-
Bu Amerikalı etolojist John Calhoun' un en çok bilinen ve korkunç deneyidir. Bu deneyin amacı nüfus yoğunluğundaki artışın kemirgen davranışlarına nasıl etki ettiğini anlamaktı. Bilim insanı bunun için farelere bir cennet yarattı: Bolca yemek, su ve yuva yapmaları için malzeme. Geniş bir alana 4 çift fare koydu. ideal koşullardaki fareler hızla üremeye başladılar. Nüfus her 55 günde 1 artıyordu. Deneye başladıktan 315 gün sonra üreme hızı 3 te 1 e düştü. Kemirgen sayısı 600 e ulaştığındaysa fareler arasında hiyerarşi meydana geldi. "Dışlanmışlar” ortaya çıktı. Bu kesim "yaşlılar" tarafından zulme ugruyorlardı. ideal koşullarda fareler uzun yaşıyorlardı ve gençlere yer bırakmıyorlardı. "Dışlanmış” erkeklerin psikolojileri bozuldu ve eşlerini korumayı bıraktılar. Ardından kendileri agresifleşmeye başladı. Paradoks olarak yavruları koruyanlar dişiler olmaya başladı. Zamanla kendi çocuklarına da şiddet uygulamaya başladılar. Yavrularını öldürüyorlardı. Fareler bir süre sonra inzivaya çekildiler ve üremeyi reddettiler. Doğurganlık hızla düştü. Gençler arasında ölüm oranları hızla arttı. Kemirgenler içerisinde yeni bir kategori ortaya çıktı: "Güzeller" Bu erkekler ne eşleri ne de bölgeleri için kavga ediyordu ve çiftleşmeyi reddediyorlardı. 'Güzeller” sadece yiyor, içiyor, kendilerini temizliyorlardı. Çatışmadan ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınıyorlardı. Bir süre sonra "güzeller” ve "inzivaya çekilmiş dişiler" çoğunluk oldular. Gençler arası ölüm oranı %100 e ulaştı. Doğumlarsa artık 0 dl. Nesli tükenmeye başlayan fareler homoseksüel eğilimler göstermeye başladılar. Bolca yiyecek olsa da yamyamlık gelişti. Farelerin hızla soyu tükeniyordu. Deneyin 1780' inci gününde "Fare cenneti" ndeki son fare de öldü. John Calhoun bu deneyi 25 kez tekrarladı ve sonuç her seferinde aynıydı.
-
-
@zafiRa bunlar icin deneye gerek yok, Ukrayna diye bir toplum olmayacak azcik daha boyle giderse.
-
@phi savaş başka şimdi.. bu deneyin özeti şartları iyi hale getirip, canlıları kendi haline birakirsan kendi kendini imha edecekler
-
@zafiRa Almanya gibi olmuş fare deneyi.
Göçler olmasa Almanya' nında nufusu artmıyor. -
Eski KullanıcızafiRa başlığına tarihinde cevap verdi Son düzenleyen: Eski Kullanıcı
@zafiRa, içinde söyledi: Bir Toplum Nasıl Yok Edilir ?
Bu Amerikalı etolojist John Calhoun' un en çok bilinen ve korkunç deneyidir. Bu deneyin amacı nüfus yoğunluğundaki artışın kemirgen davranışlarına nasıl etki ettiğini anlamaktı. Bilim insanı bunun için farelere bir cennet yarattı: Bolca yemek, su ve yuva yapmaları için malzeme. Geniş bir alana 4 çift fare koydu. ideal koşullardaki fareler hızla üremeye başladılar. Nüfus her 55 günde 1 artıyordu. Deneye başladıktan 315 gün sonra üreme hızı 3 te 1 e düştü. Kemirgen sayısı 600 e ulaştığındaysa fareler arasında hiyerarşi meydana geldi. "Dışlanmışlar” ortaya çıktı. Bu kesim "yaşlılar" tarafından zulme ugruyorlardı. ideal koşullarda fareler uzun yaşıyorlardı ve gençlere yer bırakmıyorlardı. "Dışlanmış” erkeklerin psikolojileri bozuldu ve eşlerini korumayı bıraktılar. Ardından kendileri agresifleşmeye başladı. Paradoks olarak yavruları koruyanlar dişiler olmaya başladı. Zamanla kendi çocuklarına da şiddet uygulamaya başladılar. Yavrularını öldürüyorlardı. Fareler bir süre sonra inzivaya çekildiler ve üremeyi reddettiler. Doğurganlık hızla düştü. Gençler arasında ölüm oranları hızla arttı. Kemirgenler içerisinde yeni bir kategori ortaya çıktı: "Güzeller" Bu erkekler ne eşleri ne de bölgeleri için kavga ediyordu ve çiftleşmeyi reddediyorlardı. 'Güzeller” sadece yiyor, içiyor, kendilerini temizliyorlardı. Çatışmadan ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınıyorlardı. Bir süre sonra "güzeller” ve "inzivaya çekilmiş dişiler" çoğunluk oldular. Gençler arası ölüm oranı %100 e ulaştı. Doğumlarsa artık 0 dl. Nesli tükenmeye başlayan fareler homoseksüel eğilimler göstermeye başladılar. Bolca yiyecek olsa da yamyamlık gelişti. Farelerin hızla soyu tükeniyordu. Deneyin 1780' inci gününde "Fare cenneti" ndeki son fare de öldü. John Calhoun bu deneyi 25 kez tekrarladı ve sonuç her seferinde aynıydı.
Türkiye'yi hatırlattı bana.
Yaşlıları tepene çıkar adına saygı de.Bir moruk amca geldi bana diyor ki "evladım biz çok güzel yaşadık , her hafta pavyona gider hiltonda yemek yiyebiliyorduk, size çok üzülüyorum evladım"
Adama dedim ki " amca çocuklarının birer evi var mı? "
Cevap yok evladım neredeee... Bu ekonomik şartlarda.. dedi
Ben de dedim ki siz güzel yaşamadınız sadece Atatürk'ün bu ülkeye bıraktığı mirası vur patlasın çal oynasın harcadınız. Bu yüzden günün suçlusu sizsiniz.
Çocuğunuza işleyen bir tezgah kurulu bir düzen bırakmadınız dedim.
Biraz daha kurcaladım amcayı baktım ki çocukları ile arası iyi değil. Sebebini çok da sormadım çünkü o kadar parayı hiltonda pavyonda harcayıp çocuktan saygı beklenmez.
İşte böyle.. doksanlardan sonrakiler de yirmi yıllık bolluk dönemini tarikatlara ve cemaatlere yedirdiler.
Bu günün 70 yaşındaki insanları yaşadıkları imkanların üstüne bir derece eklemeyip çocuklarına sefalet bıraktılar. Bir de utanmadan saygı bekliyorlar.
Bu yüzden her şeyimiz ithal ediyoruz. Bir tren yolu bile yapmak için Avrupa'ya dil döküyoruz.Büyük şehirlere göçüp de bir nebze şehirleşme hayatını anlamaya çalışmadan buldukları tarlaya ev yapıp üstüste tepik bir hayat yaşadılar. Şimdiki sorunların sebebi sanki gençlermiş gibi saygı bekleyip gençleri eleştiriyorlar.
Kusura bakmasınlar ama hepsi emekli olmuş köyüne gitsin artık. Hala daha burunlarını her halta sokarak kendilerini tatmin etme çabasındalar.
Savaşlar yaşlılar arasında yapılmalı bence. Gençleri ölüme yollayıp yaşlıları korumak gerçekten mantık dışı hatta insanlık suçudur. Gençleri öldürüp ardından ağıt yakıyorlar. İnsanlığı kakındıracak ve yön verecek olanlar gençlerdir. Her şeye engel olup bizim zamanımızda böyle değildi diyerek nasihat vermeye çalışan yaşlılıarın insanlığa yön veremeyeceği çok nettir.
Gençliğe saygısı olmayan yaşlıların bir an önce şehir hayatından çekilmeleri gerekir. Ne hak aramasını biliyorlar ne de yol göstermesini biliyorlar. Bildikleri tek birşey var o da el öptürüp tepemizde çıkmak.
Bu portre Türkiye sosyal düzensizliğinin ve siyasi keşmekeşliğinin net görüntüsüdür.
-
Ben insanlarla konuşurken yeter artık bıkmadınız mı aynı suratı her gün görmekten deyince aldığım yanıt:
Bu doydu, tıksırdı, aksırdı, patladı daha yiyecek yeri kalmadı yemez artık. Yenisini getirirsek o da patlayıncaya kadar yer bir de onun doymasını beklemek zorunda kalırız.
Evet aldığım cevap aynen bu. Bunu diyen başa geçse o da aksırıncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyecek çünkü. Ne isen onun tarafından yönetilirsin.