İçinden geldiği gibi
-
Yarım asır geçti üzerinden; faytona binmek bir ayrıcalık, lüks sayılırdı ve çocuklar ancak at-arabalarının arkasına asılarak eğlenirlerdi. Yükler atların çektiği rabalarla taşınırdı, oto-mobil hak getire...Şehirlerarası otobüsler vardı, 11,12.,13,14 nolu koltuklar tam bir zulümdü, tekerlerin içeri girdiği yerlerde yolcu iki büklüm kalırdı; bir de satte 30-40 km hız ile tıngır mıngır gidilir, her yolcu için neresi olsa durulurdu...Toprak yollarda adım almak önce sakınılarak serçeler gibi sıçramalarla başlar, sonra bir iki çamur lekesi derken artık önemsenmeden çamura bata çıka yürünürdü...Nerden esti bilmiyorum; içimden geldi, zira çamur deryasını görür gibi oluyorum yeniden...
-
Uzun bir aradan sonra dün toplam 8 km yürüdüm. Hamlanmış olacağımı düşünüyordum; zira pandemi sürecinde zorunlu ya da tedbir amaçlı kapanmıştım; oysa ki yürümeyi, yürürken yazmayı çok sevdiğim halde...Öyle olmadı, biraz yoruldum lakin hızım ortalama 5 km den aşağı düşmedi...Bu kez yazmadım, yürüken yazmayı unuttum mu diye endişelenmedim değil...İsan birçok şeyi aynı anda düşünmek zorunda kalınca düş dünyasından sıyrılıp realite ile karşı karşıya kalıyor...Tüm olumsuzluklara rağmen emekçi insanların içten gülümsemeleri, öz-verilerini gördüm...Bu toplum hala ayakta duruyorsa emekçiler sayesinde diye düşündüm....Nazım'ın dediği gibi " güzel günler" verebilmek isterdim hepsine...
-
Karanlıkta kendimi daha bir özgür hissediyorum. Gündelik işlerim bitmiş, iş stresi arkamda kalmış (en azından ertesi sabaha kadar). Bu arada elbette yorulmuşumdur ve kafam şişmiştir, fakat yine kendimi daha bir rahatlamış hissediyorum.
Bazen istiyorum ki sabah hiç olmasın, güneş doğmasın...
-
@düşüntaşın, içinde söyledi: İçinden geldiği gibi
<6 saatin bile yettiğine kaniyim.Bilimcilerin son verdikleri rakam 6,5 saat. Pazar günü 7 -8 saate izin var. Daha fazla sakın uyumayın diyorlar. Daha az da uyumayın diyorlar.
Bu yeni bir bulgu, önceden sekiz saatin gerekli olduğu düşünülüyordu.
-
Yürümek sadece bir spor değildir; ayakları üzerinde durmayı ve ellerini ilk alet olarak kullanmayı gerçekleştirebildiği için insan uyagarlaşmıştır. Yürüyüşten yürüyüşe fark olması da kaçınılmazdır lakine güzel ve anlamlı olan dayanışma içinde ve omuz omuza yapılan yürüyüşlerdir. Çoğu yürüyüş bir nedenden dolayı yarım kalır, yarım kalan tüm yürüyüşler bir şekilde hüzün verici, umut kırıcıdır; ne olursa olsun umudu canlı tutabilmek, her kırılmada sıfır noktasından başlayabilme cesaretini, azmini gösterebilmek "umut tacirleri"nin hiç mi hiç anlayamacakları kadar çocuksu ve aptalcadır; ki, statüko, çocukluğu ve aptallığı ötelerken onun devrimci yürüyüşü karşısında afallar kalır. Bu nedenledir kendini akıllı sananlardan farklı olarak azimle ve inatla koydukları hedefe bir gün ulaşırlar...
-
Beklentilerimiz yanılgılarımızın ıslak zeminidir ve zemheride buz tutar ki ayakta durmak zorlaşır; bazen kendi kendimize bir beklentiye gireriz ve çoğu kez de bir öteki buna neden olur. İlkinde karşılıksız bırakılmayı "kol kırılır yen içide kalır" düşüncesiyle kolay atlatırız ve fakat ikinci durumda ise bu o kadar da kolay olmaz...Kendini aldatan tek canlı insandır; çoğu kez farkında olmadan yek-diğerini aldatttığını düşünerek davranır ve fakat asıl kandırdığı kişi kendisidir.
-
Bazen düşündüklerim şiir gibi olur. Unutmadan bunu yazayım derim. Tam yazacağım anda aklıma başka şiir gibi düşünceler saplanır. O halde ötekini boşver bunu yazayım dediğimde bir de bakmışım ki, her ikisini de unutuvermişim. Lakin bunu kendime yediremediğim için intikamını bir başka şiirle almaya çalışırım ama bu defa da yazacağım şiirde tanklar, toplar, savaşlar havada uçuşur, intikam adıyla yazılan şiirden ancak üçüncü dünya savaşı çıkar.
Velhasıl arada kaçanlar olmuştur ama hiç bir zaman şiir yazma başarısı gösteremem.
Ama olsun en azından kafamdan geçmişliğiyle mutlu olurum. -
@bilgisezgi , ben de yolculuklarda ve yürürken yazarım bir kısmını kurtarsam da orijinalini asla yakalayamam...
-
Aklınıza gelen fikirleri geldiği anda yazmanızı tavsiye ederim. Telefon not defteri bu konuda büyük avantaj sağlıyor. Telefon sürekli taşınan bir şey ve kalem kağıt arama gereğini ortadan kaldırıyor. El yazısı seçeneği bile var, daha ne olsun?
Tüm notları bir fikir defterine toplayıp kalıcı hale getirmeyi de tavsiye ederim. Böylece fikir akışı gözden geçirilebiliyor.
-
Bir hayal kuruyorum ütopik...Olması mümkün değil ve fakat olmasını istediğim bir hayal...İmkansız olan zorlanabilir mi? Buna bir engel yok sanırım; en azından denenmiş ve elenmiş olur; hiç denenmemiş olmasından yeğdir...Boşa kalem çalmak gibi, kimsenin umursamadığı, önemsemediği ve yanından geçmediği gibi...Tüm sorunları çözmek bana düşmediği halde tüm sorunlar hakkında çözüm aramak niye? Toplumsal dinamik tutucudur, değişime karşı refleks geliştirir ve statükoyu korumaya çalışır; oysa her devrim radikal bir çıkış, karşı duruş sayesinde gerçekleşmiştir ve bireyseldir...Düşünmemiz istendiği gibi değil, düşünmemiz gerektiği gibi düşünüp, edimlerde bulunmak bir ütopya olmasa gerek; lakin ben imkansızı istemekte ısrar ediyorsam yeni bir olgu ile ortaya çıkmalı ve sözümü esirgememeliyim....
-
Bu ileti silindi!
-
Bu ileti silindi!
-
Nasıl diye sorsam kendime ve bir papürüs gibi buruşturulmuş, solmuş ve okunmayan; dil iki ucu keskin bir kılıç sanki Zülfikar! Bir el değinir ya da dokunur ya da siler geçer farkında olmadan...Bilirsin, bilirler, bilinir de deşifresiz uzar gölgesinde gün batar. Bir sorgudur mahşeri hengamede yüreğim, kalıba sığmaz ve sığıntı; mülksüz...Bu çit, bu duvar, bu korku saramaz kanayan düşlerimi ve sen bakarsın utanmdan gözlerime; çit senin, duvar senin, korku da senin...Mülkün senin olsun, özgürlük benim...