek. Örneğin, hasta birisine verilecek ciddi bir moral hastalığının iyileşmesinde çok yardımcı olduğu gibi.
Telepatiye bir anlamda sezgi de diyebiliriz. Örneğin, köpekler, atlar iyi insanla kötü insanı sezebiliyor. Tayyibi sırtından fırlatıp yerlerde süründüren yarış atı dünyanın en sakin atıydı. Atın adını unuttum ama o sıralar yarışlarını izlediğim bir attı. Ülkeyi yönetmeye talip olanları atlara bindirip test etmek hiç de fena olmaz. Ne de olsa cahil, cühela yobazlardan daha iyi sezgiye sahipler.Birilerine, bir ideolojiye, bir dine veya herhangi birşeye sempati duymak, kendini ona yakın bulmak hem iyi hem kötü olabiliyor.
Şayet sempati daha sonra bağlılığa dönüşürse ve bağlı olduğu zararlı ise bu defa kendini ondan kurtarmak zor olabiliyor. Çünkü insanlarda bulunan alışkanlık zaafı onu esir alabiliyor. Alışkanlık zaafımızı hesaba katarak sempatizanlığın ötesine kolay geçmemek gerek. Bu bilgi düzeyi yüksek olan insanlar içinde geçerli. Örneğin fetonun henüz kanka olduğu dönemde fetodan ayrılan Nurettin Veren bilgi düzeyi yüksek ve mükemmel diksoyona sahip biriydi. Buna rağmen bağlı bulunduğu tarikatın zararlı bir tarikat olduğunu 30 yıl sonra anladığını söylemişti. Öyle zararlıydı ki, Nurettin Veren feto tarikatından ayrıldıktan sonra adamın karısını, çocuklarını bile elinden alıp adamı dımdızlak bırakmışlardı.
Sırf sempati duyup daha sonra bağlı olacak kadar ileri gidenlerin akpyi ancak 22 yıl sonra anlamaları da başka bir örnek olsa gerek.
Bu nedenle sempati duymakla bağlılık arasında ince ama en önemli çizgiye dikkat etmek gerekiyor.Antipati insanlar üzerinde çok ilginç bir öneme sahip.
Kimi insanlar ne fedakarlık yaparsa yapsın hiç kimseye yaranamaz. Onun üzerinde hep antipati baskısı vardır.
Örneğin ben böyle biriyim, hayatım fedakarlıkla geçmiş olmasına rağmen ülkemiz ahalisi tarafından hep antipati duyulan biriyim. Aynı şekilde yaşamım gelişmiş ülkelerde geçseydi acaba nasıl görülürdüm, merak etmiyor değilim. Herhalde orada da antiemperyalist olduğum için pek sevilmez antipati içinde boğulurdum.
Kimi insanlar da kötü, huysuz, acımasız karaktere sahip olmasına rağmen sempati duyanı çok olur. Ülkemizde özellikle bu türler pek sevilir. Hele bir de mafyatik bir fiğürse veya ağzı iyi laf yapan bir takkeliyse baştacı etmek için yeterli oluyor. Gerçi günümüzde takkenin yerini sarık-cübbe aldı, sarıklı komiserler, cübbeli generaller ülke güvenliğinin başında. Neyse ki, nalini zanedersem unuttular. Düşünsenize yüzlerce nalinli sokakta takır-tukur, garç-gurç kulaklarımızda 22 desibelli bir koro tokatı yemiş gibi olurduk. Nalini yüzlerce yıl önce Çinliler giyiyormuş. Çin'den bize nasıl gelmişse, herhalde ilgililer nalini de Çin'den çalmış olmalı.
Neyse bu kadar antipati sanırım yeterli.Empatiyi hem çok severim ama bir yandan da nefret ettiğim olmuştur.
Empati özellikle aile üyeleri arasındaki ilişkiyi sürdürmekte yardımcı olduğu için fiziken birbirinden kopsalar bile duygusal olarak ailenin dağılmasını önler.
Aynısı işyerlerinde çalışanlar veya bir kesimin içinde bulunanlar için de geçerli. Çünkü birbirinin ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini anlayanların birlikteliğinden oluşuyor. Hani birlikten güç doğar dedikleri tam da bu olsa gerek. Akıl ve duyuların birlikteliği aynı zamanda fiziki birlikteliği getirip her iki türlü güç oluşturuyor.
Peki bu birliktelik birbirinin kellesini koparmayı cihat sayan dinlerde olduğu gibi zararlıysa ne olacak. Bu da soru mu, ahan da Orta Doğu'da ve Orta Asya'da ne oluyorsa bizzatihi o olacak. IŞID, Boko-Haram, Taliban gibi örgütler empatiyle hareket ediyor. Aynı şeyi düşünüyorlar, birbirinin ne düşündüğünü, ne yapacağını ezbere biliyorlar. Biliyorlar ama hepsi bu, hepsinde aklın zerresi olmadığı için zavallı empati ne yapsın. Yararlı olabilecek empatiyi bile kılıca kurban ediyorlar.
Bizdeki empatik hilafetçiler de çok ilginç. Ne şeriatta anşabiliyorlar ne hilafette ne de ılımlı islamda. Buranın Cumhuriyet olduğunu unutup şeriat-hilafet kavgasına düşüyorlar. Böyle olunca da yine zavallı empati boynunu büküp antipatiye dönüşüyor. Doğrusu insanın şu empatiye acıyası geliyor. Ne hallere düşürdüler garibanı.
Ee, 22 yıl boyunca empati yaptık, bu ülkeyi satmayla ekonominin yürümeyeceğini hep söyledik ama bizim empatimiz hep havada kaldı.
Neyse telepati, sempati, antipati, empati derken empati bile fahişe yapılabiliyormuş. Neyse ki, şansımıza telepatiyi bilmiyorlar, bilseler düşünce yoluyla herhalde tecavüz seanslarına geçerlerdi. -
Aynı oda içerisinde dolaşan on tane tilkinin kuyrukları illaki birbirine değer.
Tıpkı bunun gibi yaşamı etkileyici hepi topu on tane olasılık var. Ama milyonlarca insan var. Dolayısı ile enaz yüzbin kişi şuan dünyada aynı şeyleri düşünüyor. Bunu metafizik diye açıklamak doğru değil. @bilgisezgi senin de dediğin gibi bu olasılıkları kullanan sahtekarlar vardır.
-
köpekler, atlar iyi insanla kötü insanı sezebiliyor. Tayyibi sırtından fırlatıp yerlerde süründüren yarış atı dünyanın en sakin atıydı. Atın adını unuttum ama o sıralar yarışlarını izlediğim bir attı. Ülkeyi yönetmeye talip olanları atlara bindirip test etmek hiç de fena olmaz. Ne de olsa cahil, cühela yobazlardan daha iyi sezgiye sahipler.
Pek bilimsel bir yöntem olduğunu söyleyemem. Böyle bir yöntem olsa işverenler, holdingler mülakatçı yerine atlara kulak verir. O açıdan bakmamıştım. Ben at binemeyen padişahmı(!) olur açısından bakmıştım.
Kişilerin iyi veya kötü olması değil sorun. Sorun sistemin, çarklarının ta kendisi. Sorun seçmende değil. Avrupa' da, Amerika'da seçmen seçti diye resmi kişilere ülkeyi soyup soğana çevirme, bürokrasiye suç işleme ve cezasızlık garantisi/ özgürlüğü vermiyorlar. Şirketlerin bile 2 katmanlı denetimcisi var. Siyasetçinin, bürokrasinin de üzerinde bir denetmen, yargı-infaz makamı olmak zorunda. Yargıyı, idareleri, htta orduyu siyasetçi dizayn ediyor. Orayı anladık. Sözde kuvvetler ayrılığı var, ama yok. 2 değil 3 katmanlı sistem kurarsan. Eşeği sağlam kazığa bağlarsan bunlar yaşanmaz(dı). Hülasa çalana değil, çaldırana, yol veren sözde devlete bakmak lazım... Otokontrolü olmayan dükkana en namuslu adamı oturtsan ne yazar. Uygun şart ve koşullar altında herkes cinayet bile işleyebilir. Bu bu kadar net...