mevcudatı bir mücevherat kutusuna benzetiyorum, açılınca bu gördüğümüz algıladıklarımız çıkıyor, ama asıl mucizelerden biri de bu mücevherat kutusunun bir bilinç ile buluşabilmesi, evet bu bilinç yaratanın bilinci, eğer bilinc ile bulaşamasaydı bu mücevherat kutusu hep kapalı kalırdı, gerçekten düşününce burada çok büyük mucizeler var nitekim yüce bilinç hadiste bu mevcudat yekunu ve bilincin nasıl birbiri ile birleşik olduğunu bize şöyle bildiriyor :
Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.(Acluni, Keşfü'l-Hafa, II, 132)
Bunlar tabi aklın gittiği yollar, en doğrusunu yaratan bilir.
Bu süreçte yaratan inkarı değil uluhiyeti seçmiştir çünkü şanına şerefine bu yakışırdı, nitekim akıl da bunu buluyordu, bu mücevherat kutusunda inkar ve uluhiyet zaten vardı, her şey zıddı ile kaimdir ve herşeyin zıddı ile vardı bu mücevherat kutusunda.