Madam Bovary Romanındaki Emma Karakter Çözümlemesi
-
Batı edebiyatının önemli klasiklerinden biri olan yazarı Gustave Flaubert’in 1857 yılında yayımlanan Madam Bovary, yazarının şah eseri olarak bilinir. Eser, romantik, hayalperest ve duyguları ile hareket eden bir kadının başından geçenleri anlatır. Bu yapıt, romantizme bir tepki özelliği taşımaktadır. Madam Bovary; ilgisizliğin ve arayışın özgür iç çekişlerinin romanı (Maden, 2008). Flaubert, romanındaki Emma karakterinin intiharını anlatabilmek için, kendisi arseniğin tadına bakmıştır ve bu yüzden de hasta olduğu söylenmektedir. Romanda ana karakter Emma tanıtılmadan önce Charles’ın okula gelişiyle başlatılır. Charles için okulda nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, şaşkın, beceriksiz ve utangaç sıfatları ile tanıtılır. Charles’ın bu aptal hali öğretmeni tarafından da alaya alınır; öğretmeni Latince “ridiculusum” (ben gülüncüm)” cümlesini yirmi kez yazdırtır (Kaba, 2013). Charles, sürekli annesi tarafından yönetilen pasif biridir. Rouen’da tıp tahsili yapmıştır. Charles’ın annesi eğitim hayatını yönlendirmekle kalmayıp evlilik hayatını da yönlendirerek dul kalmış, 45 yaşında ve yılda bin iki yüz frank ile geçimini sağlayan bir kadınla evlendirmiştir. Bu aşk evliliğinden ziyade çıkar evliliğine dönmüştür. Heloi se Dubuc, öldükten sonra Charles’ın ikinci eşi olan Emma ile evlenir. Charles ile Emma’nın tanışması, Rouault sayesinde olur. Charles’ın hastalarından biri olan Rouault, Emma’nın babasıdır. Emma, manastır eğitimi almış, sanata ilgi duyan, soylu zengin sınıfın hayat tarzına özenen, sanatla olan diyalogunun da bu yaşamın bir göstergesi sayan genç bir kızdır (Maden, 2008). Charles’ın hastalarından biri olan Marki, şatosunda verilen bir baloya doktor ve eşini de davet eder. Emma, soylu yaşantısına çok özenmektedir. Bu balodaki ihtişamlı ve refah yaşama çok bağlanır. Ev sahibi Marki ile dans eder ama balodaki başka bir soylu Vikont’da onu dansa kaldırır ve Emma ona aşık olur. Charles’e göre Vikont, yakışıklı ve zengindir. Charles, onun yanında pasif ve sönük kalmıştır. Emma, böylece soyluluğa, zenginliğe ve kadın ruhunda anlayan bir erkeğe ihtiyaç duyar (Maden, 2008). Bencilce küçük mutluluklarla yetinen ve evlilik yaşamında eşinin isteklerini karşılamayı ve kişisel hazlarının tatminini “mutluluk” olarak tanımlayan Charles için, Emma kusursuzluğun örneğidir (Kaba, 2013). Charles, kadın ruhundan anlamayan bir adamdır. Emma ise içinde bulunduğu bayağılığı, sıradanlığı sorgulamaktadır: Evlenmeden önce gönlünde aşk uyandığını sanmıştı; fakat bu aşkın neticesi olması lazım gelen saadetten bir eser yoktu (Kaba, 2013). Emma’nın rahatsızlanması ve zamanla içine kapanık bir hale gelmesinden korkan Charles, taşınmanın doğru bir fikir olduğuna inanır. Yonville kasabasına taşınırlar. Emma, Kendisini bir kontes, bir hanımefendi olarak tüm kasabaya tanıtır ve kendisine saygı gösterilmesini sağlar (Maden, 2008). Charles ve Emma, kasabanın esnaflarıyla akşamları sohbet etmeye başlarlar. Noter yazıcısı olan Leon, şiir ve sanat üzerine konular açarak Emma’nın dikkatini çekmeye çalışır. Emma, Leon’u asil görmediği için ona karşılık vermez. Daha sonra Leon, kasabadan ayrılır. Giden Leon için Emma, bir aşk yaşamayamadığı için pişman olur. Leon ile yaşayacağı arzu dolu yasak aşkı hayal edip durduğu günlerde eşinin tedavi ettiği bir uşağın efendisi ile tanışır (Maden, 2008). Bu hem soylu ve hem zengin olan kişi Radolphe’dur. Radolphe, geniş arazilere sahip, şatoda yaşayan; kısaca Emma için biçilmiş kaftandır (Maden, 2008). Aralarında bir yasak aşk başlar. Rudolphe, uzun süreli, gerçek bir aşk insanı değildir. Emma’ya bir mektup yazarak onu terk eder. Emma, yıkılır, yataktan hiç çıkmaz. Çocuğunu bile düşünmeden aşkının acısına bırakır kendini. Doktor Charles, hiçbir şeyin farkında değildir. Eşine aşık bir adamdır ve onu piyano derslerine ve tiyatroya gönderir. Emma, burada Leon ile karşılaşır. Leon’un gitmesi üzerine yasak aşk pişmanlığı yaşadığı için tekrar Leon’u arzulamaya başlar. Leon’u sığınacak bir liman olarak görür. Leon ile yasak bir aşka başlar. Onunla daha fazla görüşebilmek için tefecilerden borç para alır. Geri ödeme yapmadan sürekli borç para aldığı için icra gelir. Emma, hızla para bulmak için her yolu dener. Aşkı için iffetini, namusunu ve ailesini hiçe saydığı erkek Radolphe’a da gider: “Param yok sayın bayan.” cevabını alır (Maden, 2008). Emma, borcunu ödeyemediği için kocasının yüzüne bakacak cesareti olmadığı için yaşamanın da bir anlamı olmadığını düşünerek arsenik ile intihar eder. Charles, çok üzgündür. Bir gün Emma’nın çalışma masasının kapalı çekmecesinde karısının kendisini nasıl ve kimlerle aldattığını belgeleyen aşk mektuplarını bulur (Maden, 2008). Daha fazla kahrolur. Bu sırada evine haciz gelir. Her şeyinden daha önemli olan gurur ve haysiyetini kaybetmesi onu ölüme götürür. Çocukları ise, açlık ve sefalete mahkûm olur (Maden, 2008).
Charles, eşini karşılıksız seven bir adam olarak Emma’nın onu sayısız kez aldattığını öğrenmesi üzerine üzüntüsünden beklenmedik bir anda ölür. Bu noktada vurgulanması gereken en önemli unsurlardan biri ise erkek egemen toplumda erkeğe atfedilmiş olan cinsellik ve ihanet gibi duyguların, bu kavramlarla hiç ilgisi olmayan bir adamın karısı tarafından tecrübe edilmesidir (Aras, 2013). Emma, roman boyunca sık sık bayılmalar geçirir. Bu amansızca üretilen bir şiddetin bir nesnede karşılığını bulamaması, özneyi nesnesiz kılmasından kaynaklanan bir kendini kaybetme durumudur (Kutlu, 2007).
Emma Bovary, gerçek dünya ve hayaller arasında sıkışıp kalan, bir türlü mutlu olamayan, sevmek ve sevilmek uğruna hata üstüne hata yapan; bedeninin ve ruhunun çektiği acıları dindirecek tek yol olarak gördüğü intiharla yaşamını sonlandıran unutulmaz bir karakterdir (Aras, 2013). Emma, roman boyunca arzusunu üç temel nesneye yöneltir. Emma'nın ilk kez Charles'ın hareketlerini iğrenç bulduğunu tanımladığı bölüm, onun arzusunu ilk kez yurtsuzlaştırdığı ve farklı bir erkek olan Leon'a yönelttiği bölümdür (Kutlu, 2007). Emma, aradığı hayatı Yonville kasabasında bulamaz çünkü o burjuva meraklısı bir kadının özelliklerini taşır. Buna en çok etki eden de Voltaire, okumasıdır. Aslında Emma'nın derdi Voltaire'in yazdıkları değildir; sadece Voltaire'in tarafında olup modern olmak, burjuvalar gibi düşünebilmektir (Kutlu, 2007). Hayalini kurduğu dünyada yaşamak isterken küçücük bir kasabada sıkışmış olduğunu düşünmektedir. Romanda yaşanılan her olay, zaman içerisinde nedenleri ve sonuçları ile karşımıza çıkmaktadır. Emma’nın Rodolphe’la ilk kez seviştiği çardak, daha sonra Charles’ın öleceği yer olmuştur. Emma, çok fazla roman okurdu. Okuduğu romanalardaki kahramanlarla kendini özdeşleştirirdi. Ama her okuduğu romandaki karakterlerin sonu acı ile biterdi. Emma’nın da hayatı bu şekilde acı ile son buldu.
Emma, hayalini kurduğu hayatı Charles’ta bulabileceğine inanmıştı. Kocasının sıkıcı ve sıradan hayatı, umarsamaz ve ruhsuz tavırlarını gördükçe yanlış bir karar verdiğini anlar. Evlendiğinde eşini sevdiğini sanmakta olan Emma evlilikten beklentisini ve yaşamış olduğu sukutu hayali “…bu sevginin mutluluk getirmediğini görünce de aldanmışım her halde diye düşünüyordu. Sonra, mutluluk, sevgi, sarhoşluk gibi sözlerin yaşamda tam tamına ne anlama geldiğini bulmaya çalışıyordu: kitaplardaki bu sözler ona o kadar hoş görünmüştü ki!” cümlesinden anlıyoruz (Cengiz, 2017). Zamanla Emma ile Charles arasında duvarlar örülmeye başlar. Madam Bovary romanı, aile kavramının zenginlik ve soyluluk hırsıyla yaşanan ihanet içinde yozlaşması değersizleşmesi, sınıf ayrımının insanlarda yarattığı ahlakî değerleri hiçe sayan davranışlara yol açması ve kıstırılmış kadın tipinin kadınlık ruhunun kurallarından kopup uygunsuz davranması (Maden, 2008). Çocuğuna annelik yapmaması ve kocasından başka her erkekte gözünün olması. Madam Bovary romanında, ölüm olgusu, aşklarına ve arzularına yenik düşen bir kadının geleneksel kurallar tarafından cezalandırılarak yok edilmesi olarak algılanabilir (Aras, 2013). Charles’ın ölümü de buna işarettir. Roman, yazıldığı dönemin Fransız kadınının, ataerkil normlara göre yaşamak zorunda bırakılması ve bu nedenle istediği hayatı yaşayamamasının hikayesidir (Aras, 2013). Bu bakış açısı ile sadece yasak aşklar yaşayıp kocasına ihanet eden bir kadın hikayesi değildir. Bu noktada, Emma’nın yaşamak zorunda olduğu toplumun ikiyüzlülüğü ve insanları nasıl yalnızlığa ve çaresizliğe mahkûm ettiği açık bir şekilde görülmektedir (Aras, 2013). Emma’nın iki yolu vardır ya topluma ayak uydurmak ya da toplumdan soyutlanıp ölmek. Charles ile beklediği bir evliliği göremeyince tüm umutlarını, hayallerini kaybeden; yasak aşklarından terk edilişini ve yalnızlığa doğru ilerlediğini gördüğünde ruhunu ve bedeninin değersiz hissetmeye başladığında kendini intihar ile cezalandırmayı tercih etti. Romanda Emma karakterinin ana sorunu hayatındaki mevcudiyetlerden hep daha fazlasını istemesidir. Emma’nın mutsuzluğu ile ilgili ilk ipucu onun çiftlik yaşamından hiç memnun olmadığını ve istediği düğünün yapılmadığını ifade etmesiyle anlaşılmaktadır (Aras, 2013).
Emma karakterini özetlemek gerekirse Madam Bovary romanında arzu edilen durum Emma’nın soyluluğa ve zenginliğe ulaşabilmek için kadın ruhundan anlayan erkeklerle yaşadığı yasak ilişkileridir (Maden, 2008). Emma’nın arzu ettiği kişiler; Leon ve Radolphe’dir. Emma’nın korktuğu bir durum ise yasak aşkına devam edebilmek için borç almasının açığa çıkmasıdır. Çünkü Charles’ın borçları öğrenmesi, Emma’nın onu aladatmasını öğrenmesiyle bağlantılıdır. Emma, hayalindeki hayatı kocası Charles’te bulamayıp soylu kişilerle yasak aşklar yaşayıp; onların da ilerleyen zamanlarda Emma’yı terk etmesi üzerine Emma’nın ruhunun ve bedeninin değersizleşmesi düşüncesiyle intihar etmesi konulu bir romandır.
@BagimsizkoalaKAYNAKÇA:
Maden, Sedat. (2013) “Aşk-ı Memnu ve Madam Bovary Romanlarında Kadınların Yönlendirdiği Olay Örgüsü.” Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi.Kaba, Fatma. (2013). “Madam Bovary’deki Burjuva Karakterler Üzerine Bir İnceleme.” Pamukkale Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
Kutlu, Ömer. (2007). “Flaubert’in Madam Bovary Romanında Arzu Kavramı ve Nesneleriyle İlişkisi Üzerine Birkaç İzlek.” Erişim: 17.01.2021. http://omerkutlu.blogspot.com/2007/05/flaubertin-madam-bovary-romannda-arzu.html
Aras, Gökşen. (2013). “Kadın ve İntihar Olgusu: Esther Greenwood ve Emma Bovary.” (Toplumsal Cinsiyet Yansımaları) Ankara: Atılım Üniversitesi Yayınları. Sayfa: 135-148.
Cengiz, Hilal Şeyda. (2017) “Bovarizm.” Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Lisans Bitirme Tezi, Konya, (Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Hanifi Aslan)