Sekülerizm-Laiklik-Çedes
-
Milli Eğitim, Gençlik Spor Bkanlıkları ve Diyanet işleri Başkanlığı arasında 2021 yılında imzalanan ve kısaca ÇEDES olarak tanımlanan protokol hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda özel bir çalışma yaptım, tamamlamak üzereyim, siz değerli arkadaşlarımın görüşlerini de almak ve o şekilde yazıyı tamamlamak istedim. Katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
-
Çedes gereksiz bir proje.
Bu bir eksikliği gidermiyor. Camilerde yapılan Hükümet lehine propaganda okullarda yapılacak galiba.
Hayat bilgisi, Din kültürü ve ahlak bilgisi ,muzik resim vb dersler zaten var.
İnsan hakları yurttaşlık ve demokrasi dersi tek dönem var. Onu her sene yapmalılar.
-
Eskiden bu gibi yazılar halkı uyarmak için yazılırdı ama artık kimse tınmıyor.
Ama kendine saygı için yazılmasında mahsur yok, zira ben de öyle yapıyorum, kendime saygı için yazıyorum.
Yani şunu demek istiyorum, bu ülkede diktatörlüğü, faşizmi, dinci baskıyı artık kimse takmıyor, aksine bundan yararlanmaya çalışıyorlar. -
Din eğitimi eşittir beyin yıkama. Bir fark yok.
Erken yaşta yapmalarının sebebi daha etkili olması.
Din eğitimi alanlar gerçeklerle masalları ayırt edemiyor. Evrim Ağacında okudum. -
Türk Dil Kurumu (TDK) laikliği “Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, “ olarak tanımlamaktadır. Görüleceği üzere burada herhangi bir dinden değil genel olarak “din”den söz edilmektedir. Dolaylı olarak bu anlam, herhangi bir dini inanış ile devlet yönetiminin hiçbir şekilde birlikte yürütülemeyeceği anlamına gelir. Bu nedenle seküler hiçbir devletin dini olamayacağı gibi herhangi bir dini inanışı esas alan, bu inanışın yaşam biçimini, ritüellerini içeren hiçbir edime devlet yönetiminde yer verilemeyeceği; tüm inanışlara devlet yönetiminin eşit uzaklıkta olması gerektiği, vicdan özgürlüğünün gerçekleştirilebilmesi için olmazsa olmazlarından sayılmaktadır.
-
Onlar dini dayatmaktan asla vaz geçmezler. Çünkü tüm sermayeleri din. Halk onların bu dayatmalarını etkin şekilde elinin tersiyle itme bilincine ermedikçe dini dayatmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklar. İş her zaman halkta biter. Kuran'da bile bir halk kendini değiştirmedikçe değişim olmayacağı yazar.
-
Diyanet İşleri başkanlıĝına ayrılan bütçe dudakları uçuklatacak seviyede. Peki, bu kurum kimlere hizmet ediyor ve kimlerin isteklerini yerine getiriyor?
Elbette sadece Sünni kesime hizmet ediyor, diĝerlerini ya pek fazla önemsemiyor ya da onları tamamen teget geçiyor. Halbuki bu kurum memleketteki tüm insanların vergileri sayesinde varlıĝını sürdürüyor. Vergileri toplarken kim Sünni, kim Alevi, kim gavur veya kim dinsiz imansız diye sormuyorlar.
-
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi “Madde 18
“Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar. “ şeklinde tanımlarken düşünce, vicdan ve dini özgürlüğü eş-düzeyde tutmuş ve özgürlüklere müdahale edilmesini de yasaklamıştır. Zira “Madde 30
Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz. “ hükmünü koyarak yasağın altını çizmiştir. Aynı bildirgenin şu maddesi ile “Madde 26- Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır.
- Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
- Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir. “ şeklinde ve açık-anlaşılır bir anlatımla eğitimin temel prensiplerine değinilmiştir. Özellikle vurgulanan “Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir. “ tanımı ile devlet karşısında birey ve aile ön plana çıkartılmış ve devletin çeşitli seçenekleri sunmasıyla ailenin tercihine saygının temel prensip olacağı açıkça belirlenmiştir. Bu demek oluyor ki devlet işleyişinde yönetim eğitim sürecinde vatandaşlarına seçenekler sunmakla yükümlü ve onların tercihlerine saygı duymak ile görevlendirilmiştir. Madde metninde “dinsel gruplar” dan söz edilmektedir ki bu, din ve vicdan özgürlüğünün devlet yönetimlerinde kabul edilmeleri gerektiği anlamına gelir. Genel olarak yorumlandığında ise, ailelerin çocuklarının dinsel inanışlar açısından çocuklarının eğitimlerini belirlemede birincil önceliği haiz oldukları ve ailenin isteği dışında hiç kimsenin dini bir eğitime tabi tutulamayacağı benimsenmiştir.