İSTEKLER : YIK GEL KENDİNİ
-
Son nefese kadar bitmeyen bir inşaatta çalışanı olduğumuz bir yapı hedefidir karakter.
Ne yazıktır ki göremeyiz, farkında olsak da olmasak da gece gündüz inşaa sürecinde çalışmamızın neticesinde ortaya çıkmış olması gereken yapıyı.
Süreçti zaten önemli olan. Sistem buydu herkes için.
Yalnız değilsin.Hayat bu alışverişsiz olmaz. Çünkü her insan biraz da olsa muhtaçtır diğer insana.
Kendi öyküsünün inşaatçılarıyla alışveriş yapmakta herhangi bir problem yoktur zaten.
Ama her şey gibi dozunda.
Doz aşımı olursa karşılanmamalıydı mesela.Hiçbir zaman tamamlanmayacak olsa bile vazgeçilmezdi. Çünkü ilk nefesle birlikte başlayan bir emekti o.
Mücadeleydi,kalkandı,farklı kılandı.
Yıkılmamalıydı.Yine de insan bu.Yaradılışına karşı gelemez. Takılır sevginin kaybolmayan gölgesine.
Buraya kadar bu problem yoktu lakin bazen vazgeçmemiz istenir kolonlardan, yani bizi ayakta tutanlardan. İşte problem buydu.
Sen kolonlarını yık da gel derler
yoksa istemezler.
Vazgeçerler.
Sevseydi yıkar gelirdi derler.Yıkar ve gidersen kolonları, iyi ki dersin ilk zamanlarda.
Kaybolursun haz dolu duygularda.Sonra mı ?
Sorgulama başlar ilk anlaşmazlıklarda.
Doğaldır aslında tartışmalar ama yine dozunda.Gitgide sıklıkları artacak kaos dolu anların.
Vazgeçtin kolonlardan; her şeyi geride bıraktın, kaçtın inşaatından.
Az daha dayan, düzelecek her olan.Gerçekten öyle mi ?
Hayır, en ufak bir darbeyi bekliyorsun belki de farkında olmadan.
Dayanamazsın artık yıkılacaksın !
Çok da üzülme, yeniden başlayacaksın. -
@Struma
Bu şiirde ustalık var, hiç öyle deneme şiirine benzemiyor, bu konuda yeteneğin olduğu belli. -
@bilgisezgi, içinde söyledi: İSTEKLER : YIK GEL KENDİNİ
@Struma
Bu şiirde ustalık var, hiç öyle deneme şiirine benzemiyor, bu konuda yeteneğin olduğu belli.Düşüncelerinizi öğrenmek çok hoş.
Yazılarımı paylaştığım zamanlarda olumlu ya da olumsuz olması fark etmeksizin eleştirilerinizi görmeyi isterim. -
Bu anlatım eskiden izlediğim ve unutmadığım bir filmi aklıma getirdi.
Adam genç bir kız için karısını çocuklarını terkeder. İkinci bahar yaşama hevesine kapılır. Kız da adamın parasına, rahat bir hayata, güvenceye ihtiyaç hisseder.
Zamanla adam kıza uyum sağlayamaz. Adam ailesini özler. Duyar ki kızı evleniyormuş. Düğününe gitmek ister onca terketmişlikten sonra.
Terkettiği karısı onu göz yaşları ile karşılar. Ne de olsa kocası tekrar geri dönmüştür. Fakat bir anda gelinliği ile kız hışımla gelir. Babasına hemen buradan defolup gitmesini bağırarak, söyler ve onu düğününden kovar. Bir daha da asla gelme, geber git bir daha suratını görmek istemiyorum diye arkasından bağırır.
Adam yıkılır. Bunları karısı söylese o kadar yıkılmayacağını ama kızından duyunca tükendiğini hissedip intihar eder.
Karısı eski kocasının cenazesine gelir fakat kız babasının cenazesine gelmez.
-
Bu öyküde kim kazandı? Tabii ki adamın karısını bırakıp evlendiği kız. Adam öldü ve malına kondu.
Kim kaybetti? Tabii ki adam. Hayatı dahil her şeyini.
Terkedilen kadın bir şey kaybetmedi. Kendisini artık sevmeyen biri yanında olsa ne olmasa ne?
Kız bir şey kaybetmedi. Babasının zaten doğal varisi, babası ölünce hiç üzülmedi, mirasını zevkle aldı. Bir kız çocuğunu terkedip giden bir herifin arkasından tek damla göz yaşı dökmedi. Gerçi başka bir kızla mirası paylaşmak zorunda kaldı ama olsun. Herkes payına düşeni aldı.
Şunu not düşeyim, adam ölmeden bütün malını genç karısının üzerine devretse mahkeme bu deviri iptal eder. Bu devir geçersizdir. Mahkemeye verilince mahkeme normal miras paylaşımına hükmeder.
-
Benzer bir öykü unutulmaz kült film Deep Impact'te de vardı.
Yine adam bir kızla ikinci bahar yaşama hevesiyle ailesini terkeder. Bu babanın tek çocuğu olan kızı büyür ünlü bir spiker olur. Babasını her gördüğünde kovar. Asla taviz vermez. Annesi ile ise çok yakındır. Babası ona kendini affettirmeyi asla başaramaz.
Ta ki dünyaya bir kuyrukluyıldız çarpmak üzere yaklaşıncaya kadar. Kız ünlü bir spiker olduğu için kıyamet sığınağına seçilir. Annesini yanına aldırmayı başaramaz. Annesi alınmayınca o da sığınağa girmeyi reddeder ve annesinin yanında ölmek ister. Fakat annesi felaketi görmemek için kızı da sığınakta güvende sandığı için intihar etmiştir.
Bir tek babası kalmıştır. Ona ilk kez gider. Babası onu kız küçükken videosunu çektiği sahile götürür. Kuyrukluyıldız çarpar. Dev tsunami dalgası hızla yaklaşırken kız ilk ve son kez babasına sarılır.
İnsan bazen değmez bu dünya diyor. Deep Impact daha iyisi bir daha çekilemeyecek kült bir klasik efsanedir. Efsaneler tekrarlanamadıkları için efsanedirler.
-
Serada gezerken gözüne bir çiçek ilişiverir. Yanına yaklaşırsın. Öyle güzel renkleri vardır ki bakmaya doyamaz hale gelirsin. Sonra sen o çiçeği büyütmek istersin. Sera çalışanından bu çiçeğin tohumunu alır ve evine gidersin. Odanın en güzel güneş alan yerine koyarsın. İlk umudun onun toprağına düşer.
Her gün onunla konuşmaya başlarsın. Toprağını havalandırırsın ve yine umudunu onun toprağına dökersin. Günler böyle akıp gider. Mutlusundur çünkü bir çiçek yetiştiriyorsunuz. Sonunun mutlu biteceğine inandığın için büyük bir hevesle tüm ihtiyaçlarını gidermek için can atıyorsun. Aylar geçti ve ilk çiçeğin açtı. Ama nasıl güzel... İçin kıpır kıpır. Birkaç fotoğraf karesine sığdırmak için çektin onu güzelce. Ama fotoğraf da kalitesi düşüyor gibiydi. Senin gözlerinde çok daha canlı duruyordu. Olsun, hatıra...Bir kış biter ve bahar gelir. Bahar gelir ama sen çiçeğini sulamamışsındır. Unutmuşsundur. Halbuki onu ne çok severdin. Sanki bu zorlu kış günlerinde solmasın çiçeğin diye tüm umutlarını onun toprağına koyup bahara umudun kalmamış gibi. Ama ilk çiçeğin açmıştı. Ne oldu da solmuş çiçeğin? Asıl sorun nasıl sen o çiçeğin solduğunu fark etmedin?
Ah umutların tükenmişliği...
Tekrar bir serada görüşmek dileğiyle...
-
@DemoKratos, içinde söyledi: İSTEKLER : YIK GEL KENDİNİ
Kız bir şey kaybetmedi. Babasının zaten doğal varisi, babası ölünce hiç üzülmedi, mirasını zevkle aldı. Bir kız çocuğunu terkedip giden bir herifin arkasından tek damla göz yaşı dökmedi.
Bu hikaye sanırım karakter üzerineydi.
Kızın karakteri aynı babasına çekmiş. Seni istemiyorum. Paranı istiyorum. İyiymiş. İyi omurgaymış...